Yeni Şafak’ın, “Küstahlığa cılız cevap” haberi, bir haberin nasıl yazılmaması gerektiği konusunda çarpıcı bir örnekti. Üç paragraflık kısacık bir haberde birden fazla dil yanlışı ve etik ihlal vardı. Gereksiz biçimde uzatılmış olan ve haberi özetleyen ilk cümleden başlayalım incelemeye:
“İyi Parti lideri Meral Akşener, Siirt’te ziyaret ettiği esnafın ‘Bulunduğun yer Kürdistan’dır’ sözlerine cılız cevabı tepki toplarken gözaltına alınan esnafın, PKK/DGH üyesi olduğuna yönelik istihbari bilgi bulunduğu, ‘Cumhurbaşkanı’na hakaret’ ve ‘terör örgütü propagandası yapmak’tan da suç kaydı olduğu ortaya çıktı.”
Akşener’in yanıtı eksik yazılmış
Hemen soralım, Akşener’in tepkisinin “cılız” olduğuna kim karar vermiş? Haberde herhangi bir kişinin değerlendirilmesi aktarılmıyor. Üstelik de Akşener’in yanıtının “cılız” olduğunu kanıtlamak için haberde “Bu sözlere tepki göstermeyen Akşener, “Bir miyiz, bütün müyüz? Sen buna 'evet' diyorsan... Seni inkâr eden yok' şeklinde yanıt verdi” denilmiş.
Oysa gerçekte Akşener’in yanıtı bu kadar kısa değil. Cemil Taşkesen adlı esnaf özetle “Dilimiz inkâr ediliyor, kimliğimiz inkâr ediliyor, 'Kürdistan' inkâr ediliyor. Biz buna karşıyız. Şu an sizin bulunduğunuz yer 'Kürdistan'dır ama ne yazık ki Meclis'te bu 'Kürdistan' inkar ediliyor” deyince Akşener, ona şu karşılığı vermiş:
“İnsanların Kürt, Türk, Alevi, Sünni olması etnik aidiyetleridir. Dini aidiyetlerine, mezhepsel aidiyetlerine herkes saygı duymak zorundadır. Sen, 'Burası Kürdistan' diye tariflersen... Ben başından beri bir şey söylüyorum. Biz bu ülkenin sınırları içerisinde bir bütün müyüz, değil miyiz? Sorunun cevabı bir. O cevabı da verecek olan hem sensin hem benim. Ben Türk'üm, sen Kürt'sün. Dolayısıyla bir Kürt'le bir Türk'ün vereceği bir cevaptır.
Diyeceğim ki 'Cemil, bu coğrafyada, bu Anadolu coğrafyasının bir bütün olarak, ta Edirne'den Kars'a denir ya, oraya kadar olan sistemin içinde pek çok etnik aidiyet var, pek çok dini, yani Müslümanlığın içinde farklı farklı inançlar var, mezhepler var. Bunlarla ilgili biz bir miyiz, bütün müyüz? Sen buna 'evet' diyorsan... Seni inkâr eden yok. Onu böyle kabul etmem mümkün değil. Bu ayrışmadır. Bunu kabul etmem mümkün değil.”
Yeni Şafak’ın haberinde Akşener’in bu cümleleri aktarılmadan “cılız” nitelemesi kullanılarak okura değerlendirme fırsatı tanınmıyor ve yanlış bilgi veriliyor. Bununla da kalınmıyor, Akşener’in esnafa verdiği cevaba “tepki gösterildiği” vurgulanıyor. Ama kimlerin tepki gösterdiği konusunda da haberde hiçbir bilgi yok. Demek ki, Akşener’in cevabının cılız olduğuna” ve “Akşener’in tepki topladığına” karar veren de gazetecinin kendisi.
Bir gazetecinin haberde böyle bir hüküm verme hakkı olamaz. Sanki birileri söylemiş gibi “tepki toplarken” gibi genel ve öznesiz ifadeler kullanmak da gazetecinin hüküm verdiği gerçeğini örtmeye yetmez.
“İstihbari bilgi” suç kanıtı olamaz
Gelelim haberin giriş cümlesinin ikinci bölümüne. Akşener ile konuşan esnaf Cemil Taşkesen’in “PKK/DGH üyesi olduğuna yönelik istihbari bilgi bulunduğu” öne sürülüyor. Bunun dayanağı da yok haberde. Sadece haberin son cümlesinde şöyle deniliyor:
“Alınan bilgiye göre, Taşkesen’in bölücü terör örgütü PKK ve örgütün gençlik yapılanması Devrimci Gençlik Hareketi (DGH) üyesi olduğuna dair istihbari bilgi bulunduğu belirtildi.”
Yine aynı genel, öznesiz bir cümle. Kim belirtti bu bilgiyi? Belli değil. Hem “alınan bilgiye göre” diye başlayan cümle o kadar garip ki! Taşkesen’in örgüt üyesi olduğu değil “belirtilen”, örgüt üyesi olduğuna dair istihbari bilgi bulunduğu!
Kimin “istihbari bilgisi” o da belirsiz. İşte bu kaynağı şüpheli bir istihbari bilgi duyumuna dayanarak söz konusu esnaf, PKK üyesi olarak sunulmaya çalışılıyor. Ama bir kişi hakkında “istihbari bilgi” olsa bile bu durum onu örgüt üyesi kabul etmeye yetmez. Kaldı ki, Cemil Taşkesen'in hakkında örgüt üyeliği hakkında hukuki kanıt olsa dışarda serbest geziyor olmazdı.
Yazının Devamını Okumak İçin Tıklayın