“Hayatım boyunca hiç kursa gitmedim, hep tek başıma çalışan bir öğrenciydim. Lisedeyken sınıftaki yerim genelde haylaz öğrencilerin oturduğu düşünülen arka sıralardı. Çoğunlukla akranlarımdan farklı ilgi alanlarım olduğu için insanlarla anlaşmakta zorluk çekebiliyorum. Kendi dünyasında yaşayan biriyim. Hep arka sırada oturduğum için hocalarım beni derse ilgisiz zannederdi. Ama aslında ben derslerde zaten iyi bir düzeydeydim. Nitekim liseyi 4 üzerinden 3.98 not ortalamasıyla bitirdim. Arka sırada oturmamın nedeni, ‘Dersi zaten biliyorum, bari ders sırasında kitap okuyayım, başka derslerle ilgileneyim ve kendimi daha ileri düzeye taşıyayım’ düşüncesinden kaynaklanıyordu.
LİSEDEYKEN ÜNİVERSİTEYE GİDİYORDU
Eğitim hayatım boyunca hep müfredatın ilerisindeki konulara baktım. 8’inci sınıftayken türev integral çalışıyordum. Lisede ilgi alanlarım müfredatı aşmaya başladığında üniversitelerden hocalarla tanışmak istedim. Selçuk Üniversitesi’ndeki akademisyenleri ziyaret ediyordum. İlgi alanıma yakın hocalarla tanıştım. Daha sonra her cuma günü okuldan ayrılıp üniversiteye gitmeye başladım. Çalıştığım projelerle ilgili sorular soruyordum. O hocaların bana katkısı lisedekilerden çok daha fazla oldu.”
GELECEKTE NE YAPACAK
Efe Zaladin gelecek planlarını şöyle anlattı:
“Bugüne kadarbilgisayarlar arası internetsiz bağlantı kuran bir sistem geliştirdim. 3 boyutlu uzaydaki tehlikeli noktalar için matematik denklemleri üzerine çalışıp onu çözen yazılım üzerine çalıştım. Yani fizik ve yazılım alanı çok ilgimi çekiyor ama günün sonunda yapmak istediğim şey girişimcilik. Hedefim, Standford’da alan belirleyeceğimiz sene olan 3’üncü seneye kadar bir start-up kurmuş olmak.”
Efe’nin annesi Süveyda Altugay (40), “Efe’nin hiçbir zaman motivasyona ihtiyacı yoktu. Benim ona desteğim, engel olmamak oldu. Sabah yanıma gelip Stanford’dan kabul aldığını söyledi. Hayatım boyunca daha mutlu bir sabaha uyandığımı hatırlamıyorum” dedi.
YKS’YE GİRSEM BAŞARAMAZDIM
Liseye başladığından beri yurtdışında okumayı düşündüğünü ama herhangi bir plan yapmadığını belirten Efe Zaladin, “Türkiye’de iyi bir üniversiteye girmenin gerektirdikleriyle ABD’dekiler farklı. 11’inci sınıftayken IBM’in kuantum bilgisayarları üzerine uluslararası kursuna katıldım. Orada Türkiye’den diğer katılımcılarla tanıştım. Beraber bir ekip kurup CERN için projeler geliştirdik. O ekipten bazı arkadaşlar yurtdışı başvuru sürecini başlatınca ben de önümdeki adımları görmeye başladım. YKS’ye girmedim ve risk aldım çünkü büyük ihtimalle başaramazdım. Test çözdüğüm bir hazırlık aşamasından geçmedim. Hep proje ve beceri odaklı çalışmalar yaptım. Ortaokuldayken çiplerle uğraşıyor devreler lehimliyordum. Oyun oynamak yerine 5’inci sınıfta yazılım öğrenmeye başladım. Bir şeyi tüketmektense üretmeye çalışmak bana hep daha cazip geldi” dedi.
Kaynak: Hürriyet
Gurur duyuyoruz...