“San Francisco Yeme İçme Notları: Midemiz Mutlu, Biz Mutlu
Giriş cümlemiz ile hemen yüzünüze bir gülücük konduralım, San Francisco yeme içme anlamında bizi gerçekten mutlu etti. Burada geçirdiğimiz günlerde şehrin aşağıda yuvarlanmadan çıkabildiğimize şükrettiren yokuşlarından şikayet etmekten tutun, “abi burası nasıl California ya neden donuyorum şu an” noktasına gelmelere kadar pek çok konuda söylenmiş olabiliriz. Ama söz konusu yeme içme olunca herkesin keyfi gayet yerinde, yoğun tüketim sebebiyle de göbeği 3 adım öndeydi, şehir bu anlamda size çok iyi seçenekler sunuyor. Üstelik bunun için “şehrin en iyi restoranı” diye kabul edilen yerlere gitmeniz, çılgın fiyatlarla cebelleşmeniz (doların durumunu bir kenara koyuyoruz tabii, o açıdan yaklaşınca adama su içmek bile koyuyor) gerekmiyor, şehir standartlarını göz önünde bulundurunca uygun fiyatlı kabul edilebilecek yerlerde de güzel seçeneklerle karşılaşabiliyorsunuz.
Tartine Bakery: Bu alanda şehrin en ünlü mekanı, bizim ilk duyuşumuz ise Cafe Fernando – Cenk Sönmezsoy sayesinde. Kruvasan konusunda efsaneler, ancak ekşi mayalı ekmeklerini de mutlaka denemenizi isteyeceğimiz için siz iyisi mi bi’ sandviç, bi kruvana patlatın, çünkü cidden bunları denemeden dönemezsiniz! Hangi saatte gidecek olursanız olun genelde kalabalık, ama sıra hızlı ilerliyor, yine de birazcık beklemeye hazırlıklı gidin, tadınız kaçmasın.
The Mill: Burayı yalnızca bakery kategorisine sokmak pek doğru olmayabilir, ancak biz özellikle ekmeklerinin şanını duyduğumuz ve beğendiğimiz için bu maddenin altına koyduk. Buraya kahvaltı için ya da “acıktım ama o kadar da yemek istemiyorum” saatlerinde gidip hem ekmeklerini deneyin, hem de Four Barrel Coffee’nin kahvelerini servis ettikleri için onu tatmış olursunuz, bir taşla iki kuş. Haftasonu çok kalabalık olduğunu ekleyelim.
Mr. Holmes Bakehouse: Burayı yazacağız, çünkü özellikle internette araştırmaya giriştiğinizde mutlaka karşınıza çıkacak. İçindeki “I Got Baked In San Francisco” neon tabelası instagram bağımlılarını kontrolsüzce kendine çekiyor, önünü alamıyorlar belli ki, millet bir şey yemek için gelmekten çok fotoğraf çektirmeye gelmişti. Fakat bu instagram-dostu yönünü bir yana bırakacak olursak kruvasanları ve tatlıları için de yolunuzu düşürebilirsiniz. Cruffin dedikleri hamur işi ürünleri de ünlü, belki ona da bi’ şans verebilirsiniz, biz bayılmadık, ama kötü de değildi.
Deneyebileceğiniz çok fazla seçenek olduğu için hepsini tek tek anlatmanın bir alemi yok diye düşünerek San Francisco’nun en iyi kahvecilerini şöyle liste şeklinde bırakalım: Four Barrel Coffee, Ritual Coffee, Sightglass Coffee, Saint Frank Coffee, Paramo Coffee, Blue Bottle Coffee ve Mazarine Coffee. Bu kadar kahveciyi ne ara deneyeceğiz kardeşim diyecek olursanız, zaten San Francisco gezi rehberimizde size anlattığımız noktaları dolanacak olursanız bu kahvecilerin o bölgelere yayıldığını göreceksiniz.
