Muaz, bir Arap Genci, Mısırlı..İmandan, Kur’an’dan, İslam’dan bîhaber günümüz gençlerinden biri..“Ol mâhiler ki, derya içredir, deryayı bilmezler” hesabı..Aklı, yüreği ateş almış..Şehvetlerinin peşinde, kıskacında..Üstelik, yüzde yüz yanacağını bilerek ateşe atlayan, şu bahtsız asrın pervanelerinden biri O..
“Biriydi..” demek daha doğru ama..Çünkü şimdi, hidayet nuruyla aydınlanmış; nur yüzlü, tatlı sözlü, ateşlere siper olmaya çalışan asrın itfaiyecilerinden, bir dava eri O..
MaşaAllah televizyonlarda program yapıyor ve nurdan yüreğiyle serin sular taşıyor, içinden çıktığı o yangınlara..Âdeta haykırıyor; “Durun kalabalıklar! Bu cadde çıkmaz sokak!” Anlatıyor, yürek yangınlarını paylaşıyor hep..
İzlediğim programında Mescid-i Nebevi’nin önündeydi bir sabah namazı öncesi..Arkada nurlu Peygamber Mescidi ve O’na koşan her renk, her kılık ve her diyardan insanlar..
Ve anlatıyordu Muaz o tatlı diliyle, yanışının-dirilişinin hikayesini;
“Ben küçükken, etrafımdaki herkes “Resulullah’ı seviyoruz” diyorlar, bu kutsal mekanlara gelmeye can atıyor, O’nun adı geçince ağlıyorlardı hep..Bense hiç anlamıyordum bu can atışın, bu gözyaşlarının sebebini, hep hayret ediyordum..Çünkü içime bakıyorum tık yok! O iklimlerden bir esinti, bir kıpırtı hiç yok..Hâşâ inkar etmiyordum, ama hiçbir şey de hissetmiyordum..
Çünkü O’nu tanımıyordum! Tanımayan sevemez ki..
Eğer O’nu tanısa cümle alem, asla kayıtsız kalmaz! Kalamaz! Ah bir tanısalar!..
Kendimden biliyorum; Ne zaman ki O’nu tanıdım, hidayet nasip oldu işte o zaman ölü yüreğim dirildi, volkanlar düştü içime..Sevmek nedir anladım..Özlem, hasret, aşk nedir yakînen bildim..
“Anam babam sana feda olsun ya Resulallah!” diyenleri, uğruna ölüme gidenleri, O’nu canlarından çok sevenleri anladım..Nasıl sevdiklerini ve yandıklarını işte o zaman bildim ve uyandım ve yandım şükrolsun..
İlk; “– Kardeşlerimi ne zaman göreceğim” diye iç çekişi vurdu beni..
Soranlara; “– Sizler benim ashâbımsınız!.. Kardeşlerim ise sonra gelecekler!.. Bana, görmeden iman edecekler!.. Onları ne kadar da özledim” deyişi..
Ya Rabbi O, beni seviyordu!.. O, bana selam ediyordu tâ asırlar ötesinden..Hem de nasıl, gözyaşlarıyla ashabına, beni özlediğini söylüyordu!..
Ve diyordu ki yine onlara, beni kastederek ; “Fitne asrında zorlanan ve sebat eden kimseye, zorluklar nisbetince, eski devrin inanmış 50 kişisinin sevabı verilir.”
Ya Rabbi! Bu nasıl bir rahmet, nasıl bir şefkat, nasıl bir sevgiydi ki asırlar sonra beni kucaklıyor, sînesinde avutuyor, ateşten yanıklarıma merhem oluyordu..Çok ama çok etkilendim..Evet O biliyordu, bugün ben ve benim gibilerin ateşler içinde olacağını ve;
“…Öyle bir zaman gelecek ki İslam’ı yaşamak, imanı muhafaza edebilmek, avuçta kor tutmaya eşdeğer olacaktır..Onu yaşayanlar, asırlarında gariplerdir..O Hakk erlerine, O gariplere müjdeler olsun!..” Diyor, müjdeliyordu beni..
Ya Rabbi! Bu nasıl bir şefkatti ki kıyamete kadar ümmetini kucaklıyor, sonrasına teminat veriyor, sırtında taşıyordu âdeta! Ey Tabîbul Qulûb! Ey Kalplerin Tabîbî ! Ey tüm zamanların Onarıcısı! Seni seviyorum! Seni Seviyorum!..Hem de tâ özümden Ya Habibi!
Hani o bir zaman şaştıklarım var ya, hani o hiç kıpırdamayan yüreğim var ya eskilerde..Bak şimdi daim sana selamda, bir nazarına, bir emrine can feda edecek bu Muaz!..Ah Habibi şefaatine vesile olsun şu meylim, Ah Ya Rabbi dua kıl şu meylimi, çırpınan yüreğimi ne olur..
Beni etkileyen sahnelerden biri de şu oldu;
Bir gece yarısı O Efendim, namazda..Öyle uzun kalıyor ki secdede..
