Aslen Trabzon Sürmeneli olan Uğur Alkan babası Faruk Alkan'dan dinlediği hatıraları kaleme alırken, babalar gününde bir kez daha duygulanıyor.İşte Alkan'ın sultan magazinde yayınladığı o hatırlar:17 Şubat 2010 Çarşamba günü rahmetli babam için özel bir gündü. Maslak’ta 1. Ordu Komutanlığınca yapılan törende babam Güney Kore’den özel gelen Kore Savaşı Gazisi madalyasını almıştı. Babam gönüllü gitmişti Kore savaşına. Tarih ve askeri konulara herzaman büyük ilgisi vardır. Hatta ilk Kore’ye vardığında bilhassa en ön cephede yer alabilmek için dilekçe vermiş.Iskenderun limanından yola çıkan Amerikan savaş gemisi Türk askerlerini de alarak Kore’ye açılıyor. Tabi askerlerimiz gemide Amerikan yemeklerini yadırgamışlar. Bilhassa Jöle tatlısı tuhaf gelmiş, çatalı batırınca titriyor… Hatta babam adını deniz anası koymuş ki bu isabetli bir yakıştırma. Bu tatlı türüne İngilizce jelly deniyor ve deniz anasına da jellyfish denir…Cephede bilhassa hiç unutmadığı birkaç olay var. Bir gün Ethem ve Kâmil adında iki askerimiz bir sebepten dolayı kavga etmeye başlamışlar. Döğüş ederlerken karavanayıda devirmişler. Ethem adındaki asker Kamil’i kötü dövmüş, iki gözünü de şişirmiş. Işte kader bu, ertesi günü maalesef bir havan mermisiyle Ethem vefat etmiş. Tabi askerlerimiz arkadaşlarının ölümüne çok üzülmüşler. Babamın gözü o esnada bir gün önce Rahmetli Ethem’in kavga ettiği Kâmil’e ilişmiş. Bakmış ki Kâmil’in de gözünden yaşlar süzülüyor…Savaş esnasında karşı tarafın askerlerinin psikolojisini olumsuz etkilemek için kullanılan değişik uygulamalar vardır. Örneğin çok sesli bombalar fazla fiziki tahribat yapmasada askerlerin moralini bozar. Bunun gibi bir psikolojik savaş unsuru Kuzey Kore tarafından Türk askerlerine karşı kullanılmış. Uçaklarla Türk askerlerinin savaştığı cephelere belki binlerce resimli kağıtlar bırakmışlar. Üstünde başı bağlı bir Türk kadını resmi var. Kadın kucağında bir bebekle yerde şehit yatan Türk askerine gözlerinden yaşlar akarak bakıyor. Verilmek istenen mesaj işte sizinde başınıza bunun gelmesini istemiyorsanız buradan gidin! Babam, resimdeki boynu bükük ve ağlayan gözlerle bakan başı bağlı Türk kadının çok gerçekçi bir üslupla çizilmiş olduğunu söylemişti.Türkiye’ye dönerlerken gemide Türkçe konuşan Fransız askerlerine rastlamışlar. Hatay Fransızların kontrolü altındayken küçük bir kısım aileleriyle beraber Fransa’ya göç etme imkanı bulmuş. Ne kadar ilginçki bu göç eden ailelerin çocukları 1951 yılında Fransız askeri olarak Kore savaşına katılıyor ve orada Türk askerleriyle arkadaşlık kuruyor. Bu arada Türk askerlerinden biraz Ingilizce konuşabilenlerde varmış. Gemide Ingiliz ve Yunan askerleri birbirleriyle kaynaşırken Türk ve Ingiliz askerleri arasında sürtüşmeler başlamış. Ingiliz askerleri bir ara Yunan askerlerine “siz merak etmeyin biz onların icabına bakarız” demişler. Ingilizlerin genel olarak bize bakışı tarihsel sebeplerlede alakalı olarak pek hoş değildir. Örneğin, Lawrence Of Arabia filminin bir sahnesinde, Lawrence Araplara hiç bir Türk’ü esir almayın diyor. Karşılarındaki bütün Türklerin katledilmesini tebessümle seyrediyor. Bir gün gene bir sürtüşme sonucu beş on kadar Ingiliz askeri bir Türk askerini tanınmayacak kadar kötü dövüyor. Buna uygun bir cevap vermek için bizim askerlerde fırsat kolluyor.