Peki taco’ydu, burrito’ydu, bunları nerede yiyelim diye soracak olursanız aslında bunun için 23423 maddelik bir liste bile çıkabilir, çünkü çok seçenek var. Biz La Taqueria ve The Little Chihuahua’yı denedik. Burrito’ya çok ısınamadık, çünkü dürümün arasında pilav olmasını bizim mideler bir türlü kabul edemedi, ama merakınızı gidermek adına bizce denemelisiniz. Bunun dışında “taco truck” konsepti şehir genelinde çok popüler olduğu için gecenin körüne kadar açık, hakikaten de oraların “gece tantunisi yemeye gidilen yer” geleneğine dönüşmüş tacoculara da gidebilirsiniz. Bu taco truckların (yani taco tırı mı diyelim ne diyelim) bazıları bir yere sabitliyor, bazıları yer değiştiriyor, en popülerlerinden biri ise El Tonayense Taco Truck.
Anina: Bayağı popüler bir mekan ve dış alanı olduğu için burada vakit geçirmek oldukça keyifli. Ancak geç saatte gidecek olursanız o dış mekanı belli bir saatte kapatmaları gerektiği için içeri yığılmak durumunda kalıyorsunuz, haberiniz olsun.
Zeitgeist: Oldukça salaş, ilk etapta bize lise yıllarımızı hatırlatan, fonda HĞOOOĞĞĞ HAAAAAĞĞĞĞ tarzı, Cradle of Filth terk müziklerin çaldığı bir mekan. Ama sevdik mi? Sevdik yahu? Özlem mi duyduk o kargaşaya anlamadık, ama eğlendik. Ayrıca içkiler çok pahalı da sayılmaz, o da bir artıydı sanırsak. Böyle düşününce çok dip köşe bir yer bulduk sandıysanız yanılıyorsunuz bu arada, bayağı popüler bir mekan, yer bile bulamayabilirsiniz.
Smuggler’s Cove: Özellikle rom bazlı kokteylleri ile ünlü, tatlı mekan. Öyle çılgın bir eğlence peşindeyseniz yeriniz burası değil, ama içkimizi içelim, muhabbet edelim diyorsanız burası size uyar.”
Kaynak: https://oitheblog.com/
Giriş cümlemiz ile hemen yüzünüze bir gülücük konduralım, San Francisco yeme içme anlamında bizi gerçekten mutlu etti. Burada geçirdiğimiz günlerde şehrin aşağıda yuvarlanmadan çıkabildiğimize şükrettiren yokuşlarından şikayet etmekten tutun, “abi burası nasıl California ya neden donuyorum şu an” noktasına gelmelere kadar pek çok konuda söylenmiş olabiliriz. Ama söz konusu yeme içme olunca herkesin keyfi gayet yerinde, yoğun tüketim sebebiyle de göbeği 3 adım öndeydi, şehir bu anlamda size çok iyi seçenekler sunuyor. Üstelik bunun için “şehrin en iyi restoranı” diye kabul edilen yerlere gitmeniz, çılgın fiyatlarla cebelleşmeniz (doların durumunu bir kenara koyuyoruz tabii, o açıdan yaklaşınca adama su içmek bile koyuyor) gerekmiyor, şehir standartlarını göz önünde bulundurunca uygun fiyatlı kabul edilebilecek yerlerde de güzel seçeneklerle karşılaşabiliyorsunuz.
*Şehrin meşhur fırınlarında karbonhidrata boğulun.
