Sadece bir futbolcu değil ülkesinin yenildiği savaşın intikamını alan ulusal bir kahraman. Boca efsanesi ama tüm Arjantin için bir milli değer. Kariyerine sakatlıklar ve en çok da kokainin yön verdiği bir süperstar.
Gerçekten fakir bir ailenin çocuğuydu. 8 kişilik bir aile, para kazanan tek kişi baba. Argentinos Juniors altyapısında oynayan bir arkadaşının hocalarına "Mahallede benden daha iyi bir futbolcu var" demesiyle hayatı değişti. Altyapıdan girdiği Argentinos Juniors takımında 15 yaşında Arjantin lig tarihinin en genç futbolcusu oldu. O dönemde tek bir amacı vardı, her konuda ona destek olan fakir ailesini kurtarmak.
Annesi Dona Tota Maradona, "Onu sahada görünce babasıyla ağlamaya başladık" diyecekti yıllar sonra. O, ailesini kurtarmakla kalmıyor, transfer rekoru kırarak Boca forması giyiyordu. Yıllar sonra Boca Stadı La Bombonera'nın girişine şu yazı asılacaktı: 'Dinim Boca, Tanrım Maradona, mabedim La Bombonera'
Ancak Boca kariyeri çok uzun sürmeyecekti. Para alamıyor ve kazanamıyordu. Onun deyimiyle Barcelona dolarlarla Arjantin'e geliyor, dünya transfer rekoruyla onu İspanya'ya götürüyordu. Aslında bu transfer daha önce de gerçekleşebilirdi. Ancak diktatörlükle yönetilen Arjantin'de yönetim onun 1982 Dünya Kupası'na kadar ülkede kalmasını istemişti.
1978'de 17 yaşındayken kadroya alınmamış ve büyük bir şok yaşamıştı. O yıl Arjantin şampiyon olmuştu. 1982'de kadrodaydı ancak bu kez başka bir şok ile karşılaştı. Favorilerden olan Arjantin ikinci turda turnuvaya veda etti.
Barcelona'nın başarısız yıllarıydı. Onu bir kurtarıcı olarak getirmişlerdi. Oradaki 2 yılında da hastalıklar ve sakatlıklarla boğuştu. İkinci yılının son maçında sezon başında bileğini kıran Goycoechea'nın takımı şampiyon Athletic Bilbao ile karşı karşıya geldi. Sahadan kemik sesleri yükseldi ve sert oynayan Bilbao o maçı alarak kupa finalini kazandı.
Maç sonunda Diego'nun çıkardığı kavgada İspanya Kralı'nın gözleri önünde iki takım birbirine girdi. Bu kavga onun Barcelona'daki sonu olacaktı. Oradan kaçarcasına ayrıldı. Yeni durağı o dönem futbolda Avrupa'nın kalbi İtalya'ydı. Ancak gideceği yeni takım önceki yıl kıl payı düşmekten kurtulmuş Napoli'ydi. Herkesin sorduğu soru şuydu: Napoli parayı nereden buldu? Tek bir adres vardı: Napoli mafyası Camorra!
Napoli ilk yıl 8., ikinci yıl 3. olmuştu. Şampiyonluklar ve aynı zamanda kötü günler de yaklaşıyordu. Araya 1986 Dünya Kupası girdi. Diego, o kupada kariyerinin en iyi oyununu oynadı. Arjantinliler için bir 'Tanrı' gibiydi. Çeyrek finalde rakip İngiltere'ydi. 1982'de Arjantin ve İngiltere Falkland Aadaları'nın hakimiyeti için savaşmış ve bu savaşta İngiltere Arjantin'e diz çöktürmüştü. Bu maç, o savaşın bir rövanşı gibiydi. Arjantinliler için bir onur meselesiydi.
İlk gol Maradona'dan geliyordu. Bu gol tarihin en tartışmalı golüydü. İngilizler topu havalandırıyor, kaleci topa müdahale etmek isterken Maradona yükseliyor ve eliyle topu ağlara gönderiyordu. Bu gol için Maradona daha sonra "Tanrının eliyle atıldı" diyecekti.
