Esra Öziskender'in haberi.
Araştıralım, öğrenelim, sorunun köküne gidelim ve harekete geçelim.
İşte Fazilet Kendirci bunu başarmaya çalışıyor. pieceofart.news web sitesindeki bu yazısını siz sevgili okuyucularımla paylaşıyorum.
[email protected]
@esraoziskender
1820 DEN 2020 YE KADIN KIYIMLARI SÜRDÜRÜLÜYOR. NEDEN? NİÇİN? NASIL?
[email protected]15 Şubat 1820 de bir kız çocuğu dünyaya geldi, adını SUSAN koydular, SUSAN BROWNELL ANTHONY 3 yaşında okuma öğrendiği söylenir, 13 Mart 1906 ya kadar yani tüm yaşamı boyunca insan hakları ve özgürlükleri için mücadele edebilecek yüreğe sahip olarak yaşar, ilk toplumsal mücadelesini içkiyle savaş yanlısı olarak başlatır, ABD’de kadınlara oy hakkı tanınması için verilen mücadelenin de ilk öncülerinden olur. 1892-1900 arasında Amerika Kadınlara Oy Hakkı Ulusal Derneği’nin başkanlığını yürütür, kadınlara oy hakkı tanıyan, Anayasanın 19. Ek Maddesi’ni (1920) sağlayan ortamın hazırlanmasına katkıda bulunur. 1852 de başlattığı eylemleri ile kadınların giyimi, eşit ücret hakları, seçme/oy hakkı, kölelikle mücadele için karşısına çıkan her türlü güçlüğe karşı gelerek bu uğurda sorumluluklar üstlenir, dergi çıkarır, yazar, konuşur, anlatır, susmaz! Seyretmez! Sessiz kal-a-maz!..Anthony, 1872’de bir grup kadını Rochester’da sandık başına götürdü. İki hafta sonra tutuklandı ve yargılanmayı beklerken büyük ilgi gören dizi konferanslar verdi. Mart 1873’te yeniden kent seçimlerinde oy kullanmayı denedi. Daha sonra yargılandı ve seçim yasalarını çiğneme suçundan hüküm giydi; ama verilen para cezasını ödemedi. Anthony bu tarihten sonra, ülkenin her yerinde verdiği konferanslar ve başkanı olduğu kadın dernekleri aracılığıyla, federal anayasanın, kadınlara oy hakkı tanıyacak biçimde değiştirilmesi için çalıştı.Yakın arkadaşları Stanton ve Matilda Joslyn Gage ile birlikte, The History of Woman Suffrage (1881-1902;4 cilt, Kadınlara Oy Hakkının Tarihi) adlı kitabı derleyerek yayımladı. 1888’de Uluslararası Kadınlar Konseyi’ni, 1904’te ise Uluslararası Kadınlara Oy Hakkı Birliği’ni kurdu. Londra (1899) ve Berlin’de (1904) yapılan toplantılarda, kadın hakları konusundaki öncü katkıları dolayısıyla tüm dünya kadınlarının övgüsünü topladı.86 yıl mücadele etti, 1906 da bu dünyadan ayrıldı.Bu muazzam yaşamdan, 114 Yıl sonra ABD 45. Başkanı DonaltTrump19. Yy da kadınlara oy kullanma hakkı verilmesi için mücadele eden ve oy kullanırken yakalandığı için ceza verilen Susan B. Anthony’i affettiğini 19.08.2020’de açıkladı. Pardon! Affedilen meselenin ne olduğunu anlamak çok zor. Susan B. Antony ve hakları gasp edilen, yok sayılan yüzyılların tüm kadınlarına özür borçlu olunması gerekirken bu mücadeleyi verebilen kadını affedebilmek oldukça “önemli” bir mesele. Dünya ölçeğinde KADIN sorunu yaklaşımına (Yazarken yüreğim sızlıyor; ERKEK SORUNU diye bir kavram var mı?) baktığımızda bu verilerle karşılaşırken, yerel ölçekte ise bir önceki ay kaleme aldığım yazımdan sonra İstanbul Sözleşmesi meselesi olmalı mı?