Gözyaşları ve hıçkırıklarla “Ümmeti, ümmeti” diye dua ediyor..
”İşledikleri ve işleyecekleri günahlarının affı için” Düşünebiliyor musunuz?!..
Aişe Annemiz; “Ya Resulallah bu ne güzel dua böyle!..” deyince,
Diyorlar ki; “Ya Aişe, ben ümmetime her zaman böyle dua ediyorum!”
Ya Habibi Ya Resulallah.. Muhabbetin, şefkatin menba’ı bin selam gül yüreğine..
Yine en etkilendiğim, en vurucu sahnelerden birisi;
Efendim mescitte otururken yanına birisi geliyor ve; “Ey Allah’ın Resûlü, ben haddi gerektirecek bir günah işledim, bana cezamı ver!” diyor..O sükut ediyor..
Adam da, ısrarla talebini tekrarlıyor, bu sırada namaz vakti geliyor ve hep birlikte namaza duruyorlar, namazdan sonra tekrarlıyor isteğini..Ve O Efendim diyor ki; “Sen güzelce abdest alıp, bizimle namaz kıldın mı?” “evet” diyor adam. "Öyleyse Allah Teâlâ hazretleri günahını affetti"
SubhanAllah! Adam hayret ve sevinçlerde..Soruyor; “Bu yalnızca benim için mi böyledir?” “Hayır diyorlar tüm ümmet için!” Ve ayeti okuyor Efendim ; “İnnelhasenata yuzhibnesseyyiât” İyi ameller muhakkak ki kötülükleri-günahları giderir!
İşte bu, İslam’ın ve Kur’an ahlakıyla ahlaklanmış olan O Sevgili’nin, insan kazanma metodudur. Bir tekmeyle karanlıklara itme değil, elinden tutup nura sevketme, yürekler fethetme metodu..
Diyordu ki Efendim; “Şefaatim, ümmetimden büyük günah işleyenleredir.”
Ve vuruyordu yine yaralı yüreğimi.. O bizi ışığıyla burada aydınlattığı gibi ötelerde de bırakmayacak, elimizden tutup kurtaracaktı..Ah O’na benzeyene, O’nu rehber edinene ne mutlu..
Yaşadığım bir olayı anlatmak istiyorum;
Bir gün arkadaşımla taksiye bindik gidiyoruz..Baktık yolda bir genç kız, ama tamamen tesettürsüz, çok da güzel bir kız..İlk bakıştan sonra ben hemen çevirdim gözlerimi..Ama kızı gören taksinin şoförü camı açıp; “Cehennemde yanacaksın!” diye bağırdı kıza ve ardından öfkeyle söylendi bir süre..Kendince tebliğ yaptığını sanıyordu!
Evet onaylamıyorum, kız Allah’ın emrine aykırı giyinmişti ama üslub böyle mi olmalıydı?
Dedim ki şoföre; “Kıza baktın mı? “ Evet” dedi..“Peki bir daha bakmak istedin mi?” Durdu, düşündü biraz ve yine; “Evet” dedi..
“Peki” dedim, "içinde yükselen o tekrar bakma arzusunu, şehvetini bastırırken, nefsinin duyduğu öfkeyi neden o kızdan çıkarıyorsun, yanlış bir üslubla? Kendi nefsinin acizliğini neden İslammış gibi gösteriyorsun? Ve böylelikle tebliğ yaptığını sanıyorsun? İslam bu mu? O en Sevgili böyle mi yaptı? Aksi tesir uyandırmayacağını, nefret ettirmeyeceğini nerden biliyorsun?
Bizler günahtan nefret ederiz, günah işleyenden değil! Nefretimiz günah işleyene çevrilirse, o zaman onu ebediyen kaybederiz! Bir tekmede biz atmış oluruz düşene, karanlıklara mahkum ederiz..Biz imrendirmeliyiz daima, iğrendirmemeliyiz!”
O sallallahu aleyhi ve sellem, daima başkaları için umutluydu..Hiç kesmedi umudunu kimseden..Halid bin Velid için, Ömer için dua etti hep..Onlar da müşrikti, putperestti, ama şimdi radıyallahu anh diyoruz…
İşte O ne yapmış ve bizler ne yapıyoruz!
Sorsalar hepimiz seviyoruz O’nu..Ama O’na benziyor muyuz? Hayır!
Yazarın Diğer Yazıları
- Mıknatıs Sadece Demir Tozlarını Çeker - 05 Mart 2023
- Sadakalarınızı Kuru Kuru Atmayın! - 17 Ekim 2022
- Bir Anda Her Şey Olabilir! - 11 Ağustos 2022
- Allah, Seni Toplasın - 04 Ağustos 2022
- Eksik Etek! - 31 Temmuz 2022
- Alış-Veriş - 24 Temmuz 2022
- "Yandım!" diyenlere ilaç gibi - 22 Nisan 2022
- Oruç - 11 Nisan 2022