New York Üniversitesinde Javits Kürsü Profesörü olan Selçuk Şirin, yıllar önce Ardahan'ın Göle ilçesindeki köy okulundan ODTÜ'ye oradan New York'a uzanan kendi başarı öyküsünü yazmış bir istatikçi ve davranışbilimci.
Prof. Selçuk Şirin’i iki sene önce ilk kez Twitter'daki paylaşımlarından tanımıştım. Bahçeşehir Üniversitesi'nin yılda bir kez düzenlediği 'Türkiye'ye Değer Katanlar' ödülünün verildiği törende yüz yüze tanışma fırsatım olmuştu. O hafta yapacağımız röportajla ilgili fotoğraf çekimini gerçekleştirirken bir yandan sohbet ediyorduk."Hocam neden eğitimi bu kadar dert etmeliyiz?" diye sorduğumda "Başka çaremiz yok" demişti. Aradan 2 sene geçti. Selçuk Hoca'yla sayısız söyleşi yaptık, konuştuk. Selçuk Hoca'nın derdi değişmedi. "Sabah, öğlen, akşam eğitimi dert etmeliyiz" diyerek eğitimin ne kadar önemli olduğunu vurguladı yine bu söyleşimizde.
Prof. Selçuk Şirin'le bu kez yeni çıkan kitabı "Bir Türkiye Hayali" üzerine konuştuk. Kitabı çıkar çıkmaz edinerek bir solukta okudum. Okuduktan sonra Selçuk Şirin'le kitap hakkında konuşmak için sözleştik. Yaklaşık 20 senedir New York’ta yaşayan Selçuk Şirin, memleket sevdasının çok başka bir şey olduğunu, yüreğinin doğduğu topraklarda attığını söyleyerek “Gençlerimizi özgür bırakma cesaretini gösterdiğimiz gün ülke gerçek manada uçuşa geçer. Hem ekonomik hem de beşeri manada uçuşa geçmekten söz ediyorum. İlerlemek için başka çaremiz yok. Bakın dünyaya, yurttaşlarının hayal gücünü özgür bırakan ülkelerde inovasyon artıyor, üretkenlik artıyor, huzur artıyor.” diye konuştu.Daha müreffeh bir Türkiye için yapısal reformlara ihtiyaç olduğunu söyleyen Şirin, “Yani insanların yaratıcılığını özgür bırakacaksınız, onlara adil rekabet ortamı sunacaksınız ve elbette onlara yeni ekonomide rekabet edebilecek becerileri kazandıracaksınız. Türkiye bu reformları yapmadan 10 bin dolar milli gelir sınırını aşamayacak, katma değeri yüksek ekonomiye geçemeyecek. Eski ekonomiyle geleceğimiz yerin sonuna geldik. Buradan ileriye nasıl gidileceği belli. Bir Türkiye Hayali de bu reçeteye hizmet için yazıldı. Formül ortada.” diyor.“İLERLEMEK İÇİN BAŞKA ÇAREMİZ YOK”
-'Bir Türkiye Hayali' adlı yeni çıkan kitabınızı elime aldığımda ilk dikkatimi çeken güvercinlerin uçuşu oldu. Ne anlamalıyız buradan?
Özgürlüktür benim aklıma ‘uçmak’ deyince gelen. İki kitabımın kapağındaki ortak temadır özgürlük. Özgür olan kuşlar uçar çünkü. Bakın Türkiye çok genç ve dinamik bir ülke. Gençlerimizi özgür bırakma cesaretini gösterdiğimiz gün bu ülke gerçek manada uçuşa geçer. Hem ekonomik hem de beşeri manada uçuşa geçmekten söz ediyorum. İlerlemek için başka çaremiz yok. Bakın dünyaya, yurttaşlarının hayal gücünü özgür bırakan ülkelerde inovasyon artıyor, üretkenlik artıyor, huzur artıyor. Bizim de bu yarışta rekabet edebilmemiz için özgürlük şart.-'Yol Ayrımındaki Türkiye' kitabınızda ya özgürlüğü ya da sefaleti tercih edeceğimizi söylemiştiniz. Şu an bu tercih noktasında neredeyiz?