/olmamalı mı? Tartışması sürüyor ve diğer tarafta kadın kıyımları neredeyse hiç hız kesmeden devam ediyor, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu tarafından Temmuz 2020’de 36 kadının öldürüldüğü açıklandı. Otoritelerfeci olaylar karşısında alışılagelmiş adeta gelenekselleşen klişe kınama mesajlarını paylaşıyorlar.Oysa aynı gezegende yaşadığımız bazı İnsanlar uzaya yolculuk, diğer gezegenlerde yaşam izleri, nano teknoloji… vs. ile ilgilenirken dünya toplumunun hala kanayan yarası, yazarken bile hicap duyduğum Kadın Mağduriyetleri meselesinin ortadan kalkabilmesi için siyasi otoritelerce ele alınış biçimlerinin, yasaların yanı sıra çekirdek aile ilişkilerini irdelemeyede ihtiyacımız var.Çekirdek Ailede başlayan insan evladının yaşam yolculuğunda kadınların kadınlarla olan ilişkilerindeki hakkaniyetsizliği görmezden gelerek “kadın mağduriyetleri” sorununa çözüm bulmak çok zor ve hatta neredeyse imkansız, yüzleşmek zorundayız! Şöyle ki; Anne ve Kayınvalide/ Hala ve Teyze/ Kız ve Gelin/ Gelin ve Görümce/ Elti ve Elti/ Anneanne ve Babaanne/Abla ve Kız Kardeş… Çekirdek ailedeki bu sıfatı taşıyan kadınların aile içi kadın mağduriyetleri karşısındaki tutumları, pratikleri, duruşları, ilişki biçimleri nasıldır-nedir?Anne kızının haklarını gözetirken, gelininin haklarını aynı samimiyetle gözetebiliyor mu?Kadın Annesinin, Anneannenin haklarını gözetirken; Kayınvalidenin, Babaannenin haklarını aynı samimiyetle gözetebiliyor, saygı duyabiliyor mu?Görümce sadece kendisi için mi hakları savunuyor? Yoksa “evin gelini” için de aynı insani hakları talep edebiliyor mu?Evde halaya tanınan hakkaniyet teyzeye de ya da tam tersi, teyzeye tanınan, halaya da tanınıyor mu?Elti kendisi için talep ettiklerini, eltisi-diğer gelin için de talep edebiliyor mu?Değerli İstisnalar elbette kaideyi bozmaz; ancak büyük çoğunlukta bu eşit hakların kadınlar tarafından tüm kadınlara amasız/fakatsız sağlanmadığını ve her olasılıkta da mutlaka kendince bir gerekçe bulunduğuna üzülerek şahit oluyoruz. Böylesine hakkaniyetsiz aile ortamında, amalı –fakatlı ilişki haline tanık olarak büyüyen çocuklarda bırakacağı etki sanırım hiç dikkate alınmıyor. Bu ortamlarda büyüyen çocuk-lar-dan /geleceğin ERKEK/EŞ-SEVGİLİ-KOCA adaylarından KADIN meselesine karşı amasız yaklaşması nasıl beklenebilir? Çocukluğunda aynı evde anneanneye başka, babaanneye daha başka, geline başka, kıza daha başka, teyzeye başka, halaya daha başka tutumlara tanık olarak büyümüş bir erkekten sağlıklı bir KADIN&ERKEK ilişkisi beklenebilir mi? Çocuk hangi görgü, pratik ve argümanlarla tüm KADINLARA SAYGI gösterecek?Elbette kendi muhakeme gücü ile aile ortamındaki olası negatif durumları bertaraf edebilme yetisine ve akli melekelerine sahip erkekler var fakat dünyanın 21. Yy da yaşanan evrensel utanç sorununu bu değerli erkeklerin oranı ortadan kaldıramıyor.Söz konusu mesele eğitimli, eğitimsiz, ünlü, ünsüz, köyde, kentte, metropollerde, kırsal kesimde her yerde maalesef palazlanıyor