Aynı maç atılan ikinci goldeyse ilk attığı golü affettiriyor, 'ben Maradonayım' diyordu. Orta sahadan topu alıp elini kolunu sallayarak İngilizleri ipe dizerek kaleye kadar gidiyor ve topu ağlara bırakıyordu. O yıl kupayı Arjantin, başarı ve kahramanlığı ise Maradona kazanıyordu.
Maradona etkisi Dünya Kupası sonrasında da Napoli'de kendini gösterecekti. O küçük İtalyan takımı onun önderliğinde 1990 Dünya Kupası'na kadar 4 İtalya ligi şampiyonluğu, 1 UEFA kupası kazanıyordu. Yani Maradona sıradan bir takımı büyük bir takım yapıyordu.
Ancak diğer yandan Camorra mafyası lideri Carmen Giuliano ile yakın dostluk kuruyordu. 1990 Dünya Kupası İtalya'daydı. Yarı finalde İtalya ve Arjantin, Maradona'nın bir ilah olduğu Napoli kentinde karşılaşıyorlardı. Basın toplantısında "İtalyanlar sizden bir gün destek isteyip sonra 364 gün Afrikalı diyecekler" sözleriyle Napoli taraftarlarından destek istedi. Kafası karışık bir taraftar grubu önünde oynanan maçta, Arjantin İtalya'yı eledi. Ancak o yıl finalde Batı Almanya'ya kaybetti. Bu kayıp sadece bir başlangıçtı.
Diego mafya lideri dostu Carmen Giuliano'dan çok kötü bir alışkanlık edinmişti. Kokain! Pazar günü maça çıkıyor, o akşam ve devamındaki 3 gün kokain alıyor, sonra 3 gün boyunca dinlenip tekrar maça çıkıyordu. Kaçınılmaz olarak doping testleri onu ele verdi. 15 ay ceza aldı ve belki de en güzel serüveni Napoli macerası 1992'de sona erdi.
Aslında futbol kariyeri de bitmişti ancak o farkında değildi. Cezası bittikten sonra İspanya'da 1 yıl boyunca Sevilla forması giydi ancak başarısız oldu. Sonraki yıl Arjantin'e döndü. Newell's Old Boy takımında 1 yılda sadece 5 maça çıkabildi. Formsuz ve kiloluydu.
'Dünya Kupası 94 Amerika' yaklaşmaktaydı. Dünya Kupaları onun gösteri sahnesiydi. Azimle tam 16 kilo verdi. Ayrıca kupanın ilk maçına golle başladı. Ancak ikinci maç öncesi doping testlerinde yasaklı madde çıkmasıyla evin yolunu tutmak zorunda kaldı. Arjantin ise çeyrek finale çıkamadan Hagi'nin yıldızlaştığı maçta Romanya'ya elendi.
Diego yine 15 ay seza aldı. Cezası bitince Boca'da futbola dönse de aslında artık bir futbolcu değildi. 1997'de futbola veda etti. Ve sonrasında tam anlamıyla dibe vurdu. Uyuşturucu batağındaydı. Hastanede ölümle pençeleşirken tüm Arjantin onun için tek yürek oldu.
İlerleyen yıllarda uyuşturucudan kurtuldu. 2008'de milli takımın başına geçti. Ancak bir teknik direktör olarak yetenekleri kısıtlıydı. Takım, Dünya Kupasına zar zor katılıyor ve burada da çeyrek finalde Almanya karşısında hezimete uğruyordu. Başarısızlığına rağmen Arjantinliler ulusal kahramanlarının arkasındaydı. Ancak o, milli takımdan istifa etti.
Sonrasında Dubai'de teknik direktörlük yaptı, ancak buradan da kovularak ayrıldı. Tüm hataları, heba ettiği kariyerinin yanında özellikle Arjantin milli takımına kazandırdıklarıyla her zaman orada ulusal bir kahraman olarak anıldı.
Arjantinliler için futbol üstü bir değerdi. Kariyerine kendisi değil, önce sakatlıklar sonra kokain yön verdi. Kokainden kurtulduğunda ise sağlığını çoktan kaybetmişti. 25 Kasım 2020'de kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti. Ülkesi milli kahramanlarının arkasından 3 günlük ulusal yas ilan etti.
