Amerika Birleşik Devletleri’ne 1900’lerin başında bugünkü Türkiye’den, daha çok Doğu ve Güney Doğu Anadolu’dan göç Türklerin hepsi erkekti. Çoğu o yıllarda Güney ve Doğu Avrupa’dan göç edenler gibi bir süre kalıp, para biriktirip, geri dönmeyi düşünüyordu. Geldiklerinde arkalarında bebeklerini, eşlerini bırakmak zorunda kalmış, kimi köylerin 13-14 yaşlarından başlayan tüm erkek nüfusu ABD’ye göç etmişti.Forum USA gazetesinden Dr. Işıl Acehan Türk Babaların bazılarının hikayelerini bakın şöyle anlattı. ABD’ye daha çok işçilik yapmak için gelen Türkler arasında 1929’da ekonomik buhrandan sonra dönenler çoğalmış, geride kalanların da bir kısmı evlenmişti. Amerika’da kalarak evlenenlerin hemen hepsi Avrupa asıllı Amerikalı ya da Kanadalılarla evleniyorlardı.Elbette evlenmek çok da kolay değildi. Hem Türk göçmenlerin dinî ve geleneksel yapıları anlaşmazlığa neden oluyor, hem de çoğu zaman Hıristiyan aileler kızlarının bir Müslüman’la evlenmesinde sorun çıkarıyordu. Pek çok zorluğa rağmen evlenenlerin az sayıdaki çocukları Amerika’da kuzen gibi olmuşlardı. Babaları da Türk kültürüne göre onları yetiştirmeye özen gösteriyordu.George (Yakub) AhmedAmerika’dayken anne ve babasının vefat ettiklerini öğrenip kalmaya karar veren ve artık yeni hayatını bu ülkede kurmak isteyenlerden birisi Yakub (George) Ahmed’di. Elazığ’dan göç eden Yakub Ahmed, önce pek çok Türk göçmen gibi Massachusetts’in Peabody şehrinde deri fabrikasında işçi olarak çalışmış, daha sonra da bu şehirde küçük bir restoran açmıştı. Garson olarak işe Fransız asıllı Kanadalı aldığı Olive’e aşık olmuş, bir sene geçmeden evlenme teklif etmişti. Olive’in ailesi kızlarının bir Katolik olmayan birisiyle evlenmesine karşı çıkmış, ne evlilik törenlerine katılmış, ne de uzun süre evlerine uğramışlardı. İki çocuktan sonra nihayet kızlarını görmüş, damatlarını da tanımışlardı. Yakub Ahmed’in iki oğlu ve bir kızı olmuştu. Oğullarından II. Dünya Savaşı gazisi ve Dışişleri Bakanlığı memuru olan Frank Ahmed, Türk köklerine çok bağlıydı ve bununla da gurur duyuyordu.Yakub Ahmed’in diğer oğlu George Ahmed, bir Türk’ün oğlu olduğu için gençliğinde zorlandığını söylemiştir. Bütün arkadaşları İtalyan, Polonyalı, Fransız veya İrlandalı olduğundan ve hepsi Kiliseye birlikte gitmekten bahsederken, George Ahmed dışlandığını hissettiğini belirtmiştir. “Babamın dinini hiçbiri anlamıyordu, ilgilenmiyordu” demiştir. Aynı şekilde Türk-Müslüman bir babanın oğlu olduğu için geçliğinde de flört ettiği kızların aileleri tarafından her zaman problem çıkartılmış.Sam Alli (Hüseyin Kayma)Türk babaların çocuklarından bir diğeri, Mardin’den Providence’a göç eden, daha sonra Worcester’daki Türklere katılarak tel fabrikasında işçi olarak çalışan Sam Alli’nin (Hüseyin Kayma) oğlu William E. Alli idi. “Babamdan her zaman eğitim için çok çaba sarf etmem gerektiğini öğrendim” diye anlatmıştır babasını. Baba Sam Alli, ona fabrikada çalışmamasını, okuması gerektiğini aşılamış. 1946’da II. Dünya Savaşı bitip de ABD’ye Türk öğrenciler gelmeye başladığında onlardan birisini oğlu William’a Türkçe öğretmesi için tutmuştur.Kore Savaşı’nda Birinci Deniz Birliği’nde olan William Alli, Türk Tugayı’nı görmeyi o kadar istemiş ki, özellikle Tugayın bulunduğu bölgeye gitmiş. Türkler önce onun kim olduğunu anlayamadıklarından Amerikalı Subaya teslim etmişler. Daha sonra bir Türk’ün oğlu olduğu anlaşılınca 3 gün Türk Tugayıyla kalmış ve “beni uzun zamandır kayıp kardeşleriymişim gibi, krallar gibi ağırladılar” diyor.Baker AbrahamKız çocuklar için Türk babaların kuralları daha sıkıymış elbette. Salem Massachusetts’de 105 yaşına kadar yaşayan Elazığlı Baker Abraham’ın iki kızı Natalie ve Rosamond, babalarının katı kuralları olduğunu anlatmıştır. “Bir genç erkeğin önünde babamız varken nefes almadan iki kez düşünmen gerekiyordu. Ruj süremezdik, erkeklerle konuşamazdık. Bir yere dansa gittiğimizde babamızın binanın etrafında dolaşırken görürdük, böylece orada olduğunu bildiğimizden emin olurdu.” diye anlatmışlardır.“Türkler muhteşem babalardı, ama sıkılardı” diyorlar. Kızlar babalarından ne zaman şikayetçi olsa Amerikalı anneleri onlara “anlayışlı olun, o böyle bir kültürden geliyor” dermiş.