ve hayatları yok ediyor. Önce biz kadınlar kadın olarak kendimizi sorgulayabilirsek ve elbette hiç kuşkusuz siyasi otoritelerden, erkeklerden beklentilerimizi, yasal haklarımızı talep ederek bu sorunu içinde bulunduğumuz yüzyılın utanç meselesi olmaktan çıkarabiliriz. Çekirdek ailedeki kadınların kadınlara karşı tutunduğu tavır, pratikte nasıl? Kız çocuklarının maalesef genellikle anneleri ve/veya ailedeki diğer olumsuz örnek teşkil edebilecek kadınlar gibi birilerinin korumasına muhtaç, hayatın tüm zor koşullarına karşı kendine yetersiz, öz güvensiz, dirayetsiz, donanımsız yetiştirilmesi; evlenmiş olmak için evlenmek, ekonomik refah seviyesi için, şöhret için evlenmek, saygı duymadığı bir adamla evliliği, yaşamayı kabul etmek ve kaba kuvvete rağmen sorunlu ilişkiyi şu veya bu nedenle sürdürmek, ekonomik/sosyal yaşam standartlarından vazgeçememek… v.b.Maalesef daha vahimi bu çizgideki bilince sahip kadınların, annelerin yetiştirdikleri sonraki nesil de insana, kendine dahi saygı duymayan kız ve erkek çocuklar olarak yetiştirilip topluma karışıyorlar.Hiç düşündünüz mü bazı anneler kızlarının tüm yaşamlarına ortak olma eğilimi gösterirler, NEDEN? Kız çocukları bekar veya evli de olsa onların hayatına ortak olma, kızlarının hayatını kontrol edebilme, ona “akıl verme” gafletinde bulunurlar, (Bilinçli, değerli ve güçlü anneleri tenzih ederim.) Genellikle öz güvensiz bu anneler özellikle kız çocuklarını kendi kişisel yaşamı için güvenli liman, adeta yaşam sigortası gibi görüyor olabilir mi? Maddi, manevi bazı ihtiyaçlarının bir başka kadın tarafından karşılanması ve aslında farkında olunsun ya da olunmasın önce kendi ailesi tarafından feda edilen, “sömürülen”kız çocukları! Yazık!Birilerinin “kral çıplak” demesi gerekiyor!Sorun sadece “erkek egemen toplum” gerçeği ile bertaraf edilemeyecek derinlikte, erkekleri de kızları da önce anneler ve evdeki kadınlar şekillendiriyorlar bu farkındalıktan sonra toplumun gelenekselleşmiş kadın kimliği üzerine beklentilerinin yanı sıra iş yaşamında kadının kadınla ilişkisi ile de yüzleşmek lazım. Kadın kadına saygı duymuyorsa, aynı kadın erkekten saygıyı bekleyebilir mi?Emsal olabilecek nitelikte saygın yaşam süren değerli tüm Anneleri, Babaları, Kadınları, Erkekleri kutluyorum.Herhangi bir cins tarafından sömürülmeyen, yok edilmeyen, hakkaniyetli, değerli, ilkeli, sanatlı, gerçek ve samimi sevgiyi, aşkı, yaşam yoldaşlığını, paydaşlığını, arkadaşlığını, dostluğunu temel alan yaşamlar dilerim. Umarım bu durum “erkek düşmanı kızlar” yaratmadan bir an önce çözüme ulaştırılsın.SUSAN B. ANTONY Kadın Hakları için vermiş olduğunuz mücadeleniz için müteşekkirim, sizi maalesef 200 yıl sonra sorunun çözülememiş olmasının, her gün onlarca kadının yaşamlarının yok edilmesinin üzüntüsüyle, saygıyla anıyorum. Ruhunuz Şad olsun. 1820-2020 Fazilet Kendirci 20.08.2020
[email protected]Kaynak ve Görseller Wikipedia’dan alınmıştır.
Araştıralım, öğrenelim, sorunun köküne gidelim ve harekete geçelim.