Türkçe katliamı yapmayalım diye fırın yazdık gitti ama, içimize sinmeyen bir durum var. Gönül istiyor ki şu yukarıdaki cümlede fırın yerine “bakery” sözcüğünü kullanalım. Fırın deyince sanki içeri girip 3 ekmek alıp Coca Colalı ramazan sofrasına oturacakmışız gibi geliyor ya, tam istediğimiz karşılığı vermiyor o sözcük. Neyse, konuyu anladınız, bedenimize karbonhidrat alacağız arkadaşlar, karbonhidrat overdose olacak ve pişmanlık duymayacağız. San Francisco’da pek çok fırın (öfff olmuyor işte fırın ya olmuyor) ile karşılaşacak, bazılarının şanını daha gitmeden duyacaksınız, bu işi sevmişler belli ki. Biz denediğimiz birkaç tanesini aşağı bırakalım.Tartine Bakery: Bu alanda şehrin en ünlü mekanı, bizim ilk duyuşumuz ise Cafe Fernando – Cenk Sönmezsoy sayesinde. Kruvasan konusunda efsaneler, ancak ekşi mayalı ekmeklerini de mutlaka denemenizi isteyeceğimiz için siz iyisi mi bi’ sandviç, bi kruvana patlatın, çünkü cidden bunları denemeden dönemezsiniz! Hangi saatte gidecek olursanız olun genelde kalabalık, ama sıra hızlı ilerliyor, yine de birazcık beklemeye hazırlıklı gidin, tadınız kaçmasın.
The Mill: Burayı yalnızca bakery kategorisine sokmak pek doğru olmayabilir, ancak biz özellikle ekmeklerinin şanını duyduğumuz ve beğendiğimiz için bu maddenin altına koyduk. Buraya kahvaltı için ya da “acıktım ama o kadar da yemek istemiyorum” saatlerinde gidip hem ekmeklerini deneyin, hem de Four Barrel Coffee’nin kahvelerini servis ettikleri için onu tatmış olursunuz, bir taşla iki kuş. Haftasonu çok kalabalık olduğunu ekleyelim.
Mr. Holmes Bakehouse: Burayı yazacağız, çünkü özellikle internette araştırmaya giriştiğinizde mutlaka karşınıza çıkacak. İçindeki “I Got Baked In San Francisco” neon tabelası instagram bağımlılarını kontrolsüzce kendine çekiyor, önünü alamıyorlar belli ki, millet bir şey yemek için gelmekten çok fotoğraf çektirmeye gelmişti. Fakat bu instagram-dostu yönünü bir yana bırakacak olursak kruvasanları ve tatlıları için de yolunuzu düşürebilirsiniz. Cruffin dedikleri hamur işi ürünleri de ünlü, belki ona da bi’ şans verebilirsiniz, biz bayılmadık, ama kötü de değildi.
*Kaliteli kahve ihtiyacınızı giderin.
Kahveseverleri mutlu kere mutlu edecek bir şehirde olduğumuzu daha giderken anlamıştık, keşke yalnız bunun için sevseydik seni San Francisco… Şehrin hangi noktasında olursanız olun ulaşılabilir bir noktada kaliteli kahve bulunması şahane bir his. Bu Amerikalıların “sabah kahvesiz ayılamıyorum bebeğim…” tavrı sağ olsun, San Francisco’nun da dört bir yanında üçüncü dalga kahveciler cirit atıyor, e tabii bu da bizim gibilere yarıyor. Amerika’nın başka şehirlerinde de karşılaşabileceğiniz en baba kahveciler ne yapmış ne etmiş San Francisco’ya da şube açmış, o yetmemiş gayet başarılı lokal kahveciler de şehri sarmış. Özetle kahvesever dostu bir şehir diyebiliriz, aslında aşağıda yazacaklarımızdan çok daha fazla seçenekle karşılaşacaksınız ama, biz sadece denediklerimizi yazmak istedik.Deneyebileceğiniz çok fazla seçenek olduğu için hepsini tek tek anlatmanın bir alemi yok diye düşünerek San Francisco’nun en iyi kahvecilerini şöyle liste şeklinde bırakalım: Four Barrel Coffee, Ritual Coffee, Sightglass Coffee, Saint Frank Coffee, Paramo Coffee, Blue Bottle Coffee ve Mazarine Coffee. Bu kadar kahveciyi ne ara deneyeceğiz kardeşim diyecek olursanız, zaten San Francisco gezi rehberimizde size anlattığımız noktaları dolanacak olursanız bu kahvecilerin o bölgelere yayıldığını göreceksiniz.