O kitap çıkalı daha iki yıl olmadı. Ülkelerin tarihinde çok kısa bir zaman. Yani demek istediğim o kitapta yer alan kalkınma reçetesi hala geçerli. Hala top bizim önümüzde, tercih bizim elimizde. Türkiye’nin önündeki 10 bin dolardan 20 bin dolara çıkma fırsatı olduğu yerde duruyor. Şu an hala tercih noktasındayız.“SABAH, ÖĞLE, AKŞAM EĞİTİMİ DERT ETMELİYİZ”
-Her iki kitabınızda da özellikle eğitim konusunun önemi üzerinde duruyorsunuz. Ülke olarak bu önemin ne kadar farkındayız?
Maalesef yeterince değil ama bu konuları konuşup yazmaya başladığım son bir kaç yıl içinde az da ola bir mesafe aldığımızı da düşünüyorum. 2013 yılında PISA sonuçları yayınlandığında kimsenin ruhu duymamış, birkaç cılız haberle geçiştirilmişti. 2016 yılında yeni PISA sonuçları açıklandığında sanki biraz daha çok insan sonuçlar üzerinde konuşur oldu. Bunu her kesimden, iktidar ve muhalefet olarak değil sadece, toplumun farklı kesimlerinden gelen ilgiden görüyorum. Çocuğunuz İmam Hatip Lisesine de gitse Fen lisesine de gitse şu soruyu sormanız gerekiyor: Bu yüzyılda rekabet edecek becerilere sahip mi benim çocuğum? Yeterli mi aldığı eğitim? Bu soruları sormamız gerek çünkü biliyorsunuz en son yayınlanan uluslararası veriler ki bu verileri Milli Eğitim Bakanlığımız sunuyor, çocuklarımız dünyada ilk 50 ülke arasında yok. Ekonomisi dünyada en büyük 20 ülke arasında yer alan genç bir ülkenin çocukları dünyada en yetenekli 50 ülke arasında yok. Matematik ortada. O nedenle bizim sabah, öğle, akşam eğitimi dert etmemiz gerek.“TÜRKİYE HAYALİMİN MERKEZİNDE ÇOCUKLAR VAR”
-Daha müreffeh bir Türkiye için nelere ihtiyacımız var?
Bu sorunun yanıtı 1 Kasım seçimlerine giren tüm partilerin seçim beyannemelerinde var. Hepsi ‘yapısal reform’ başlığı altında aşağı yukarı aynı kalkınma reçetesini sundu. Nedir bunlar: Temel özgürlüklerde, hukukta ve eğitimde reform! Yani insanların yaratıcılığını özgür bırakacaksınız, onlara adil rekabet ortamı sunacaksınız ve elbette onlara yeni ekonomide rekabet edebilecek becerileri kazandıracaksınız. Türkiye bu reformları yapmadan 10 bin dolar milli gelir sınırını aşamayacak, katma değeri yüksek ekonomiye geçemeyecek. Eski ekonomiyle geleceğimiz yerin sonuna geldik. Buradan ileriye nasıl gidileceği belli. Bir Türkiye Hayali de bu reçeteye hizmet için yazıldı. Formül ortada.-Siz nasıl bir Türkiye hayal ediyorsunuz?
Yeni kitabımın önsözünde yazdığım gibi benim Türkiye hayalimin merkezinde çocuklar var. Çocuklarımızın dünyadaki akranlarıyla rekabet edecek becerilere sahip olarak huzurlu ve mutlu bir hayat sürmesi benim hayalim. Bu hayalin içinde tüm çocuklar var. Suriyeli misafirlerimiz dahil.“YAZARAK DERDİMİ DAHA SİSTEMATİK ANLATIYORUM"
-TEDx'te çok ses getiren bir konuşma gerçekleştirdiniz. Youtube'da yarım milyona yakın kişi izledi sizi. Sosyal medyada aldığınız geri bildirimler ve yazılarınızla karşılaştırdığınızda video aracılığıyla insanlara ulaşmanızın düşüncelerinizi yaymadaki etkisi nasıl oldu?
