Hiç dikkat ettiniz mi, Kur'an'da mu'minlerin vasıfları sayılırken, bir ayette şöyle denir: "Ve mimma razaknâhum yunfikûn"
Yani: "Kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler."
-Öncelikle hep yanlış anlaşılan şu rızk mes’elesini açalım gelin; Biz genellikle zannederiz ki rızk sadece paradır, maldır, yemektir..Hayır!
İmam Gazali hazretleri “İnsanın nasibi olan, yiyeceği bir lokmadan tutun da güzellik, ilim, çoluk-çocuk, salih-saliha eş, mutlu bir hayata kadar her şeyin rızka dahil olduğunu söyler..
Ve ikinci basamak; Allah adildir, o yüzden herkese verilen rızk da eşittir..
Nasıl? -Ama herkesin rızkı eşit değil?- -Tabii bu, rızkı sadece dünyalık mal olarak görenlere göre-
Şöyle: Mesela tüm insanlara tek tek verilen toplam rızka 100 diyelim, şimdi herkese verilenler toplamı 100 dür. Ama bu yüzün kendi içinde dağılım oranları değişiktir, mes’ele bu..
Mesela birisine çok çocuk verilir, ama parası yoktur..Diğerinin çocuğu olmaz ama harika bir eşi vardır.. Birine sıhhat verilir ama parası yoktur, diğerinin parası boldur ama bir lokma dahi yiyemez..
Biri çok güzeldir ama ahmaktır..Diğeri çirkin ve fakirdir ama ilmi vardır, alimdir..Birisi zengindir ama ömür boyu mutlu olamaz, diğeri fakirdir ama mutludur..
İşte bunun gibi efendim, herkese verilen rızkın toplamı bir, ama daire içinde bizim akıl sır erdiremeyeceğimiz kıstaslarla, imtihana dahil olmak üzere rızk dağılım oranları farkeder insandan insana..Biz bütüne değil de, parçalara bakarsak yanılırız kendi tasavvurumuzca..
Evet baştaki ayete dönersek:
"Kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler."
"Verdiklerimizden" diyor bakın Rabbimiz..
Yani bizde her ne varsa hepsi O'ndan.
Mal da, evlat da, güzellik de, ilim de.. Herşey ama herşey O'ndan.
O istemese kolumuzu bile kaldıramayız farkında mıyız?!
Bırakın maddeten bize verilenleri, manen de tüm yaptıklarımız O’nun vermesiyle, dilemesiyle.. O zaman böbürlenmek niye?!
“Ben şu kadar yardım ettim”
“Ben falancanın işini hallettim”
“Ben şu kadar namaz kıldım”
“Ben şu kadar Kur’an okudum”
Ben! Ben! Ben!..
Sen kimsin?!
O istemese, nasip etmese adım bile atamazsın farkında mısın?!
Gözünü bile açıp, kapatamazsın!
Ne varsa sende, hep O’ndan anlasana..
Harcadıkların hep O’nun Hazinesi’nden
Sahib O..
Bil ve O’nun sana verdiklerinden sen de başkalarına ver O’nun adına!..
Ki O çoğaltsın seni-sendekini, herneyse verdiğin..
"Vermek" yürek işidir. Yüreği olmayan asla veremez!
Eskilerde gönlü yüce bir Zat varmış "vermeyi seven" yürekli mi yürekli..
Ama maddeten yoksulmuş inadına..
Fakat biliyormuş "vermek isteme" nin yeterli olduğunu..
Veren'in, Sahib'in aslında Allah olduğunu..
Zaten de vermek yürek işi dedik ya, yeter ki vermek istesin kişi..
Kendinde olandan vermek dilemiş O da..
Bir tebessüm, bir iyilik, bir iş bitiricilik gibi mesela..
Ama yetmemiş, bu kez onurundan sadaka vermeye başlamış..
Nasıl mı?
Olandan alıp, olmayana vermek gibi mesela..
Başkalarının dilencisi olmak yani..
İşte bu Zat, gayrısına vermek için insanlardan isterken:
Bir elini karşısındakine açar, diğer elini de dua dua semaya kaldırır ve şöyle dermiş:
-"Ver" de! de versinler ya Rab! "Ver" de! de versinler..”
"Veren El" olmak bir üstünlüktür.
Evet, onurlucadır "vermek" "kendinde olan" dan, "Veren" nin Hazine'sinden.
"Günleri insanlar arasında Dolandıran"a andolsun ki vakit gelince "almak" da onurlucadır bu bağlamda.
"Veren" in de, "Alan" nın da alışverişi O'nunladır çünkü..
Kur'an'daki, ebeveyn için: "Vela tenharhumâ.." ve "Fezâlikellezi yedu'ul yet'îm.." emirleriyse; İncitmemek bâbından..
Vereceksin ama incitmeden.
Alacaksın ama incinmeden.
Dönme dolap gibidir dünya;
Bir bakarsın en üsttesin, bir en aşağıda, ortadasın bazen de..
İbre oynar durur bir lehine, bir aleyhine..
“Yakub’un imtihanı Yusuf’ladır”ya, işte bazen en sevdiğin, en tutkun olduğun, en elinden çıkmasını istemediğinle imtihan edilirsin..
Bazen alarak imtihan eder seni Sahib, bazen de vererek..
Kula düşen her iki halde de Gönderen’i bilmek ve dengeyi korumak,
Yüzünü O’na çevirmek, bir an hedeften şaşmamak..
Darda da O, bolllukta da.. Hüzünde de O, kederde de..
Madem O var, madem O’ndan..
Gam yok, keder yok asla..
“Ve tilkel eyyâmu nudâviluhâ beynenNâs” Âli İmran-140
"Hani, O günler var ya, o günler.. Biz o günleri evirir-çevirir, bir gün lehinize bir gün aleyhinize döndürüp dururuz”
Dünya döner, Hayy'dan gelen Hû'ya gider..
İnsana kalansa; O'nun farkındalığıdır ancak..
Ve; Yüreğindekine göre açılacak olan pencereler..
muhabbetle efendim
Ayşe Reşad