Bunu, 2003 yılında New York'un Suffolk ilçesinde işlenen bir cinayetten sonra Türkiye'ye kaçan Amerikan-Türk vatandaşının örneğiyle çok güzel anlatmışlar.
"TÜRKİYE'YE FİRAR EDEN ABD VATANDAŞININ, NEW YORK BAŞSAVCILIĞI'NIN TALEBİ ÜZERİNE TÜRKIYE'DE YARGILANMASI
'NEW YORK SUFFOLK BAR CİNAYETİ DAVASI'
Yakında Türkiye ve ABD'de Türkçe ve İngilizce iki ayrı kitap şeklinde "Cezai ve Sınır Aşan Suçlarla Mücadelede ABD ve Türkiye Arasında İmzalanan Adli Yardımlaşma Rehberi"m piyasaya çıkacaktır. İçinde ABD başvuru makamlarının adresleri, İngilizce dilekçeler, formların bulunduğu ve Türklerin cezai konularda ABD'de yasal haklarının da anlatıldığı bu kitabım, ABD'de yaşayan her Türk'ün evinde bulunması gereken bir başucu rehberi şeklinde hazırlanmıştır. Piyasaya çıkacak kitabımın tanıtımına yönelik ilginç bir İstinaf Mahkemesi kararını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Türkiye'nin NATO'daki ABD ile askeri müttefikliğinin yanında suç ve suçlularla mücadele konularında istisnai bazı anlaşmalarla birbirlerine sıkı sıkıya bağlıdır. Mesela, Türkiye ile ABD arasında Suçluların Geri Verilmesi ve Cezai İşlerde Karşılıklı Yardım Anlaşması ile "Yargılamaların Yerine Getirilmesi Anlaşması" bulunmaktadır. Bu anlaşmalara göre kısacası her iki devlet karşılıklı suçluların iadesi ve adli yardımlaşmanın yanında cezai konularda savcılık soruşturma ve mahkeme kovuşturma (dava) dosyalarını birbirlerinin adli makamlarına devir edebilmektir.
21/02/2003 tarihinde New York eyaleti Suffolk ilçesinde yaşanan cinayette; ABD ve T.C. vatandaşı sanık Türk, olaydan hemen sonra ABD yetkili makamlarınca yakalanmadan 23/02/2003 günü uçağa binerek Türkiye'ye firar etmişti. ABD yasalarına göre bir ceza davasında hükme varabilmek için uygun ceza mahkemesinin sanık hakkında yargılama yetkisi edinmesi gerekmektedir. Sanığın ise cinayetin ardından hemen Türkiye'ye dönmesi nedeniyle New York Ceza Mahkemelerinde yargılama yapılamadığından ABD Adalet Bakanlığı, 03/01/2004 tarihinde Türkiye'den suçlunun iadesini talep etmişti.
Katilin ABD vatandaşlığı ile beraber aynı zamanda TC vatandaşı olması hasebiyle "Vatandaşların Geri Verilmezliği ve Koruma İlkesi" gereği ABD'ye geri iade edilmemişti. Bu konuda dikkat çekici bir nokta bulunmaktadır:
ABD ile Türkiye arasında 07.06.1979 tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti ile ABD Arasında Suçluların Geri Verilmesi ve Cezai İşlerde Karşılıklı Yardım Anlaşması"nın 4. maddesi 1. bendinde; "Sözleşen Taraflar'dan hiçbiri, kendi uyruklarını geri vermek zorunda olmayacaktır. Ancak, Birleşik Devletlerin yetkili yürütme makamı, kendi seçimine göre, yerinde gördüğü takdirde, kendi uyruklarının geri verilmesini kabul etmeye yetkili olacaktır." hükmü yer almaktadır. Buna göre ABD, kendi vatandaşlarını tek taraflı olarak Türkiye Cumhuriyeti'ne verebilmektedir. Ancak Türkiye Cumhuriyeti, suç işleyen vatandaşlarını hiçbir şekilde ABD dâhil yabancı bir devlete geri vermemektedir.