Doğrusu benim gibi yazarak derdini ifade eden bir akademisyen için TEDx büyük bir süpriz oldu. O kadar televizyon programına çıktım, birkaç yıldır köşe yazıyorum, kitaplar yazıyorum ama tüm o çabalarımla ulaştığım kesimin çok çok ötesine ulaştırdı beni TEDx konuşması. Video çok etkiliymiş demek. Oturup 18 dakika bir kişiyi izleyince insanlar gerçekten dikkat kesiliyor. TED’in bütün dünyada başarılı olması boşuna değil. Formül etkili. Tabii ki bu bir yazar için kabul etmesi zor bir durum. Sonuçta yazılarınızla varsınız ama insanlar sizi videoya kaydedilmiş bir konuşmayla tanıyor. Derdiniz toplumun geniş kesimlerine ulaşmak ise bu veriyi hesaba katmanız gerekiyor. Ben yine de beni konuşmalarımla ya da televizyon programlarıyla tanıyanların kitaplarıma göz atmalarını daha makbul görüyorum. Çünkü ancak yazarak derdimi daha sistematik ve derli toplu anlatabildiğimi düşünüyorum.“YÜREĞİMİZ DOĞDUĞUMUZ TOPRAKLARDA ATIYOR”
-Güne başlarken önce Türk gazetelerini okuyup, Türk kanallarına baktığınızı söylüyorsunuz. 20 senedir Amerika'da yaşayan biri olarak Türkiye'de yaşıyormuş gibi güne başlamanızın nedeni nedir?
Bir Türkiye Hayali kitabımın önsözünü tam da bu sorduğunuz soruya ayırdım. Hakikaten niye Türkiye gibi gel gitleri yüksek olan, gündemi hep dolu bir coğrafyayı bu kadar dert ettiğimi anlattım. Kitabı okumayanların hiç olmasa kitapçıda ayak üstü o önsözü okumalarını o yüzden çok isterim. Ama özetle, memleket sevdası başka bir sevda, sökülüp atılacak bir şey değil. Aradan geçen zamanla azalan, coğrafyayla sınırlı bir sevda hiç değil. Benim New York’ta nefes alıyor olmam teferruat. Yüreğimiz doğduğumuz topraklarda atıyor. Hala rüyalarımda bizim köy ana mekan. 20 yıl değil 50 yılda uzak kalsak bu değişmeyecek. Bir de şu var sevgili Doğucan, İstanbul’da yaşayan arkadaşlarımdan daha sık gidiyorum ben doğduğum köye. Her yaz hatta bazan hem yaz hem kış Kars’tayım. Ayrıca teknoloji de ırağı yakın etti bizim kuşak için. Görüntülü arama ile herkese ulaşıp muhabbet etmek, hasret gidermek mümkün. Zaten Twitter üzerinden her daim iletişim halindeyim memleketle. Tabii bütün bunları söylerken aklıma Tanpınar’ın o güzel sözü de geliyor ‘Türkiye evlatlarına kendinden başka bir şeyi dert etmeye müsaade etmiyor’. Keşke etse...Birleşmiş Milletler’de o meşhur siyah kürsüde bir konuşma gerçekleştirdiniz. Biz de büyük bir heyecanla takip ettik. Siz neler hissettiniz?