İşte Fazilet Kendirci bunu başarmaya çalışıyor. pieceofart.news web sitesindeki bu yazısını siz sevgili okuyucularımla paylaşıyorum.
[email protected]
@esraoziskender
1820 DEN 2020 YE KADIN KIYIMLARI SÜRDÜRÜLÜYOR. NEDEN? NİÇİN? NASIL?
[email protected]15 Şubat 1820 de bir kız çocuğu dünyaya geldi, adını SUSAN koydular, SUSAN BROWNELL ANTHONY 3 yaşında okuma öğrendiği söylenir, 13 Mart 1906 ya kadar yani tüm yaşamı boyunca insan hakları ve özgürlükleri için mücadele edebilecek yüreğe sahip olarak yaşar, ilk toplumsal mücadelesini içkiyle savaş yanlısı olarak başlatır, ABD’de kadınlara oy hakkı tanınması için verilen mücadelenin de ilk öncülerinden olur. 1892-1900 arasında Amerika Kadınlara Oy Hakkı Ulusal Derneği’nin başkanlığını yürütür, kadınlara oy hakkı tanıyan, Anayasanın 19. Ek Maddesi’ni (1920) sağlayan ortamın hazırlanmasına katkıda bulunur. 1852 de başlattığı eylemleri ile kadınların giyimi, eşit ücret hakları, seçme/oy hakkı, kölelikle mücadele için karşısına çıkan her türlü güçlüğe karşı gelerek bu uğurda sorumluluklar üstlenir, dergi çıkarır, yazar, konuşur, anlatır, susmaz! Seyretmez! Sessiz kal-a-maz!..Anthony, 1872’de bir grup kadını Rochester’da sandık başına götürdü. İki hafta sonra tutuklandı ve yargılanmayı beklerken büyük ilgi gören dizi konferanslar verdi. Mart 1873’te yeniden kent seçimlerinde oy kullanmayı denedi. Daha sonra yargılandı ve seçim yasalarını çiğneme suçundan hüküm giydi; ama verilen para cezasını ödemedi. Anthony bu tarihten sonra, ülkenin her yerinde verdiği konferanslar ve başkanı olduğu kadın dernekleri aracılığıyla, federal anayasanın, kadınlara oy hakkı tanıyacak biçimde değiştirilmesi için çalıştı.Yakın arkadaşları Stanton ve Matilda Joslyn Gage ile birlikte, The History of Woman Suffrage (1881-1902;4 cilt, Kadınlara Oy Hakkının Tarihi) adlı kitabı derleyerek yayımladı. 1888’de Uluslararası Kadınlar Konseyi’ni, 1904’te ise Uluslararası Kadınlara Oy Hakkı Birliği’ni kurdu. Londra (1899) ve Berlin’de (1904) yapılan toplantılarda, kadın hakları konusundaki öncü katkıları dolayısıyla tüm dünya kadınlarının övgüsünü topladı.86 yıl mücadele etti, 1906 da bu dünyadan ayrıldı.Bu muazzam yaşamdan, 114 Yıl sonra ABD 45. Başkanı DonaltTrump19. Yy da kadınlara oy kullanma hakkı verilmesi için mücadele eden ve oy kullanırken yakalandığı için ceza verilen Susan B. Anthony’i affettiğini 19.08.2020’de açıkladı. Pardon! Affedilen meselenin ne olduğunu anlamak çok zor. Susan B. Antony ve hakları gasp edilen, yok sayılan yüzyılların tüm kadınlarına özür borçlu olunması gerekirken bu mücadeleyi verebilen kadını affedebilmek oldukça “önemli” bir mesele. Dünya ölçeğinde KADIN sorunu yaklaşımına (Yazarken yüreğim sızlıyor; ERKEK SORUNU diye bir kavram var mı?) baktığımızda bu verilerle karşılaşırken, yerel ölçekte ise bir önceki ay kaleme aldığım yazımdan sonra İstanbul Sözleşmesi meselesi olmalı mı?