HAYALLERİMİZE ULAŞMADA DUYGULARIN ROLÜEsra Öziskender, @esraoziskender (Facebook, Instagram, LinkedIn) @HRLinkConsultin (Twitter), @esraoziskender (Clubhouse), [email protected]
Bugün Esra’nın Amerika Penceresi’nin konuğuDenver Colorado’da yaşayan Eisenhower Fellowship ödüllü Kurumsal ve Bireysel GelişimDanışmanı Sayın Rengin Yiğitbaş Akıllıoğlu.
1989 yılında uçak finansmanı uzmanı pozisyonu için THY’ye yaptığı iş başvurusu sonrasında 2500 kişiarasından seçilerek burada çalışmaya başlamıştır. Rengin Hanım “Ortadoğu’da Yükselen Kadınlar” üzerine araştırma yapan ödüllü tarihçi ve Amerikalıbir yazar olan Theodore Friend’in kendisi ile yaptığıröportaj sonrasında yayınladığı “Woman, Man and God” adlı kitabında yer alan 21 yıllık THY hikayesinin iki sayfalık özeti,Rengin Hanım’in sıradan bir yaşam olduğunu sandığı hayathikayesinin aslında ne kadar özel olduğunu gözlerönüne seriyor .
İsterseniz onun adı gibi olan renkli hayatınıkendisinden dinleyelim;
Ben her zaman kurum için çalıştım, kişiler için değil. Amacım, çalıştığım kurumu yüceltmek oldu hep, dolayısıyla THY ‘de çalışmaya başladığım dönemde Yönetim Kurulu Başkanı olan Cem Kozlu ile kendisi THY’den ayrıldıktan sonra birgün bir araya geldiğimizde, bana “onca yönetim değişti sen THY'ye girdikten sonra ve her yönetim değişikliğinde pek çok insan işinden ya da görevinden olurken, sen hep yükseldin. Adeta THY’nin demirbaşı oldun, tarihinde ikinci kadın CFO oldun, bunu nasılgerçekleştirdin.” dedi. O an, O bu soruyu bana sorana kadar ben bu yükselişimin farkında olmadığımı anladım. Ve cevabı aramaya koyuldum. Ben herkes gibi bir hayat yaşadığımı ve var olabilmemücadelesi içinde savrulup gittiğimi düşünüyordum. Evet, THY’da önemli kademelerde kalmayı nasıl başardım, bunu hiç düşünmemiştim. Özel hayatı ve kariyer hayatını bir arada yürütmek kolay değildi. Özel hayat kurumsal hayattaki başarılardan maalesef negatif etkileniyor ama hayatımızda dibe vurduğumuz zamanlar en çok aydınlandığımız zamanlardır. İşte böylesi bir dönemde arayış içindeyken kişisel gelişim kurslarına / seminerlerine yani eğitime başladım.
Hayatımda olumsuzluklar neden oluyor, hayat beni ne ile sınıyor diye araştırma yaparken kendi öz benliğime yolculuk etme fırsatı buldum. Ve hayatta hangi kararı niye aldığımı, kaderimin nasıl çizildiğini, küçüklüğümde aldığım hangi kararların beni nerelere getirdiğini, hayallerimi nasıl bir teknikle gerçekleştirdiğimi keşfettim ve sonra ben bunları kurumsal hayata adapte edebilir miyim dedim. Duyguların önemini keşfettim, araştırma yaptıkça kelimelerin bir frekansı, düşüncelerin bir frekansı olduğunu ve bunların kainatta boyutlar arası geçebildiğini öğrendim. Düşünce gücüyle yönetime odaklandım ve ben bunu özel hayatımda yapabiliyorsam iş hayatımda da yapabiliyor olmam lazım dedim.
THY’de yönetici basamaklarını çıkarken 150 kadar kişiyi işten çıkarmam istendi. Bunu yapmak istemedim ama yapmak zorundaydım, o gün bir karar aldım; öyle bir yönetim tekniği bulacağım ve geliştireceğim ki artık insanlar işten atılmayacak, herkes kurumlarda başarıya ulaşacak diye. Daha sonra bu kararın beni getirdiği noktaya baktığım zaman hep o an’a gidiyorum. Niye hep yeni şeyler keşfetmeye çalışıyorsun diye kendi kendime sorduğumda insanları daha fazla tutabilmek için diyorum.
İnsanlar kanlı canlı varlıklardır ama aslında birer enerjiden ibarettirler ve frekans yayarlar.
19. yüzyıla kadar katı cisimlerin atomdan oluştuğuna atomun da bir çekirdeğinin olduğuna inanılıyordu.
Oysa ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında atomun, sandığımız gibi bir çekirdeğinin olmadığı aksine atomun merkezinde sarmal bir enerjinin olduğu ve bu enerjinin eş anlı olarak birden fazla yerde varolabildiği anlaşılmıştır.
Öyle bir duyu sistemimiz yaratılmış ki; aslında gözlerimiz gelen ışığın frekansını algılayarak tepki veriyor, sesin frekansını algılayara duyuyoruz ve tenimiz frekansları hissederek tepki veriyor. Aslında elime baktığım zaman elimi görüyorum oysa gerçekte böyle bir el maddi anlamda yok. Elim diye gördüğüm aslında boşlukta bir enerji sarmalından ibaret.
Dünyada her şey öyle, insanlar öyle, bizim bilinçaltımızın bir yansıması şeklinde.