Birleşmiş Milleter Genel Kurul salonundaki o meşhur siyah mermerden kürsüyü hep televizyonda görürdüm. Bu sene o kürsüden konuşma yapmak nasip oldu. Çok büyük bir gurur benim için. Konuşma yaptığım etkinliğin daha evvelki yıllardaki konuşmacılarına bakınca gerçekten son derece büyük bir ayrıcalık zira Bill Clinton’ın Koffi Annan’ın konuştuğu etkinliğin ana konuşmacısı bendim bu sene. Daveti alınca ilk sorum çocuklarımı da benimle birlikte oraya götürebilir miyim sorusu oldu. İki oğlumun o kürsüden beni izlemesi hayatımın en mutlu anlarından biriydi. Fortuneturkey Doğucan Cömert
Prof. Selçuk Şirin’i iki sene önce ilk kez Twitter'daki paylaşımlarından tanımıştım. Bahçeşehir Üniversitesi'nin yılda bir kez düzenlediği 'Türkiye'ye Değer Katanlar' ödülünün verildiği törende yüz yüze tanışma fırsatım olmuştu. O hafta yapacağımız röportajla ilgili fotoğraf çekimini gerçekleştirirken bir yandan sohbet ediyorduk."Hocam neden eğitimi bu kadar dert etmeliyiz?" diye sorduğumda "Başka çaremiz yok" demişti. Aradan 2 sene geçti. Selçuk Hoca'yla sayısız söyleşi yaptık, konuştuk. Selçuk Hoca'nın derdi değişmedi. "Sabah, öğlen, akşam eğitimi dert etmeliyiz" diyerek eğitimin ne kadar önemli olduğunu vurguladı yine bu söyleşimizde.
Prof. Selçuk Şirin'le bu kez yeni çıkan kitabı "Bir Türkiye Hayali" üzerine konuştuk. Kitabı çıkar çıkmaz edinerek bir solukta okudum. Okuduktan sonra Selçuk Şirin'le kitap hakkında konuşmak için sözleştik. Yaklaşık 20 senedir New York’ta yaşayan Selçuk Şirin, memleket sevdasının çok başka bir şey olduğunu, yüreğinin doğduğu topraklarda attığını söyleyerek “Gençlerimizi özgür bırakma cesaretini gösterdiğimiz gün ülke gerçek manada uçuşa geçer. Hem ekonomik hem de beşeri manada uçuşa geçmekten söz ediyorum. İlerlemek için başka çaremiz yok. Bakın dünyaya, yurttaşlarının hayal gücünü özgür bırakan ülkelerde inovasyon artıyor, üretkenlik artıyor, huzur artıyor.” diye konuştu.Daha müreffeh bir Türkiye için yapısal reformlara ihtiyaç olduğunu söyleyen Şirin, “Yani insanların yaratıcılığını özgür bırakacaksınız, onlara adil rekabet ortamı sunacaksınız ve elbette onlara yeni ekonomide rekabet edebilecek becerileri kazandıracaksınız. Türkiye bu reformları yapmadan 10 bin dolar milli gelir sınırını aşamayacak, katma değeri yüksek ekonomiye geçemeyecek. Eski ekonomiyle geleceğimiz yerin sonuna geldik. Buradan ileriye nasıl gidileceği belli. Bir Türkiye Hayali de bu reçeteye hizmet için yazıldı. Formül ortada.” diyor.“İLERLEMEK İÇİN BAŞKA ÇAREMİZ YOK”
-'Bir Türkiye Hayali' adlı yeni çıkan kitabınızı elime aldığımda ilk dikkatimi çeken güvercinlerin uçuşu oldu. Ne anlamalıyız buradan?
Özgürlüktür benim aklıma ‘uçmak’ deyince gelen. İki kitabımın kapağındaki ortak temadır özgürlük. Özgür olan kuşlar uçar çünkü. Bakın Türkiye çok genç ve dinamik bir ülke. Gençlerimizi özgür bırakma cesaretini gösterdiğimiz gün bu ülke gerçek manada uçuşa geçer. Hem ekonomik hem de beşeri manada uçuşa geçmekten söz ediyorum. İlerlemek için başka çaremiz yok. Bakın dünyaya, yurttaşlarının hayal gücünü özgür bırakan ülkelerde inovasyon artıyor, üretkenlik artıyor, huzur artıyor. Bizim de bu yarışta rekabet edebilmemiz için özgürlük şart.-'Yol Ayrımındaki Türkiye' kitabınızda ya özgürlüğü ya da sefaleti tercih edeceğimizi söylemiştiniz. Şu an bu tercih noktasında neredeyiz?