*Meksika mutfağı ile haşır neşir olun.
Neden Amerika’da başka bir ülkenin mutfağını denemenizi öneriyoruz? Çünkü burası Amerika, this is ‘meerica man (childish gambino gibi okuyoruz bunu), ırklar karması gibi ülke, neredeyse her ülkenin mutfağından iyi bir şeyler bulabilirsiniz ve biz böyle olmasına ba-yı-lı-yo-ruz. Meksika mutfağının derinliklerine inmek ya da olayı “gece eğlencesi sonrası bi’ tantuni atma” kafası tadında bir noktaya taşımak isteyerek taco peşinde koşma kararı alırsanız sizi öncelikle Mission District’e alacağız. Mission, bazı noktalarıyla Meksika dışındaki bir başka Meksika gibi bir yer, belki görüntü olarak çok öyle hissettirmeyecek ama, Amerika’da yaşayan Meksika kökenli halk bu bölgede yoğunlaştığı için bu bölge yeme içme anlamında da bu mutfağa kaymış. Sadece bu bölge ile sınırlı kalmaya gerek yok, ancak önceliğinizi burası tutabilirsiniz.Peki taco’ydu, burrito’ydu, bunları nerede yiyelim diye soracak olursanız aslında bunun için 23423 maddelik bir liste bile çıkabilir, çünkü çok seçenek var. Biz La Taqueria ve The Little Chihuahua’yı denedik. Burrito’ya çok ısınamadık, çünkü dürümün arasında pilav olmasını bizim mideler bir türlü kabul edemedi, ama merakınızı gidermek adına bizce denemelisiniz. Bunun dışında “taco truck” konsepti şehir genelinde çok popüler olduğu için gecenin körüne kadar açık, hakikaten de oraların “gece tantunisi yemeye gidilen yer” geleneğine dönüşmüş tacoculara da gidebilirsiniz. Bu taco truckların (yani taco tırı mı diyelim ne diyelim) bazıları bir yere sabitliyor, bazıları yer değiştiriyor, en popülerlerinden biri ise El Tonayense Taco Truck.
*Çin Mahallesi’nde Çin mutfağına dadanın.
Yukarıdaki “Amerika’da her mutfağın kralını bulabilirsiniz” tezimizi size kanıtlamalara doyamadık, o yüzden Çin mutfağının iyi örneklerini de şehirde bulabileceğinizi göstererek kendimizi garantiye almak istiyoruz. Amerika’nın en eski Chinatown’u San Francisco’daki Chinatown. Üstelik bir noktasından içeri sızdınız mı İngilizce konuşmayı bilmeyen kişilerle bile karşılaşacaksınız, ortalık o denli Çin’e dönüşüyor bir anda, kendinizi şaşıyorsunuz. Bu sebeple söz konusu Çin mutfağı olunca iyi seçenekler de bu bölgeye toplanmış, çünkü aslında adamlar aslında kendi ülkelerini ve kültürlerini buraya taşıdıkları için kendi yemek istedikleri şeyleri yapıyorlar gibi de düşünebilirsiniz. Tabii ki bu durum Chinatown’daki her restoran için geçerli değil, çünkü burası aynı zamanda turistik de bir bölge. O yüzden kendinizi garantiye alıp House of Nanking’e gidin deriz. Çalışanlarına inanılmaz gıcık olmamıza rağmen burada yediğimiz yemekleri o kadar beğendik ki, mutlaka denemenizi isteriz. Ancak burası ciddi anlamda ilgi gördüğü için çılgın bir sıra ile karşılaşabilirsiniz, böyle bir durumda alternatif olarak Great Eastern Restaurant’a da bakabilirsiniz. Bu mekan Obama buradan evine yemek alırken görüntülendiği için ekstra popülerleşmiş, biz denemedik, ama şanını duyduk, belki o da bizim Nankin kadar iyidir kim bilir.*Deniz ürünlerinin tadını çıkarın.