Şöyle bir plan yapıyorlar…Gemideki sinema salonunda film gösterilecek diye İngiliz askerlerini davet ediyorlar. Onların sayılarına denk Türk askeride sinema salonunda onları bekliyor. Herkez içeri girince bizimkiler kapıyı kapıyor ve büyük kavga başlıyor. Tam kavganın başladığı sırada Kasımpaşalı Rıza lakaplı bir askerimiz masanın üstüne çıkıyor. Sağ elini kulağına koyarak Allahu Ekber Allahu Ekber diyerek ezana başlıyor. İçerde kıyamet koparken kolu ve bacağı kırık bir asker koltuk değneğiyle duvara yaslanmış “Me Greek, Me Greek” diye bağırıyor. Babam onu kollamanın pek mümkün olmadığını söyledi. Demir sandalyeler havalarda uçuyordu dedi. Daha sonra Amerikan askeleri gelip olayı kontrol altına almışlar. Fakat ondan sonrada ne zaman bir grup Türk ve Ingiliz askeri karşılassa anında döğüş etmeye başlamışlar. Sonunda Amerikalılar bu işin bu şekilde yürümeyeceğini anlayınca Türk ve Ingiliz askerlerinin birbirlerini hiç görmemelerini sağlamak için kaldıkları yerleri değiştirip uzaklaştırmışlar.Babamın seneler sonra Kore savaşı arkadaşlarından gördükleri oldu. 1970’li yıllarda devlet ihalesiyle aldığı bir iş için Van’a gitti. Gitmeden önce Vanlı Nusret diye tanınan Korede çok samimi olduğu arkadaşının telefonunu arayıp tarayıp bulmuş. Havaalanına indiğinde arkadaşı karşılamış babamı. “Açulan la gardaşum gelmiş” diye havaalanındaki turistleri dirseğinle iterek koşa koşa babamın yanına gelmiş ve seneler sonra birbirlerine sarılmışlar. 1988 senesinde annemle Izmirden dönerken Bergama Zeytindağı beldesine uğradılar. Yukarıda bahsettiğim Kâmil adındaki arkadaşını arıyordu. Etrafa biraz sorduktan sonra sonunda Kore savaşındaki arkadaşını bulmuş.Geoffrey Lewis “Modern Turkey” kitabında Kore savaşındaki Türk askerlerden şu şekilde bahsediyor. “Okuyucuya birazda olsa şunu söylemenin önemi varki Türk askerleri Kore Savaşında kahramanca ve sadık hizmet gösterdiler”. Geoffrey Lewis Türkiye ve Türk dili hakkında kitapları olan bir Ingiliz Profesördü. Türkleri sevmeyen bazı ırkçı Ingilizlere karşı Geoffrey Lewis gibi Ingiliz Profesörlerin yazdıkları güzel şeylerle biraz denge sağlanmış oluyor.Öğrencilik yıllarımda Amerikalı bir tarih profesörüne babamın Kore savaşı sırasında çekildiği resmi gösterdim. O da Türklerin Korede korkusuzca savaştığını duymuştum dedi. Vietnam savaşında görev almış William Campion adında bir profesörüm vardı. Türk askerleri için “Onlar Korede bayağı bir şöhret yaptılar” demişti. Bunlar insanın göğsünü kabartan güzel itiraflar…
USA/ABD
17 Haziran 2019 - 22:15
Kore Gazisi Bir Babanın Hatıraları
Uzun süredir Amerika Birleşik Devletleri'nin New York kentinde yaşayan Uğur Alkan Kore Gazisi olan babasının anılarını anlatırken zaman zaman duygulandı.
USA/ABD
17 Haziran 2019 - 22:15
İlginizi Çekebilir