O kitap çıkalı daha iki yıl olmadı. Ülkelerin tarihinde çok kısa bir zaman. Yani demek istediğim o kitapta yer alan kalkınma reçetesi hala geçerli. Hala top bizim önümüzde, tercih bizim elimizde. Türkiye’nin önündeki 10 bin dolardan 20 bin dolara çıkma fırsatı olduğu yerde duruyor. Şu an hala tercih noktasındayız.“SABAH, ÖĞLE, AKŞAM EĞİTİMİ DERT ETMELİYİZ”
-Her iki kitabınızda da özellikle eğitim konusunun önemi üzerinde duruyorsunuz. Ülke olarak bu önemin ne kadar farkındayız?
Maalesef yeterince değil ama bu konuları konuşup yazmaya başladığım son bir kaç yıl içinde az da ola bir mesafe aldığımızı da düşünüyorum. 2013 yılında PISA sonuçları yayınlandığında kimsenin ruhu duymamış, birkaç cılız haberle geçiştirilmişti. 2016 yılında yeni PISA sonuçları açıklandığında sanki biraz daha çok insan sonuçlar üzerinde konuşur oldu. Bunu her kesimden, iktidar ve muhalefet olarak değil sadece, toplumun farklı kesimlerinden gelen ilgiden görüyorum. Çocuğunuz İmam Hatip Lisesine de gitse Fen lisesine de gitse şu soruyu sormanız gerekiyor: Bu yüzyılda rekabet edecek becerilere sahip mi benim çocuğum? Yeterli mi aldığı eğitim? Bu soruları sormamız gerek çünkü biliyorsunuz en son yayınlanan uluslararası veriler ki bu verileri Milli Eğitim Bakanlığımız sunuyor, çocuklarımız dünyada ilk 50 ülke arasında yok. Ekonomisi dünyada en büyük 20 ülke arasında yer alan genç bir ülkenin çocukları dünyada en yetenekli 50 ülke arasında yok. Matematik ortada. O nedenle bizim sabah, öğle, akşam eğitimi dert etmemiz gerek.“TÜRKİYE HAYALİMİN MERKEZİNDE ÇOCUKLAR VAR”
-Daha müreffeh bir Türkiye için nelere ihtiyacımız var?
Bu sorunun yanıtı 1 Kasım seçimlerine giren tüm partilerin seçim beyannemelerinde var. Hepsi ‘yapısal reform’ başlığı altında aşağı yukarı aynı kalkınma reçetesini sundu. Nedir bunlar: Temel özgürlüklerde, hukukta ve eğitimde reform! Yani insanların yaratıcılığını özgür bırakacaksınız, onlara adil rekabet ortamı sunacaksınız ve elbette onlara yeni ekonomide rekabet edebilecek becerileri kazandıracaksınız. Türkiye bu reformları yapmadan 10 bin dolar milli gelir sınırını aşamayacak, katma değeri yüksek ekonomiye geçemeyecek. Eski ekonomiyle geleceğimiz yerin sonuna geldik. Buradan ileriye nasıl gidileceği belli. Bir Türkiye Hayali de bu reçeteye hizmet için yazıldı. Formül ortada.-Siz nasıl bir Türkiye hayal ediyorsunuz?
Yeni kitabımın önsözünde yazdığım gibi benim Türkiye hayalimin merkezinde çocuklar var. Çocuklarımızın dünyadaki akranlarıyla rekabet edecek becerilere sahip olarak huzurlu ve mutlu bir hayat sürmesi benim hayalim. Bu hayalin içinde tüm çocuklar var. Suriyeli misafirlerimiz dahil.“YAZARAK DERDİMİ DAHA SİSTEMATİK ANLATIYORUM"
-TEDx'te çok ses getiren bir konuşma gerçekleştirdiniz. Youtube'da yarım milyona yakın kişi izledi sizi. Sosyal medyada aldığınız geri bildirimler ve yazılarınızla karşılaştırdığınızda video aracılığıyla insanlara ulaşmanızın düşüncelerinizi yaymadaki etkisi nasıl oldu?
