Sevilen dizi Kırmızı Oda, Dr. Gülseren Budayıcıoğlu'nun danışanlarının gerçek hayat hikayelerine dayanıyor.
Dizinin başında şiddete karşı yapılan uyarı çok hoş ve çok yerinde. Bu konuda tüm dizi yapımcılarını kutluyorum. Binnur Kaya da Psikiyatrist rolünde gerçekten çok başarılı. Hepimiz nerdeyse kendimizi bir psikiyatrist koltuğuna oturmuş hissediyoruz. Bizim de anlatasımız geliyor. Tıpkı YouTube'daki Katarsist programının yapımcı ve sunucusu Psikiyatrist Gökhan Çınar'a olduğu gibi.
Katarsist programında "bu programın gerçek bir psikoterapi seansı ile ilgisi yoktur" uyarısı var ancak Kırmızı Oda dizisinde böyle bir uyarı yok. O nedenle hayatında hiç terapi, psikoterapi almamış, psikoloğa gitmemiş insanlar gerçek bir terapi seansının öyle olduğunu zannedebilirler. Halbuki gerçek bir terapi seansının dizideki ile bir alakası olmadığını birçok uzman şimdiye kadar çeşitli mecralarda dile getirdi.
(Foto: Onedio) Bir kere insanlar dostlarına, arkadaşlarına, yakınlarına anlatamadıkları şeyleri (duyguları, olayları) anlatmak, paylaşmak ve akıl almak için genel olarak terapiye giderler. Bu bağlamda terapist bir arkadaş, bir dost değildir. Saat ücreti verdiğimiz bir uzmandır. Tarafsız, objektif bir gözle bizi dinler ve kendi uzmanlık alanı içerisinde yorumlarda bulunur, kendi kendimize doğruları ve yanlışları görmemizi ve kendi kendimize çıkış yolunu bulmamızı sağlar. Tabi bunu yaparken bize yönlendirmelerde bulunur. Bazen ev ödevleri verir. Bazen de eğer yetkisi varsa ilaç desteği verir. Hastaneye yatırılması gereken durumlarda da bu konuda önayak olur.
(Foto: Medya Cini) Halbuki dizide Binnur Kaya'nın canlandırdığı Psikiyatrist Dr Hanım hastalarıyla beraber ağlıyor, gülüyor, çok fazla mimik hareketi yapıyor. Peki hastanın o anda rol yapmadığından nasıl emin olabiliyor? Hastasıyla beraber ağlayıp, gülerse hala objektifliğini koruyabilecek mi? Tabiki ruhsuz olmalı demiyoruz ama biraz daha kenara çekilip arka planda kalıp seyretmesi gerekiyor. Ayrıca bir bölümde danışanının elini tutup teselli etti. Eğer bunu Amerika'da bir hastanıza veya danışanınıza yaparsanız cinsel taciz suçlaması alabilirsiniz kadın kadına bile olsa.
Sonuçta parayla alınan bir hizmeti dostluğa çevirmek ne kadar doğru ve etik olur bilemiyorum. Çünkü parasını ödemediğiniz zaman gidip dertleşemeyeceğiniz türden bir dostluk bu. Profesyonel destek aldığımız insanlarla tabiki dost olabiliriz. Ama o zaman onlarla iş saatleri dışında buluşup arkadaşlık geliştiririz. İş saatleri içerisinde, saat ücretini ödeyerek, kendi ofislerinde görüştüğümüz hiçbir uzman veya çalışan bizim tam anlamı ile dostumuz değildir ama severek gidip hizmet aldığımız ve iş saatleri içerisinde arkadaşlık kurduğumuz bir insandır. Kırmızı Oda, Katarsis vb programlarda bunun özellikle vurgulanması gerekir çünkü bazı uzmanlar dostça davranmadan da işlerini gayet güzel yerine getirebilirler. O zaman sanki onlar empati kurmuyormuş gibi bir havaya sokulmaları çok yanlış olur. Sağlıkla ilgili her program ve dizi için bu eleştiriler sıkça geliyor. Neden? Çünkü "olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi". Hayatta önce sağlık geliyor. O nedenle dizilerde verilen mesajların çok dikkatli seçilmesi lazım. Bazen sağlık uzmanı ne kadar uğraşırsa uğraşsın hastayı iyileştirmekte başarılı olamayabilir veya hasta ex olabilir yani hayatını kaybedebilir veya intihar edebilir vb bir çok olumsuz sonuç doğabilir. O zaman dost olarak görülen sağlık çalışanı bir anda düşman olarak görülmeye başlanabilir ki bunun örneklerini çok görüyoruz.
Açıkcası ben bu gibi programlarda, karşılıklı kahve, çay içmeler, karşılıklı ağlaşıp, gülüşmeler, birbirinin elini tutmalar şeklindeki yakınlaşmaları son derece sakıncalı buluyorum. Tabi belli bir empati ve anlayış çerçevesinde, belli bir yakınlık kurularak ama mesafeli bir şekilde, profesyonelce alınan bir yardımın üzeri vurgulanarak ve her türlü sonuca açık olarak bu gibi seansların yürütülmesi, ilerde çıkacak olan problemleri bertaraf etmede yardımcı olacaktır kanaatindeyim. Kırmızı Oda dizisindeki doktor hanımın bu derece sevecen olmasının en güzel tarafı terapiye gitmeye soğuk bakan halkımıza terapiyi sevdirmesi olabilir ama bunu yaparken beklentileri bu kadar yüksek tutmamak lazım. Sonuçta Binnur Kaya'ya terapiye gitmeyeceksiniz. Ayrıca Binnur Kaya terapist olsa bile bu kadar çok danışanın hepsine birden dostça yaklaşıp Türk kahvesi eşliğinde sohbet etmesi mümkün olmayacaktır. Ayrıca dizide ağlama sahneleri çok uzun. Danışanların para verdiğini düşünürsek bir seansta en az yarım saat ağlama parası veriliyor. Evde ağlayamadıklarını seansta ağlıyorlar. Ve de her seans ucuz değil, her sigorta da kapsamıyor. Yani demek istediğim uzmanlarla geçirilen vaktin efektif kullanılmasına da vurgu yapılması lazım. Fiziken ve ruhen bol sağlıklı günlere.