/olmamalı mı? Tartışması sürüyor ve diğer tarafta kadın kıyımları neredeyse hiç hız kesmeden devam ediyor, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu tarafından Temmuz 2020’de 36 kadının öldürüldüğü açıklandı. Otoritelerfeci olaylar karşısında alışılagelmiş adeta gelenekselleşen klişe kınama mesajlarını paylaşıyorlar.Oysa aynı gezegende yaşadığımız bazı İnsanlar uzaya yolculuk, diğer gezegenlerde yaşam izleri, nano teknoloji… vs. ile ilgilenirken dünya toplumunun hala kanayan yarası, yazarken bile hicap duyduğum Kadın Mağduriyetleri meselesinin ortadan kalkabilmesi için siyasi otoritelerce ele alınış biçimlerinin, yasaların yanı sıra çekirdek aile ilişkilerini irdelemeyede ihtiyacımız var.Çekirdek Ailede başlayan insan evladının yaşam yolculuğunda kadınların kadınlarla olan ilişkilerindeki hakkaniyetsizliği görmezden gelerek “kadın mağduriyetleri” sorununa çözüm bulmak çok zor ve hatta neredeyse imkansız, yüzleşmek zorundayız! Şöyle ki; Anne ve Kayınvalide/ Hala ve Teyze/ Kız ve Gelin/ Gelin ve Görümce/ Elti ve Elti/ Anneanne ve Babaanne/Abla ve Kız Kardeş… Çekirdek ailedeki bu sıfatı taşıyan kadınların aile içi kadın mağduriyetleri karşısındaki tutumları, pratikleri, duruşları, ilişki biçimleri nasıldır-nedir?Anne kızının haklarını gözetirken, gelininin haklarını aynı samimiyetle gözetebiliyor mu?Kadın Annesinin, Anneannenin haklarını gözetirken; Kayınvalidenin, Babaannenin haklarını aynı samimiyetle gözetebiliyor, saygı duyabiliyor mu?Görümce sadece kendisi için mi hakları savunuyor? Yoksa “evin gelini” için de aynı insani hakları talep edebiliyor mu?Evde halaya tanınan hakkaniyet teyzeye de ya da tam tersi, teyzeye tanınan, halaya da tanınıyor mu?Elti kendisi için talep ettiklerini, eltisi-diğer gelin için de talep edebiliyor mu?Değerli İstisnalar elbette kaideyi bozmaz; ancak büyük çoğunlukta bu eşit hakların kadınlar tarafından tüm kadınlara amasız/fakatsız sağlanmadığını ve her olasılıkta da mutlaka kendince bir gerekçe bulunduğuna üzülerek şahit oluyoruz. Böylesine hakkaniyetsiz aile ortamında, amalı –fakatlı ilişki haline tanık olarak büyüyen çocuklarda bırakacağı etki sanırım hiç dikkate alınmıyor. Bu ortamlarda büyüyen çocuk-lar-dan /geleceğin ERKEK/EŞ-SEVGİLİ-KOCA adaylarından KADIN meselesine karşı amasız yaklaşması nasıl beklenebilir? Çocukluğunda aynı evde anneanneye başka, babaanneye daha başka, geline başka, kıza daha başka, teyzeye başka, halaya daha başka tutumlara tanık olarak büyümüş bir erkekten sağlıklı bir KADIN&ERKEK ilişkisi beklenebilir mi? Çocuk hangi görgü, pratik ve argümanlarla tüm KADINLARA SAYGI gösterecek?Elbette kendi muhakeme gücü ile aile ortamındaki olası negatif durumları bertaraf edebilme yetisine ve akli melekelerine sahip erkekler var fakat dünyanın 21. Yy da yaşanan evrensel utanç sorununu bu değerli erkeklerin oranı ortadan kaldıramıyor.Söz konusu mesele eğitimli, eğitimsiz, ünlü, ünsüz, köyde, kentte, metropollerde, kırsal kesimde her yerde maalesef palazlanıyor ve hayatları yok ediyor. Önce biz kadınlar kadın olarak kendimizi sorgulayabilirsek ve elbette hiç kuşkusuz siyasi otoritelerden, erkeklerden