Hayatta nelere sahip olacağını bilmeyip, sahip olduklarıyla mutlu olabilen insanlar ülkesi Küba’ya gidiyoruz. Yine güzel bir grup ve yine keyifli bir seyahat…THY ile İstanbul’dan 13 saat 50 dakika süren uzunca ve yorucu bir yolculuk… Uzun uçuşları oldum olası hep sevmişimdir. Her defasında daha uzaklar çekiyor beni ve kanımdaki gezme virüsü coşuyor. Her ne kadar buraya 4 yıl önce gelmiş olsam da ilk defa gelmenin heyecanını tekrar yaşıyorum.
ABD’nin çok yakınında olduğu halde korkmadan ona kafa tutabilen ve bağımsız kalmayı başarabilen insanların yaşadığı yerdir bu ülke! Küba, sosyalizm denilince akla ilk gelen yerlerden biridir. Küba denilince akla gelen ilk şey ise Che Guevara… Ardından Küba purosu, koloni dönemi binaları, eski model arabaları, taş sokakları ve gönlü zengin insanları diye sıralayabiliriz. Ülkenin enerjisi, müziği, sürprizleri ve ruhuyla içinizi sarar. İşte insanları en çok çeken de bu nostaljik ve pozitif ambiyans. İnsanların iş dışındaki günlük hayatında kapı önü sohbetleri, dans ve müzik büyük yer tutuyor. Küba’da İnsanların sıcaklığına, canlılığına şahit olursunuz. Sokaklarda dolaşan seyyar satıcılar, sabahları çiçek satan seyyar çiçekçilerle, her yer rengarenk, her yer hayat dolu ve cıvıl cıvıl burada…
UNESCO’ya göre en çok gidip de görülmek istenen yerlerin başında geliyor Küba. Karayipler’de yer alan bir ada ülkesi. Nüfusu 11 milyon. Başkenti ise Havana. Dünyadaki son sosyalist devletlerden birisidir ve bu yüzden 1959’dan beri Amerika’nın ambargosu altında.