Mehmed Kako ve çocukları, Peabody, Massachusetts
Abraham’ın kızlarını yolda gören her Türk onlara harçlık verirmiş. Abraham Baker aynı zamanda Türk göçmenler arasında önemli bir yere sahiptir. Birisi vefat ettiğinde onları son yolculuğuna uğurlamak için hazırlayan ve Kur’an okuyan yine Abraham Baker’dır.Natalie ve Rosamond, bir gün anneleri eve geldiğinde mutfakta bir biberon bulduğunu, bebeğin nerede olduğunu sorduğunda ise eve bir bebek değil, kuzu getirdiğinin anlaşıldığını aktarmıştır.Charles HüseyinYine Peabody, Massachusetts’deki bir diğer Türk, Charles Hüseyin ve Diana’nın kızı Eileen (Aylin), babasının ona bu ismi verdiğini anlatıyor. Eileen, 16 yaşındayken 18 yaşındaki İtalyan asıllı eşiyle evlenmiş. Bir-iki sene sonra eşi işsiz kalınca Peabody’de işleri oldukça iyi olan Tuncelili İsmail Hüseyin, Eileen’i garson olarak işe almış.Buradaki Türklerin hepsinin amcası olduğunu belirtiyor. “Çok güzel yemekler olurdu, her zaman bana bolca harçlık verirlerdi” diyor. Babası her zaman sakinmiş, hiçbir zaman sinirlenmezmiş. Babasının evde yaptığı Türk yemeklerinin lezzetini halen unutamadığını, ona tüm Türk amcalarının prensesmiş gibi davrandığını anlatmaktadır. İlk doğumunu yaptığında babası hastaneye gelmiş. “Erkek olduğunu gördüğünde, İngilizce konuşamasa da, gözlerindeki gururu görebiliyordum” diyor.
Mehmed Kako ve çocukları, Peabody, Massachusetts
Abraham’ın kızlarını yolda gören her Türk onlara harçlık verirmiş. Abraham Baker aynı zamanda Türk göçmenler arasında önemli bir yere sahiptir. Birisi vefat ettiğinde onları son yolculuğuna uğurlamak için hazırlayan ve Kur’an okuyan yine Abraham Baker’dır.Natalie ve Rosamond, bir gün anneleri eve geldiğinde mutfakta bir biberon bulduğunu, bebeğin nerede olduğunu sorduğunda ise eve bir bebek değil, kuzu getirdiğinin anlaşıldığını aktarmıştır.Charles HüseyinYine Peabody, Massachusetts’deki bir diğer Türk, Charles Hüseyin ve Diana’nın kızı Eileen (Aylin), babasının ona bu ismi verdiğini anlatıyor. Eileen, 16 yaşındayken 18 yaşındaki İtalyan asıllı eşiyle evlenmiş. Bir-iki sene sonra eşi işsiz kalınca Peabody’de işleri oldukça iyi olan Tuncelili İsmail Hüseyin, Eileen’i garson olarak işe almış.Buradaki Türklerin hepsinin amcası olduğunu belirtiyor. “Çok güzel yemekler olurdu, her zaman bana bolca harçlık verirlerdi” diyor. Babası her zaman sakinmiş, hiçbir zaman sinirlenmezmiş. Babasının evde yaptığı Türk yemeklerinin lezzetini halen unutamadığını, ona tüm Türk amcalarının prensesmiş gibi davrandığını anlatmaktadır. İlk doğumunu yaptığında babası hastaneye gelmiş. “Erkek olduğunu gördüğünde, İngilizce konuşamasa da, gözlerindeki gururu görebiliyordum” diyor.