Hepsi düşüncelerimizin frekansına bağlı olarak hayatımıza çektiğimiz şeyler. Quantum literatüründe buna çekim yasası deniliyor. Dünyada herşey yaratılmış durumda ama farklı boyutlarda. Evrende 11 boyut var biz dördüncü boyutta yaşıyoruz; 4., 5., 6., 7., 8... boyutlara geçemiyoruz. Ama geçmenin yolları var aslında, zamanında geçmiş olan insanlar da var. Bu düşüncenin gücüyle gerçekleşiyor. Sonut ve soyut olmak üzere dünya var diyecek olursak; hayallerin soyut dünyada, bizlerin ise somut dünyada varolduğunu söyleyebiliriz.
Bütün yapmanız gereken, gerçekleşmesini istediğimiz hayali soyut dünyadan somut dünyaya indirgeyebilmek. Bunu yapabilmek için bize düşünce gücünüzü kullanın ve odaklanarak o hayali düşünün dendi. Peki bu yeterli oldu mu? Hayır, insanlar bunu hayatlarında deneyimlemek istediler ama gerçekleştiremediler ve gerçekleşmiyor diyerek bunların birer saçmalık olduğuna kanaat getirdiler.
Birkaç husus var, onlar yapılmadığında evet gerçekleşmiyordu. Bunlardan bir tanesi duygularınızı kullanmanız. Duygular soyut ve somut dünya arasındaki kapıyı açan anahtar gibiler. Yani duygularınızı kullanarak hayallerinizi gerçekleştirmek mümkün. Böyle bir güce ulaşmak, geleceğinizi nasıl şekillendireceğinizin de gücünü elinize almak anlamına gelebileceğinden bana o zaman ‘kadere inanıyor musun’ diyebilirsiniz. Kadere elbette ki inanıyorum. Kaderi bir bilgisayar programına benzetecek olursak anlaması da anlatması da daha kolay olacak.
KADER
Bilgisayar Programları her türlü olasılığı dikkate alarak çeşitli seçeneklerden oluşur ve kullanıcının bu seçeneklerden hangisini seçtiğine bağlı olarak devamında izleyeceği yollar önceden yazılmıştır. Yaşanması kullanıcının seçimine bağlıdır. Kader de öyle…Biz ona bilgisayar programı değil alın yazısı diyoruz. Hislerinize ya da hisssetmiş olduklarınıza bağlı olarak hayatınızda bazı tercihlerde bulunuyor yol ayrımlarında seçimler yapıyorsunuz. Bir şeyi yaşayacağınız kesinse bile onu ne şekilde yaşayacağınız sizin düşünce yapınıza, nasıl hissettiğinize ve olayı nasıl yaşamaya karar verdiğinize bağlı olarak değişiyor. Yani kaderinizde yollar çizili ama o yoldan geçerken ne hissedeceğiniz sizin elinizde.
Huzur içinde mi geçeceksiniz, keder içinde mi? Kendi hislerinizin yanı sıra başkalarında ne hisler uyandıracağınız da önemli ve bu da size bağlı. O yüzden öldükten sonra öteki aleme hiçbir şey götürmeyeceğiz diyoruz yani aslında bir tek şeyi götürüyoruz: o da duyguları. Kendimizde ve başkalarında yarattığımız duyguların hesabının görüleceği bir aleme geçiyoruz ölümle..Kalp kırmamak o yüzden önem arzediyor bu alemde. Bunun daha derin manası da var ama o kısma şimdilik değinmeyelim.
Hayat sizinle sürekli mesajlaşır, kainat / ilahi güç size sürekli mesajlar gönderir, eğer bunları okuyabilirseniz yani gönül gözünüz açık ise bunları görür ve okursunuz. Eğer okuyamazsanız bir sorun ile karşılaşırsınız aman boşver dersiniz geçersiniz ama bakarsınız iki gün sonra tekrar ona benzer başka bir sorun ile karşılaşmışsınız yani hayatınızda sürekli aynı şeyler gerçekleşmeye başlıyor ve siz niye bunlar hep beni buluyor diye hayıflanıyorsunuz. Her seferinde hayat karşınıza daha ağırını getirir; ta ki siz mesajı idrak edene kadar...
Rengin Hanım’ın Tedx konuşması
Hayallerimize ulaşmada duyguların rolü: Hayallerimizin gerçek olmasını sağlayabilecek bir anahtar var aslında elimizde, o da duygularımız. Hayalinizi şu an gerçekleşmiş gibi, şu an onu yaşıyormuşsunuz gibi bir duygu ile içinizde hissettiğiniz an; hayalinizin frekansı ile düşüncenizin frekansı eşitlenmiş demektir. İşte o an hayal ettiğiniz şey soyut alemden somut aleme indirgenmeye başlıyor ve onu bir şekilde yaşıyorsunuz. Tek istisnası bir an için bile olsa “ya olmazsa” şeklinde negatif bir duyguya sahip olmak. Bu duygu işin bütün büyüsünü bozuyor. Benzer şekilde yalan, haram, dedikodu vb de öyle. Yani arınmak gerekiyor. Hayatımda deneyimlediğim ve başkalarına da deneyimleyebildiğim için bunu gerçekleştirmek isteyen herkesin yapabileceğine inanıyorum. Evrenden ne istediğinizi ona net olarak söylemeniz gerekiyor ama önce kendinize net olmalısınız, ne istediğinizi bilmelisiniz Önemli olan kendinizin en iyisi olabilmeniz, çünkü yeganesiniz; sizden bir tane daha yok!..