Bunun üzerine ABD Adalet Bakanlığı "Ceza Kanunlarının Yer Bakımından Uygulanması İlkesi" ve iki ülke arasında imzalanan yargılamaların yerine getirilmesi anlaşması gereği ABD Adalet Bakanlığı, "Suçlunun Cezasız Kalmaması İlkesi" gereği New York Başsavcılığının hazırladığı soruşturma iddianamesini 20/02/2012 tarihinde Türkiye'ye devir edilerek, katilin yargılanması Türkiye'de yapılması istenmişti.
2314 Sayılı Türkiye ile ABD Arasında Ceza Yargılamarın Yerinde Getirilmesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanması ve Uygulanması Hakkında Kanun ile Uluslararası İstinabe Hukuk kurallarına göre "İkame Yargı Yetkisi ve Suçun İşlendiği Yer İlkesi" gereği suçun tamamlanması için neticenin belli bir süre devam etmesi gereken kesintisiz/mütemadi suçlarda da temadi oluşturan hareketlerin bir kısmının Türkiye'de (firari olarak) gerçekleştirilmesi veya kesintinin Türkiye'de gerçekleşmesi durumunda suç Türkiye'de işlenmiş sayılır. Harekete üstünlük veren teoriye göre; suç hareketin yapıldığı yerde işlenmiş, neticeye üstünlük tanıyan teoriye göre; kamu düzeni neticenin meydana geldiği yerde bozulduğundan suçun da Türkiye'de işlenmiş sayılması gerekmekteydi. Karma teoriye göre ise hareketin gerçekleştirildiği, devam ettiği ve neticenin meydana geldiği yerlerde (firariliğin Türkiye'de sonlanması nedeniyle) suç işlenmiş kabul edilmeliydi.
Bu ilke ve teorilere göre Sanığın Türkiye'deki ikametgah bölgesindeki Fethiye Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapılan yargılama sonucunda Sanık, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 29/1 (1/4 oranında ceza indirimi uygulanarak), 62/1 (1/4 oranında ceza indirimi uygulanarak), 87/4. Maddelerince toplamda 19 yıl hapis cezası almıştı. Oysa 5237 sayılı TCK'nın 19/1. Maddesine göre ''Türkiye'nin egemenlik alanı dışında işlenen suçlar dolayısıyla Türkiye'de yargılama yapılırken, Türk kanununa göre verilecek olan ceza, suçun işlendiği ülke kanununda öngörülen cezanın üst sınırından fazla olamaz.'' hükmünün yer aldığı, gelen yazı cevaplarından sanığın eylemi suçun işlendiği yer olan New York eyaleti Ceza Yasası'nın 125.15 maddesinde düzenlenen 2. Dereceden kazaen adam öldürme suçu olarak belirlenip ceza aralığı ise 5 yıldan 15 yıla kadar belirlenmesi gerekmekteydi. Sanığın üzerine atılı 5237 sayılı TCK'nın 86/1, 87/4. Maddelerde düzenlenen eylemin alt ve üst sınırı 8 yıl ve12 yıl olarak belirlenmişti. Ancak Sanığın cinayetten hemen sonra Türkiye'ye dönmesi yani firari olması ek bir suç olarak değerlendirilmişti.
Oysa Sanık Türkiye'ye firar etmeyip New York'da yargılansaydı, New York eyaleti ceza yasasının 125.15 maddesinde düzenlenen hükümlere göre sanığın eyleminin ikinci derecede kazaen insan öldürme suçundan 19 yıl değil alt sınırı 5 yıl olmak üzere en fazla 15 arasında yıl hapis cezası alacaktı. (İzmir BAM, 1. CD., E. 2018/3002 K. 2019/1017 T. 30/04/2019)
Yukarıda verilen örnekte olduğu gibi iki devlet arasında yapılan istisnai anlaşmalar gereği suçluların iadesinde mülkilik ve koruma bakımından Türklere ABD vatandaşlığının hiçbir avantajı bulunmamakla beraber Türkiye'de işlediğiniz bir suçtan dolayı talep edilmesi halinde ABD Ceza Kanunlarına göre yargılanma davanız ABD'de kendi ceza kanunlarınca yapılabilmekte; hatta Türkiye'de kesinleşmiş hapis cezanızın infazını bile ABD hapishanelerinde gerçekleşebilmektedir."