San Francisco yeme içme notlarının garanti aktivitesi deniz ürünlerine dadanmak. Bu şehir bu alanda sizi en çok tatmin edecek yerlerden biri olarak kişisel tarihinize geçeceği için şayet deniz ürünlerini sevmeyen bir arkadaşınız yanınızdaysa bile onu bir kez daha denemeye zorlamak için şahane bir şehirdesiniz. Burada yediklerini sevmezse bu kişi deniz ürünlerini sevmez, öyle diyelim. Bu alanda mutlaka mutlaka mutlaka MUUUUTLAKA denemeniz gereken ilk yer aslında bir mekan değil, yukarıda bahsettiğimiz taco trucklar gibi dışarıda, bir aracın içinde servis veriyor; Lobsta Truck. Yeri günlük olarak değiştiği için şuradan girip kontrol etmeniz lazım ve rica ediyoruz nerede olursa olsun gidip deneyin, çünkü burada yediğimiz ıstakozlu ve yengeçli sandviçleri gerçekten unutamıyoruz. Onun dışında Anthony Bourdain’in de sevdiği Swan Oyster Depot ve Woodhouse Fish Company de çok iyi alternatifler. Son olarak eğer klasik bir şey denemek isterseniz San Francisco’da da Forrest Gump’tan hatırlayacağınız ve Amerika’da acayip turistik bir aktiviteye dönüşmüş olan Bubba Gump’ın bir şubesi var, ancak bizce çok da iyi değildi, bunun yerine diğer söylediklerimize şans verseniz daha iyi olur gibi.*Kendinizi San Francisco gece hayatının kollarına bırakın. (çok da bırakmayın ama sağlam dönün)
San Francisco yeme içme rehberi bir yana, aslında San Francisco gece hayatı için apayrı, koskoca bir yazı yazmak gerekebilir, çünkü şehir genelinde mekan çeşitliliği çok. Ancak San Francisco gezimiz bizim Amerika turumuzun sonlarına denk geldiği için biz burada perişan bir halde olunca San Francisco gece hayatına çok da kapılamadık. Ancak tabii ki çıkıp 3-5 bir şeyler içtiğimiz akşamlar geçirdik ve o sırada hoşumuza giden birkaç mekan keşfetmiş bulunduk, onları şöyle bırakalım, seçeneğiniz olsun:Anina: Bayağı popüler bir mekan ve dış alanı olduğu için burada vakit geçirmek oldukça keyifli. Ancak geç saatte gidecek olursanız o dış mekanı belli bir saatte kapatmaları gerektiği için içeri yığılmak durumunda kalıyorsunuz, haberiniz olsun.
Zeitgeist: Oldukça salaş, ilk etapta bize lise yıllarımızı hatırlatan, fonda HĞOOOĞĞĞ HAAAAAĞĞĞĞ tarzı, Cradle of Filth terk müziklerin çaldığı bir mekan. Ama sevdik mi? Sevdik yahu? Özlem mi duyduk o kargaşaya anlamadık, ama eğlendik. Ayrıca içkiler çok pahalı da sayılmaz, o da bir artıydı sanırsak. Böyle düşününce çok dip köşe bir yer bulduk sandıysanız yanılıyorsunuz bu arada, bayağı popüler bir mekan, yer bile bulamayabilirsiniz.
Smuggler’s Cove: Özellikle rom bazlı kokteylleri ile ünlü, tatlı mekan. Öyle çılgın bir eğlence peşindeyseniz yeriniz burası değil, ama içkimizi içelim, muhabbet edelim diyorsanız burası size uyar.”
Kaynak: https://oitheblog.com/