Disney şirketinde Mühendis olarak çalışan Emrah Bayram, hafta sonu gittiği Nusret Lokantasını detaylı olarak yorumladı.
İşte O yorum:
"Bu haftasonu ilk önce New York peşinden Miami, Dallas, Boston’dan sonra Amerika’daki beşinci restoranını Beverly Hills’te açan Nusret Et restoranındaydık. Malum gerek Amerika’da Salt Bae olarak oldukça popüler olmayı başarmış Nusret Gökçe ve işlettiği restoranlar medyada ve özellikle sosyal medyada büyük ölçüde gündem oldu. Özellikle viral olup Nusret Gökçe’nin salt bae adıyla tanınmasını sağlayan o meşhur koldan et tuzlama videosunu sosyal medyada milyonlarca kişi izledi. Hatırlayacağınız gibi kendisinin adı en son Tolga Ağar ile girdiği polemikle gündeme gelmişti. Sedat Peker’in iddialarına göre, Nusret Gökçe kendisini tehdit etmek için arayan Tolga Ağar’a küfretmişti. Durum böyle olunca burası hakkında bir review yazmak kaçınılmaz hale geldi.
Öncelikle lokasyon. Nusr-et Restoranı Beverly Hills’in en pahalı caddelerinden, Los Angeles’ın Bağdat Caddesi diyebileceğimiz Rodeo Drive’a çok yakın bir yerde. Restoranın olduğu yer, ünlü mağazaların olduğu caddeye yürüme ile 5-10 dakika mesafede.
Restoranın önünde vale servisi var. Restoranın önünde oldukça pahalı arabalar bulunuyor. Biz bir kaç Ferrari ve Porsche’a denk geldik. Vale $15. Makul sayılır.
Kapıda bizi güleryüzlü bir resepsiyonist karşıladı. Bizim kendi aramızda Türkçe konuştuğumuzu duyan mekan çalışanlarının bazıları bizimle hemen Türkçe konuşmaya başladılar. Mekanda 4-5 tane Türkiyeli çalışan gördük. Müşterilerin arasında pek Türkiyeli yoktu. Gördüklerimiz genelde Amerikalılardı.
Mekan biraz loşça, modern tarzda canlı renklerle dekore edilmiş, arka planda benzer mekanların aksine Türkçe müzik değil sözsüz upbeat House müzik çalıyordu. Ben kendi adıma müzik tercihlerini beğendim. Ambiyans olarak biraz İstanbul’daki 360 gibi geldi.
Birçok mekan gibi Nusr-Et de elden ele dolaşan menü olayını kaldırmış. Masanın üzerine koydukları barkodları scan ederek online menülerine ulaşılabiliyor.
Menü fiyatları değişkenlik gösteriyor . Bir kaç tane yüksek fiyatlı özel signature et yemeği ($1250’lık altın kaplamalı kuzu kaburga gibi) menüde yer alsa da, genel anlamda fiyatları Beverly Hills’deki kaliteli bir restoranın olması gerektiğinden daha yüksek değil. Et yemekleri ve deniz ürünleri $80-100, başlangıçlar var ara sıcaklar $30-40, sides denilen etin yanında seçebileceğiniz brokoli, patates, mantar vs yan yemekler çeşidi 20 dolara ayrı olarak satılıyor. Sadece bu biraz tuhaf geldi. Keza genelde yan yemekler benzer restoranlarda sunum olarak etin yanında geliyor. Maraş dondurması ile servis edilen baklavanın bir dilimi $25 ve kokteyler de ortalama $20-30 civarı. Yani sözün kısası burada kişi başı hesabı, bir içecek, bir ara sıcak, bir yemek ve bir tatlı üzerinden ortalama $200-250 olarak hesaplamak gerekiyor.
Menüleri çok doyurucu mu dersenİz, Fogo de Chao tarZı sınırsız et yenilebilen Brezilya et restoranlarını saymazsanız ben kendi adıma bu tip lüks restoranlarda asla çatlayana kadar doymam. Ama sonradan anladım ki böyle yerlerde asıl amaç doyMak değil, şefin ortaya koyduğu ve bir sanat olarak gördüğü o sunum/lezzet kombinasyonunu tadabilmek… Nusr-et de bu konuda son derece başarılı.
Lezzet noktasında bir parantez açmak gerekiyor. Tek tek her yemeğin ayrı ayrı detayına girmek istemesem de, genel olarak şunu söylemek gerekir. Nusr-et’deki lezzet detayı sadece üst sınıf gurme restoranlarında bulunabilecek seviyede. Bu marineden, etin bekletilmesine, baklavanın arasında kullanılan Maraş dondurmasına kadar her detayda karşımıza çıkıyor. Açıkçası sipariş verdiklerimiz içinde lezzet ve sunum anlamında şikayet edecek en küçük bir detay bile bulamadık. Herşey dört dörtlük ve beklentilerimizin oldukça üstündeydi.