Doğrusu benim gibi yazarak derdini ifade eden bir akademisyen için TEDx büyük bir süpriz oldu. O kadar televizyon programına çıktım, birkaç yıldır köşe yazıyorum, kitaplar yazıyorum ama tüm o çabalarımla ulaştığım kesimin çok çok ötesine ulaştırdı beni TEDx konuşması. Video çok etkiliymiş demek. Oturup 18 dakika bir kişiyi izleyince insanlar gerçekten dikkat kesiliyor. TED’in bütün dünyada başarılı olması boşuna değil. Formül etkili. Tabii ki bu bir yazar için kabul etmesi zor bir durum. Sonuçta yazılarınızla varsınız ama insanlar sizi videoya kaydedilmiş bir konuşmayla tanıyor. Derdiniz toplumun geniş kesimlerine ulaşmak ise bu veriyi hesaba katmanız gerekiyor. Ben yine de beni konuşmalarımla ya da televizyon programlarıyla tanıyanların kitaplarıma göz atmalarını daha makbul görüyorum. Çünkü ancak yazarak derdimi daha sistematik ve derli toplu anlatabildiğimi düşünüyorum.“YÜREĞİMİZ DOĞDUĞUMUZ TOPRAKLARDA ATIYOR”
-Güne başlarken önce Türk gazetelerini okuyup, Türk kanallarına baktığınızı söylüyorsunuz. 20 senedir Amerika'da yaşayan biri olarak Türkiye'de yaşıyormuş gibi güne başlamanızın nedeni nedir?
Bir Türkiye Hayali kitabımın önsözünü tam da bu sorduğunuz soruya ayırdım. Hakikaten niye Türkiye gibi gel gitleri yüksek olan, gündemi hep dolu bir coğrafyayı bu kadar dert ettiğimi anlattım. Kitabı okumayanların hiç olmasa kitapçıda ayak üstü o önsözü okumalarını o yüzden çok isterim. Ama özetle, memleket sevdası başka bir sevda, sökülüp atılacak bir şey değil. Aradan geçen zamanla azalan, coğrafyayla sınırlı bir sevda hiç değil. Benim New York’ta nefes alıyor olmam teferruat. Yüreğimiz doğduğumuz topraklarda atıyor. Hala rüyalarımda bizim köy ana mekan. 20 yıl değil 50 yılda uzak kalsak bu değişmeyecek. Bir de şu var sevgili Doğucan, İstanbul’da yaşayan arkadaşlarımdan daha sık gidiyorum ben doğduğum köye. Her yaz hatta bazan hem yaz hem kış Kars’tayım. Ayrıca teknoloji de ırağı yakın etti bizim kuşak için. Görüntülü arama ile herkese ulaşıp muhabbet etmek, hasret gidermek mümkün. Zaten Twitter üzerinden her daim iletişim halindeyim memleketle. Tabii bütün bunları söylerken aklıma Tanpınar’ın o güzel sözü de geliyor ‘Türkiye evlatlarına kendinden başka bir şeyi dert etmeye müsaade etmiyor’. Keşke etse...Birleşmiş Milletler’de o meşhur siyah kürsüde bir konuşma gerçekleştirdiniz. Biz de büyük bir heyecanla takip ettik. Siz neler hissettiniz?
Birleşmiş Milleter Genel Kurul salonundaki o meşhur siyah mermerden kürsüyü hep televizyonda görürdüm. Bu sene o kürsüden konuşma yapmak nasip oldu. Çok büyük bir gurur benim için. Konuşma yaptığım etkinliğin daha evvelki yıllardaki konuşmacılarına bakınca gerçekten son derece büyük bir ayrıcalık zira Bill Clinton’ın Koffi Annan’ın konuştuğu etkinliğin ana konuşmacısı bendim bu sene. Daveti alınca ilk sorum çocuklarımı da benimle birlikte oraya götürebilir miyim sorusu oldu. İki oğlumun o kürsüden beni izlemesi hayatımın en mutlu anlarından biriydi. Fortuneturkey Doğucan Cömert
Turkiyenin gururu hocamiz