Tarihçi Işıl Acehan 1921 yılında ABD gazetelerine konu olan haberi derledi. Osmanlı'nın son dönemine ait yaşam tarzını anlatan haberlerde "1910’ların başında işleri için New York’a giden ve 10 yıl boyunca hem işleri, hem de daha sonra başlayan I. Dünya Savaşı nedeniyle memleketine gelemeyen Müftüzade Kazım Ziya Bey, 1921’de New Orleans’lı Helen Cullen ile tanışır birbirlerine âşık olurlar. Kısa süre sonra New York’ta evlenen Ziya Bey ve Helen Hanım’ın ilk işleri İstanbul’a gidip Ziya Bey’in ailesiyle tanışmaktır. Ziya Bey’in babası Reşid Paşa, Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı sonunda, Sevr Antlaşması haricinde yapılan antlaşmalarda bulunmuş bir diplomattır. Ziya Bey’in dayısı ise 1910-1914 yılları arasında Osmanlı’nın Washington Büyükelçiliğini yapmış Yusuf Ziya Paşa’dır." dedi.Acehan forum usa'daki yazısında o günlerde çıkan haberlerden tam bir aşk hikayesi çıktığını belirtti. Işıl Acehan şöyle devam etti: "Ziya Bey, 1921’de taze eşini Nişantaşı’ndaki Boğaz manzaralı aile evlerine getirdiğinde İstanbul işgal altındadır. Kendisine pasaport soran işgalci subaylara hem çok kızar, hem de içerler. Boğaz’da demirli, silahlarını şehre çevirmiş savaş gemileri onu dehşete düşürür. Eşinin halini gören Helen Hanım, elini yavaşça Ziya Bey’in koluna koyar ve “üzülme Ziya, herkesin bir mutlu olma sırası vardır. Bir ülke ölemez, bir millet sonsuza kadar esir edilemez. Sabır ve durup dinlenmeden çalışmak, Türkiye’yi ilerletecek ve Türklerin de mutlu olma sırası mutlaka gelecek” der. 10 yıl sonra memleketine dönüp, onu işgal halinde gören eşi Ziya Bey’e bir yandan teselli ve destek olur, bir yandan da Türk kültürüyle tanışır.Ziya Bey aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu ve Türkleri savunan, ön yargılar ve Türklere yapılan yanlışlarla mücadele eden gazete makaleleri ve kitaplarıyla da ABD’nin diplomatik çevrelerinde oldukça ünlüdür. 1923’ün Ocak ayında New York’a tekrar döndüklerinde, New Orleans’lı Helen Hanım ve eşi Ziya Bey’e Amerikan gazeteleri bir hayli ilgi gösterir.“Bir Türk’le evlendim—Müslüman oldum—başörtüsü taktım—eşimden dolayı ben bir Türk hanımefendisiyim.”Helen Hanım’la yapılan, “Bir Türk’le Evlendi ve Bundan Gurur Duyuyor” başlığıyla yayınlanan röportaj pek çok gazetede de yer alır. Evlenmeden önce kendisinin de, Güneyli arkadaşlarının da Türklerle ile ilgili fikirlerinin, çocukken okudukları Binbir Gece Masallarına dayandığını söyleyerek söze başlar. Oysa İstanbul’da geçirdiği iki sene boyunca bambaşka bir dünya ile karşılaşmıştır. Bu dünya, masal kitaplarındakine hiç de benzememektedir. Kendisi de eşi gibi, Amerikan halkını Türkler hakkında aydınlatma görevi üstlenir. “Türk hanımlarını gördüm, günlük yaşantılarına şahit oldum… Belki çoğu Amerikalı kız benim onları tanıdığım kadar tanımamıştır, çünkü ben onlardan birisi oldum” der ve şöyle devam eder:“Bir Türk’le evlendim—Müslüman oldum—başörtüsü taktım—eşimden dolayı ben bir Türk hanımefendisiyim.”“Türk kadınları da Kızılay için çalışıp hasta bakıyor, yardım topluyor, oy kullanma hakkı istiyor, çay partileri düzenliyor, resepsiyon veriyor”Özellikle Türk kadınları hakkındaki önyargılı ve oryantalist düşünceyi ortadan kaldırmak için, “şu anda Türk hanımları başörtüsü haricinde aynı New York, Londra, Paris hanımları gibi giyiniyor” der. “Onlar da aynı şeylere ilgi duyuyorlar, Kızılay için çalışıp hasta bakıyorlar, yardım topluyorlar, oy kullanma hakkı istiyorlar, çay partileri düzenliyor, resepsiyon veriyorlar… Eğer kendileri para kazanmak isterlerse çalışabiliyorlar” diye belirtir.Türk kadınlarının, Avrupa ve Amerika’daki kadınlardan bir farkı olmadığının özellikle üzerinde durur: “Son on yılda ‘özgürleştiler’. Daha önce köle olduklarını veya başka bir şey kastetmiyorum. Aynı İngiliz ve Amerikan hanımları için son on yılda ‘özgürleştiler’ ifadesinde kullandığımız anlamda özgürleştiler.” Helen Hanım, bazı eski adetlerin devam ettiğini ama bunun da normal olduğunu söyler."Harem dedikleri bu muydu şimdi?”Helen Cullen, namıdiğer Müftüzade Ziya Hanımefendinin açıklık getirdiği bir konu da harem konusudur. Batı’nın Doğu algısının en merkezî unsurlarından birisi olan harem imgesinin yanlışlığını, itaatkâr Doğu’lu kadın imajının gerçek olmadığını anlatır. Osmanlı evlerinde haremin, ailenin hanımları olduğunu söyler.Büyükelçi Ziya Paşa’nın İstanbul’daki evine gittiklerinde, Ziya Bey’in yengesi, kız kardeşi ve teyzesinin de oluşturduğu bir gurup hanım, evlerine ilk kez gelen Helen ve Ziya Bey’i büyük sevinçle karşılar, kucaklar, dualar ederler. Salona geçildikten sonra içeri Ziya Paşa girer, herkes ayağa kalkar ve onunla birlikte tekrar otururlar. Kahve ikram edilir, evin hizmetçisi gümüş bir tepside reçel getirir ve herkes birer kaşık alıp üzerine su içer. Helen Hanım eşine “harem dedikleri bu muydu şimdi?” diye sorar. Eşi, “buydu işte elbette” diye cevap verir.Gazeteye verdiği röportajı şu sözlerle tamamlar: “Siz şimdi Türklerin en iyi yanını gördüğümü söyleyebilirsiniz. Elbette buna katılıyorum—çünkü eşimi çok seviyorum ve doğal olarak da eşimin dünyanın en iyi eşi olduğunu düşünüyorum."
Yaşam
16 Ekim 2018 - 17:54
New Yorklu Helen ile İstanbullu Kazım'ın Aşkı
Amerika Birleşik Devletleri'nin New York kentinde 1. Dünya savaşı döneminde Amerikan gazeteleri bir aşk hikayesini yazdı. İşte İstanbullu Müftüzade Kazım Ziya bey ile New Orleansli Hellen Cullen'in dillere destan aşklarını konu olan hikaye.
Yaşam
16 Ekim 2018 - 17:54