KAYNAK: Kim O?
Gerçekten fakir bir ailenin çocuğuydu. 8 kişilik bir aile, para kazanan tek kişi baba. Argentinos Juniors altyapısında oynayan bir arkadaşının hocalarına "Mahallede benden daha iyi bir futbolcu var" demesiyle hayatı değişti. Altyapıdan girdiği Argentinos Juniors takımında 15 yaşında Arjantin lig tarihinin en genç futbolcusu oldu. O dönemde tek bir amacı vardı, her konuda ona destek olan fakir ailesini kurtarmak.
Annesi Dona Tota Maradona, "Onu sahada görünce babasıyla ağlamaya başladık" diyecekti yıllar sonra. O, ailesini kurtarmakla kalmıyor, transfer rekoru kırarak Boca forması giyiyordu. Yıllar sonra Boca Stadı La Bombonera'nın girişine şu yazı asılacaktı: 'Dinim Boca, Tanrım Maradona, mabedim La Bombonera'
Ancak Boca kariyeri çok uzun sürmeyecekti. Para alamıyor ve kazanamıyordu. Onun deyimiyle Barcelona dolarlarla Arjantin'e geliyor, dünya transfer rekoruyla onu İspanya'ya götürüyordu. Aslında bu transfer daha önce de gerçekleşebilirdi. Ancak diktatörlükle yönetilen Arjantin'de yönetim onun 1982 Dünya Kupası'na kadar ülkede kalmasını istemişti.
1978'de 17 yaşındayken kadroya alınmamış ve büyük bir şok yaşamıştı. O yıl Arjantin şampiyon olmuştu. 1982'de kadrodaydı ancak bu kez başka bir şok ile karşılaştı. Favorilerden olan Arjantin ikinci turda turnuvaya veda etti.
Barcelona'nın başarısız yıllarıydı. Onu bir kurtarıcı olarak getirmişlerdi. Oradaki 2 yılında da hastalıklar ve sakatlıklarla boğuştu. İkinci yılının son maçında sezon başında bileğini kıran Goycoechea'nın takımı şampiyon Athletic Bilbao ile karşı karşıya geldi. Sahadan kemik sesleri yükseldi ve sert oynayan Bilbao o maçı alarak kupa finalini kazandı.
Maç sonunda Diego'nun çıkardığı kavgada İspanya Kralı'nın gözleri önünde iki takım birbirine girdi. Bu kavga onun Barcelona'daki sonu olacaktı. Oradan kaçarcasına ayrıldı. Yeni durağı o dönem futbolda Avrupa'nın kalbi İtalya'ydı. Ancak gideceği yeni takım önceki yıl kıl payı düşmekten kurtulmuş Napoli'ydi. Herkesin sorduğu soru şuydu: Napoli parayı nereden buldu? Tek bir adres vardı: Napoli mafyası Camorra!
Napoli ilk yıl 8., ikinci yıl 3. olmuştu. Şampiyonluklar ve aynı zamanda kötü günler de yaklaşıyordu. Araya 1986 Dünya Kupası girdi. Diego, o kupada kariyerinin en iyi oyununu oynadı. Arjantinliler için bir 'Tanrı' gibiydi. Çeyrek finalde rakip İngiltere'ydi. 1982'de Arjantin ve İngiltere Falkland Aadaları'nın hakimiyeti için savaşmış ve bu savaşta İngiltere Arjantin'e diz çöktürmüştü. Bu maç, o savaşın bir rövanşı gibiydi. Arjantinliler için bir onur meselesiydi.
İlk gol Maradona'dan geliyordu. Bu gol tarihin en tartışmalı golüydü. İngilizler topu havalandırıyor, kaleci topa müdahale etmek isterken Maradona yükseliyor ve eliyle topu ağlara gönderiyordu. Bu gol için Maradona daha sonra "Tanrının eliyle atıldı" diyecekti.