beklentilerimizi, yasal haklarımızı talep ederek bu sorunu içinde bulunduğumuz yüzyılın utanç meselesi olmaktan çıkarabiliriz. Çekirdek ailedeki kadınların kadınlara karşı tutunduğu tavır, pratikte nasıl? Kız çocuklarının maalesef genellikle anneleri ve/veya ailedeki diğer olumsuz örnek teşkil edebilecek kadınlar gibi birilerinin korumasına muhtaç, hayatın tüm zor koşullarına karşı kendine yetersiz, öz güvensiz, dirayetsiz, donanımsız yetiştirilmesi; evlenmiş olmak için evlenmek, ekonomik refah seviyesi için, şöhret için evlenmek, saygı duymadığı bir adamla evliliği, yaşamayı kabul etmek ve kaba kuvvete rağmen sorunlu ilişkiyi şu veya bu nedenle sürdürmek, ekonomik/sosyal yaşam standartlarından vazgeçememek… v.b.Maalesef daha vahimi bu çizgideki bilince sahip kadınların, annelerin yetiştirdikleri sonraki nesil de insana, kendine dahi saygı duymayan kız ve erkek çocuklar olarak yetiştirilip topluma karışıyorlar.Hiç düşündünüz mü bazı anneler kızlarının tüm yaşamlarına ortak olma eğilimi gösterirler, NEDEN? Kız çocukları bekar veya evli de olsa onların hayatına ortak olma, kızlarının hayatını kontrol edebilme, ona “akıl verme” gafletinde bulunurlar, (Bilinçli, değerli ve güçlü anneleri tenzih ederim.) Genellikle öz güvensiz bu anneler özellikle kız çocuklarını kendi kişisel yaşamı için güvenli liman, adeta yaşam sigortası gibi görüyor olabilir mi? Maddi, manevi bazı ihtiyaçlarının bir başka kadın tarafından karşılanması ve aslında farkında olunsun ya da olunmasın önce kendi ailesi tarafından feda edilen, “sömürülen”kız çocukları! Yazık!Birilerinin “kral çıplak” demesi gerekiyor!Sorun sadece “erkek egemen toplum” gerçeği ile bertaraf edilemeyecek derinlikte, erkekleri de kızları da önce anneler ve evdeki kadınlar şekillendiriyorlar bu farkındalıktan sonra toplumun gelenekselleşmiş kadın kimliği üzerine beklentilerinin yanı sıra iş yaşamında kadının kadınla ilişkisi ile de yüzleşmek lazım. Kadın kadına saygı duymuyorsa, aynı kadın erkekten saygıyı bekleyebilir mi?Emsal olabilecek nitelikte saygın yaşam süren değerli tüm Anneleri, Babaları, Kadınları, Erkekleri kutluyorum.Herhangi bir cins tarafından sömürülmeyen, yok edilmeyen, hakkaniyetli, değerli, ilkeli, sanatlı, gerçek ve samimi sevgiyi, aşkı, yaşam yoldaşlığını, paydaşlığını, arkadaşlığını, dostluğunu temel alan yaşamlar dilerim. Umarım bu durum “erkek düşmanı kızlar” yaratmadan bir an önce çözüme ulaştırılsın.SUSAN B. ANTONY Kadın Hakları için vermiş olduğunuz mücadeleniz için müteşekkirim, sizi maalesef 200 yıl sonra sorunun çözülememiş olmasının, her gün onlarca kadının yaşamlarının yok edilmesinin üzüntüsüyle, saygıyla anıyorum. Ruhunuz Şad olsun. 1820-2020 Fazilet Kendirci 20.08.2020
[email protected]Kaynak ve Görseller Wikipedia’dan alınmıştır.
Fazilet Kendirci, Bedri Baykam'la. Sibel - Bedri Baykam çifti de kuvvetli bir kadına şiddete karşı aksiyon savunucusudur.
Fazilet Kendirci, Sanat Basını Pınar Saraçoğlu, Ressam Bahri Genç, Sanat Basını ve Yazar Sibel Baykam.