Kendisini görmek istesem de çalışanlarından Nusret Gökçe’nin 6. Restoranın açılışı için Las Vegas’ta olduğunu öğrendim. Bu sefer denk düşlemedik ama yakınlarda Los Angeles’a gelecekmiş. Geldiğinde kendisini bir kere daha ziyaret etmeyi planlıyorum.
Çalışanlar demişken servis gerçekten göz kamaştırıcı seviyedeydi. Garsonlar masayı bir dakika bile boş bırakmadılar. Nerdeyse “rahat bırakın bizi kardeşim birşey istemiyorum” diyecektim, o seviyede… Amerikalı çalışanların bize çay ile Türk kahvesini tanıtmaya çalışma çabaları da hoş oldu tabii. “Tanıtmaya çalıştığın şeyden bugün 5 bardak içtik” Şaka bir yana Türkiyelisi de Amerikalısı da gayet kibar, ilgili, sıcak ve reprezantabl, hepsi şık jilet gibi, kadınlar da erkekler de bakımlı…
Başarıyı takdir etmesini bilmek gerekir. Nusret Gökçe, tüm eleştirilere rağmen başarılı bir Türkiyeli girişimci, sosyal medya fenomeni ve iş insanı. Sonradan girip kendisini üst sınıf Amerikan hizmet sektöründe hele hele pandemi ve pandemi sonrası koşaullarında kabul ettirip Marka olmayı başarabilmesi takdire şayan. Bugün Nusret Gökçe’yi tıpkı Doktor Öz gibi her Amerıkalı Salt Bae olarak tanıyor. Bu da şüphesiz küçümsenecek bir başarı değil. Benim Amerika’da gördüğüm buraya sonradan gelip bu başarıya ulaşmayı başarabilmiş iki Türkiyeli var. Biri Nusret Gökçe, diğeri de Chobani yoğurtlarının sahibi ve kurucusu Hamdi Ulukaya.
Benim Nusr-et hakkındaki görüşlerim bu şekilde. Oldukça memnun kaldım, o geldiğinde mutlaka gidip kendisiyle de tanışacağım.
İşte O yorum:
"Bu haftasonu ilk önce New York peşinden Miami, Dallas, Boston’dan sonra Amerika’daki beşinci restoranını Beverly Hills’te açan Nusret Et restoranındaydık. Malum gerek Amerika’da Salt Bae olarak oldukça popüler olmayı başarmış Nusret Gökçe ve işlettiği restoranlar medyada ve özellikle sosyal medyada büyük ölçüde gündem oldu. Özellikle viral olup Nusret Gökçe’nin salt bae adıyla tanınmasını sağlayan o meşhur koldan et tuzlama videosunu sosyal medyada milyonlarca kişi izledi. Hatırlayacağınız gibi kendisinin adı en son Tolga Ağar ile girdiği polemikle gündeme gelmişti. Sedat Peker’in iddialarına göre, Nusret Gökçe kendisini tehdit etmek için arayan Tolga Ağar’a küfretmişti. Durum böyle olunca burası hakkında bir review yazmak kaçınılmaz hale geldi.
Öncelikle lokasyon. Nusr-et Restoranı Beverly Hills’in en pahalı caddelerinden, Los Angeles’ın Bağdat Caddesi diyebileceğimiz Rodeo Drive’a çok yakın bir yerde. Restoranın olduğu yer, ünlü mağazaların olduğu caddeye yürüme ile 5-10 dakika mesafede.
Restoranın önünde vale servisi var. Restoranın önünde oldukça pahalı arabalar bulunuyor. Biz bir kaç Ferrari ve Porsche’a denk geldik. Vale $15. Makul sayılır.
Kapıda bizi güleryüzlü bir resepsiyonist karşıladı. Bizim kendi aramızda Türkçe konuştuğumuzu duyan mekan çalışanlarının bazıları bizimle hemen Türkçe konuşmaya başladılar. Mekanda 4-5 tane Türkiyeli çalışan gördük. Müşterilerin arasında pek Türkiyeli yoktu. Gördüklerimiz genelde Amerikalılardı.
Mekan biraz loşça, modern tarzda canlı renklerle dekore edilmiş, arka planda benzer mekanların aksine Türkçe müzik değil sözsüz upbeat House müzik çalıyordu. Ben kendi adıma müzik tercihlerini beğendim. Ambiyans olarak biraz İstanbul’daki 360 gibi geldi.
