Biden'ın yaşanan acı olayları Genocide (soykırım) olarak tanımlaması tamamen Ermeni lobisine seçim için verdiği sözü yerine getirmekten ibaret siyasi bir tercih.Genocide (Soykırım) Nazi Almanya'sının Yahudilere uyguladıkları zulüm sonrası Nüremburg mahkemelerinin vardığı yargının 1948 de Birleşmiş Milletler tarafından tanınması sonucu litaretüre giren bir insanlık suçu. Öncelikle hukuk tekniği açısından1948 de suç olarak kabul edilen bir fiil ile 1915 te yaşananları yargılanamaz.Tehcir (forced migration) pek çok devletin güvenlik sebebiyle başvurduğu bir tedbirdir. Örneğin ABD de 2. Dünya savaşı sırasında Pasifik kıyısında yaşayan 120.000 Japon asıllı ABD vatandaşını tedbir olarak güvenli bölgelere göçe zorlamıştır. 1915 te alınan zorunlu göç kararı, fiiilen ortaya çıkan isyan ve düşman orduyla işbirliğine karşı alınan ve günün şartları içinde kaçınılmaz olan bir karardır Yani Doğu Cephesinde Ruslarla savaşan Osmanlı Ordusu bir de özellikle Taşnak partisinin örgütlediği Ermeni Çeteleri ile mücadele etmek zorunda kalıyordu. Bizim Ermeni Tehciri ile ilgili ihmalimiz, farklı cephelerde savaşan Osmanlı hükümetinin böyle geniş bir tehciri tatbik edecek bir teşkilatı ya da bir kuvveti olmamasıdır. Yükte hafif ve pahada değerli malları ile Doğu ve Orta Anadolu’dan Suriye’ye zor şartlarda göç etmek zorunda kalan zavallı Ermeni kafilelerini, devletin; göç güzergahında saldıran çetelerden, soygunculardan ve tecavüzcülerden koruyamamasıdır.Osmanlı Devleti’nin son yıllarında 1908 de darbe ile Abdülhamit’i tahttan indiren ve meşrutiyeti ilan eden, İttihad ve Terakki partisinin Anadolu’yu Türkleştirmek ve bir imparatorluk bakiyesi üzerine Türk Miliyetçiliği inşaa etme hedefini yalanlayacak değiliz. İtirazımız, Ermeni Tehcir’inde yaşanan acılar, zulüm, kıyımın Nazilerin Almanya’sı ile paralellik kurulmasınadır. Holocaust ile1915 olaylarının en önemli farklılık, tehcir kafilelerinin güvenliğini sağlamada ihmali olan subayların yargılanmasıdır. Osmanlı Hükümeti, Ermeni kafilelerini koruyamayan ve ihmali olan subay ve yerel idarecileri yargılamıştır. Bunların içinden idamla cezalandırılanlar olmuştur. Nazi Almanya’sına Yahudi subay bulunmaz. Oysa Çanakkale’de savaşan Ermeni Subaylar vardır. Çanakkale Savaşında hayatını kaybeden 215 Tabib Zabit’in 82 si gayrimüslimdir. Bunların çoğu da Ermeni’dir. Örneğin Çanakkale ören yerlerinde hiç bahsedilmese de Ertuğrul Tabyasının kumandanı Develi, Kayseri doğumlu Yüzbaşı Sarkis Torosyan’dır. Madalya ile ödüllendirilmiştir. Şimdi Çanakkale’de şehit olan bu gayrimüslim iyi eğitimli Ermeni Subaylar, sistematik olarak kendi milletini yok etmek isteyen Osmanlı Ordusuna mı hizmet ettiler? Biden, buna inanarak mı karar verdi?Biden’in soykırım kelimesini kullanmasından sonra, Türkiye’de pek çok kişi ABD nin Kızılderililer, atom bombası, Vietnam’daki savaş suçlarını gündeme getiriyor. Başkalarının beter zulümlerini gündeme getirerek kendi suçumuzdan aklanamayız. Bu ülkede yüzyılın başında 2 milyon Ermeni yaşıyordu. Cumhuriyet kurulduğunda sayıları 400.000 e düşmüştü. Herhalde bu kadar kişi mutlu mesut yaşadığı için bu toprakları terk etmedi.Aralarındaelbette Taşnak partisi üyeleri vardı ve Doğuda Ruslarla, Güneyde Fransızlarla iş birliği yapanlar vardı. Ama eminim masum olanlar da vardı ve bizim dedelerimiz onları koruyamadı. Nasıl ki İspanyol enginizasyonundan ve Nazi zulmünden kaçan Yahudilere kucak açmamız ile övünüyorsak, Ermenilere yaşattığımız acılarla da yüzleşmeyi bilmeliyiz. Ermeniler derken de toptancı yaklaşımdan uzak durmalıyız. Soykırım iddiasında olan Ermeniler, dünyanın farklı ülkelerine dağılmış Ermeni Diosparasıdır. Bu topluluğun çimentosu soykırım iddiası ve Türk Düşmanlığıdır. Ermeni Diosparası, komşumuz olan Ermenistan’la iyi ilişki geliştirmemize de engeldir. Türkiye’de yaşayan Ermeniler ise yaşadıkları toplumla bir sorunu olmayan saygın bir cemaattir. Pek çok Türk, Ermenilerin Katolik, Ortodoks ve Gregoryan gibi farklı mezheplere sahip cemaatlerden oluştuğunu da bilmez. Zaten sorunumuz da hep bu toptancı yaklaşımdır. Tüm Ermenileri Taşnak partisi üyesi saymasaydık 1915 olayları yaşanmazdı.
Mustafa Karabekmez, 1971 yılında Gaziantep'te doğdu. İlk ve lise eğitimini memleketinde tamamladıktan sonra Marmara Ünivesitesi, Teknoloji Fakültesi Bilgisayar Müh. eğitimi için İstanbul'a geldi. Aynı üniversitede MIS ve Koç Üniversitesi'nde İşletme yüksek lisans eğitimleri aldı. Harvard Üniversitesi'nde yönetici eğitimi aldı. Kariyer hayatı boyunca Siemens, Metro Grosmarket, Ericsson, Alshaya ve AstraZeneca gibi bilişim, telekom, perakende ve ilaç sektörlerinde Bilgi Teknolojileri Müdürü olarak görev yaptı. 2012 yılından beri eşi Özlem Çaylı Karabekmez ile birlikte kurdukları Ethic HR İnsan Kaynakları Danışmanlık şirketinde Yönetici Ortak olarak çalışan Mustafa Karabekmez ve eşi Özlem Karabekmez'in 15 yaşında ikiz oğulları var. İstanbul'da ikamet ediyorlar. Kendisine ulaşabileceğiniz email adresi: [email protected]