Aynı maç atılan ikinci goldeyse ilk attığı golü affettiriyor, 'ben Maradonayım' diyordu. Orta sahadan topu alıp elini kolunu sallayarak İngilizleri ipe dizerek kaleye kadar gidiyor ve topu ağlara bırakıyordu. O yıl kupayı Arjantin, başarı ve kahramanlığı ise Maradona kazanıyordu.
Maradona etkisi Dünya Kupası sonrasında da Napoli'de kendini gösterecekti. O küçük İtalyan takımı onun önderliğinde 1990 Dünya Kupası'na kadar 4 İtalya ligi şampiyonluğu, 1 UEFA kupası kazanıyordu. Yani Maradona sıradan bir takımı büyük bir takım yapıyordu.
Ancak diğer yandan Camorra mafyası lideri Carmen Giuliano ile yakın dostluk kuruyordu. 1990 Dünya Kupası İtalya'daydı. Yarı finalde İtalya ve Arjantin, Maradona'nın bir ilah olduğu Napoli kentinde karşılaşıyorlardı. Basın toplantısında "İtalyanlar sizden bir gün destek isteyip sonra 364 gün Afrikalı diyecekler" sözleriyle Napoli taraftarlarından destek istedi. Kafası karışık bir taraftar grubu önünde oynanan maçta, Arjantin İtalya'yı eledi. Ancak o yıl finalde Batı Almanya'ya kaybetti. Bu kayıp sadece bir başlangıçtı.
Diego mafya lideri dostu Carmen Giuliano'dan çok kötü bir alışkanlık edinmişti. Kokain! Pazar günü maça çıkıyor, o akşam ve devamındaki 3 gün kokain alıyor, sonra 3 gün boyunca dinlenip tekrar maça çıkıyordu. Kaçınılmaz olarak doping testleri onu ele verdi. 15 ay ceza aldı ve belki de en güzel serüveni Napoli macerası 1992'de sona erdi.
Aslında futbol kariyeri de bitmişti ancak o farkında değildi. Cezası bittikten sonra İspanya'da 1 yıl boyunca Sevilla forması giydi ancak başarısız oldu. Sonraki yıl Arjantin'e döndü. Newell's Old Boy takımında 1 yılda sadece 5 maça çıkabildi. Formsuz ve kiloluydu.
'Dünya Kupası 94 Amerika' yaklaşmaktaydı. Dünya Kupaları onun gösteri sahnesiydi. Azimle tam 16 kilo verdi. Ayrıca kupanın ilk maçına golle başladı. Ancak ikinci maç öncesi doping testlerinde yasaklı madde çıkmasıyla evin yolunu tutmak zorunda kaldı. Arjantin ise çeyrek finale çıkamadan Hagi'nin yıldızlaştığı maçta Romanya'ya elendi.
Diego yine 15 ay seza aldı. Cezası bitince Boca'da futbola dönse de aslında artık bir futbolcu değildi. 1997'de futbola veda etti. Ve sonrasında tam anlamıyla dibe vurdu. Uyuşturucu batağındaydı. Hastanede ölümle pençeleşirken tüm Arjantin onun için tek yürek oldu.
İlerleyen yıllarda uyuşturucudan kurtuldu. 2008'de milli takımın başına geçti. Ancak bir teknik direktör olarak yetenekleri kısıtlıydı. Takım, Dünya Kupasına zar zor katılıyor ve burada da çeyrek finalde Almanya karşısında hezimete uğruyordu. Başarısızlığına rağmen Arjantinliler ulusal kahramanlarının arkasındaydı. Ancak o, milli takımdan istifa etti.
Sonrasında Dubai'de teknik direktörlük yaptı, ancak buradan da kovularak ayrıldı. Tüm hataları, heba ettiği kariyerinin yanında özellikle Arjantin milli takımına kazandırdıklarıyla her zaman orada ulusal bir kahraman olarak anıldı.
Arjantinliler için futbol üstü bir değerdi. Kariyerine kendisi değil, önce sakatlıklar sonra kokain yön verdi. Kokainden kurtulduğunda ise sağlığını çoktan kaybetmişti. 25 Kasım 2020'de kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti. Ülkesi milli kahramanlarının arkasından 3 günlük ulusal yas ilan etti.
KAYNAK: Kim O?