Birçok mekan gibi Nusr-Et de elden ele dolaşan menü olayını kaldırmış. Masanın üzerine koydukları barkodları scan ederek online menülerine ulaşılabiliyor.
Menü fiyatları değişkenlik gösteriyor . Bir kaç tane yüksek fiyatlı özel signature et yemeği ($1250’lık altın kaplamalı kuzu kaburga gibi) menüde yer alsa da, genel anlamda fiyatları Beverly Hills’deki kaliteli bir restoranın olması gerektiğinden daha yüksek değil. Et yemekleri ve deniz ürünleri $80-100, başlangıçlar var ara sıcaklar $30-40, sides denilen etin yanında seçebileceğiniz brokoli, patates, mantar vs yan yemekler çeşidi 20 dolara ayrı olarak satılıyor. Sadece bu biraz tuhaf geldi. Keza genelde yan yemekler benzer restoranlarda sunum olarak etin yanında geliyor. Maraş dondurması ile servis edilen baklavanın bir dilimi $25 ve kokteyler de ortalama $20-30 civarı. Yani sözün kısası burada kişi başı hesabı, bir içecek, bir ara sıcak, bir yemek ve bir tatlı üzerinden ortalama $200-250 olarak hesaplamak gerekiyor.
Menüleri çok doyurucu mu dersenİz, Fogo de Chao tarZı sınırsız et yenilebilen Brezilya et restoranlarını saymazsanız ben kendi adıma bu tip lüks restoranlarda asla çatlayana kadar doymam. Ama sonradan anladım ki böyle yerlerde asıl amaç doyMak değil, şefin ortaya koyduğu ve bir sanat olarak gördüğü o sunum/lezzet kombinasyonunu tadabilmek… Nusr-et de bu konuda son derece başarılı.
Lezzet noktasında bir parantez açmak gerekiyor. Tek tek her yemeğin ayrı ayrı detayına girmek istemesem de, genel olarak şunu söylemek gerekir. Nusr-et’deki lezzet detayı sadece üst sınıf gurme restoranlarında bulunabilecek seviyede. Bu marineden, etin bekletilmesine, baklavanın arasında kullanılan Maraş dondurmasına kadar her detayda karşımıza çıkıyor. Açıkçası sipariş verdiklerimiz içinde lezzet ve sunum anlamında şikayet edecek en küçük bir detay bile bulamadık. Herşey dört dörtlük ve beklentilerimizin oldukça üstündeydi.
Kendisini görmek istesem de çalışanlarından Nusret Gökçe’nin 6. Restoranın açılışı için Las Vegas’ta olduğunu öğrendim. Bu sefer denk düşlemedik ama yakınlarda Los Angeles’a gelecekmiş. Geldiğinde kendisini bir kere daha ziyaret etmeyi planlıyorum.
Çalışanlar demişken servis gerçekten göz kamaştırıcı seviyedeydi. Garsonlar masayı bir dakika bile boş bırakmadılar. Nerdeyse “rahat bırakın bizi kardeşim birşey istemiyorum” diyecektim, o seviyede… Amerikalı çalışanların bize çay ile Türk kahvesini tanıtmaya çalışma çabaları da hoş oldu tabii. “Tanıtmaya çalıştığın şeyden bugün 5 bardak içtik” Şaka bir yana Türkiyelisi de Amerikalısı da gayet kibar, ilgili, sıcak ve reprezantabl, hepsi şık jilet gibi, kadınlar da erkekler de bakımlı…
Başarıyı takdir etmesini bilmek gerekir. Nusret Gökçe, tüm eleştirilere rağmen başarılı bir Türkiyeli girişimci, sosyal medya fenomeni ve iş insanı. Sonradan girip kendisini üst sınıf Amerikan hizmet sektöründe hele hele pandemi ve pandemi sonrası koşaullarında kabul ettirip Marka olmayı başarabilmesi takdire şayan. Bugün Nusret Gökçe’yi tıpkı Doktor Öz gibi her Amerıkalı Salt Bae olarak tanıyor. Bu da şüphesiz küçümsenecek bir başarı değil. Benim Amerika’da gördüğüm buraya sonradan gelip bu başarıya ulaşmayı başarabilmiş iki Türkiyeli var. Biri Nusret Gökçe, diğeri de Chobani yoğurtlarının sahibi ve kurucusu Hamdi Ulukaya.
Benim Nusr-et hakkındaki görüşlerim bu şekilde. Oldukça memnun kaldım, o geldiğinde mutlaka gidip kendisiyle de tanışacağım.
Nusr et, halen anlamamiş co2 nin ne oldugunu.Ne kadar et o kadar dünyada felaket. En çok emisyonu büyük ve küçük baş hayvanları yapıyor, et yiyen her kişi emisyon degerlerini atmosferde daha çok yükseltiyor.