Aslında Fatih Altaylı’ya kızmak değil teşekkür etmek gerekli. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun katıldığı canlı yayına TBMM Başkanı Mustafa Şentop ile Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’nu bağlayarak “canlı yayınlarda cevap hakkı” konusunu tartışmamızın yolunu açtı.
Program sonrasında Altaylı’yı eleştiren, Şentop ve Karaismailoğlu’nu programa almasının yanlış olduğunu savunanlar oldu. Gazeteci ve İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in basın danışmanı Murat İde de eleştirenlerden biriydi:
“30 yıllık gazeteciliğimde ve yayıncılığımda; Bir Genel Başkan yayındayken, cevap hakkı doğdu diye yayına konuk bağlamak kadar saçma sapan, korkakça ve etik dışı bir tavır görmedim, duymadım. Olmadı Fatih Altaylı, olmadı Habertürk TV.”
Altaylı da Murat İde’ye “Asıl sana olmadı Murat İde. Bu kişilerin bağlanmasını Sayın Kılıçdaroğlu istedi. Yaptığın çok ayıp” yanıtını verdi. Deneyimli bir televizyon habercisi olan Fatih Portakal da tartışmaya sosyal medya hesabından yönelttiği bir soruyla katıldı:
“Şunu sorgulamak gerekir: acaba AKP’li CB Erdoğan konukken cevap hakkı doğdu diyerek muhalefet liderleri yayına bağlatılır mıydı? Ya da CB ister miydi? CB, ‘İstemiyorum’ derse program ne olurdu? Yanıtlar şu an belirsiz. Kanımca bağlanamazlardı.”
Gazeteci Barış Yarkadaş da paylaşımında “Böyle program mı olur? Kılıçdaroğlu’nun muhatabı AKP Genel Başkanı Erdoğan’dır. Davet edin Erdoğan ve Kılıçdaroğlu karşılıklı tartışsın” diye çıkıştı. Yarkadaş, yayın sırasında yaptığı paylaşımlarına Altaylı’nın isim belirtmeden yanıt vermesi üzerine şu görüşü dile getirdi:
“Fatih Altaylı, ismimi vermeden tweetimi okudu ve cevap olarak, “AKP’lilerin bağlanmasını Kılıçdaroğlu ısrarla istedi” ifadesini kullandı. Sn. Kılıçdaroğlu nazik bir insandır; ne deseydi. Sn. Erdoğan yayına gelirse, CHP Gnl. Bşk. Yrd. bağlanmak isterse bağlayacak mısınız?”
Türkiye gazetesinde medya ile ilgili yazılar kaleme alan Fatih Selek, “Cevap hakkı kutsaldır” diye başladı ve şöyle değerlendirdi:
“Adil olduğunu söyleyen bir gazeteci, bu hakkı karşı tarafa kullandırmakla yükümlüdür.
Tabii bunun sınırları ve ölçüsü de bulunmalıdır. Mesela devlet başkanının konuk olduğu bir programa birini bağlamak nezaketen yanlış olur. Bir siyasi parti genel başkanının konuk olduğu programa telefonla bağlantı kurmak da pek görülür şey değil. En azından ben hatırlamıyorum.”
Ahmet Hakan da “Lider televizyonda konuşurken telefon bağlantısı yapılır mı?” başlıklı yazısında ağırlıklı olarak Kılıçdaroğlu’nun tavrını değerlendirdi ve “Ben lider olsam. ‘Bırakın, bağlansınlar’ derim” diye yazdı.
Cevap hakkının formatı yok
Tartışmanın odağı, bir liderin konuştuğu canlı yayına rakiplerinin bağlanması konusu oldu. Lider konuşurken suçladığı kişiler bağlanır mı? Oysa burada bence asıl mesele genel başkan olması değil, Cumhurbaşkanı da olabilirdi. Önemli olan cevap hakkı.
Yasalarda da mevcut olan cevap ve düzeltme hakkı, Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde şöyle ifade ediliyor:
“Gazeteci; cevap hakkına, kötüye kullanılmaması ve kabul edilebilir biçimde yapılması kaydıyla saygılı olmalıdır.”
Cevap hakkı tanınması adil davranmanın gereği olduğu gibi, aynı zamanda doğruya ulaşma çabasının şeffaf bizimde sergilenmesi anlamına gelir. Cevap hakkının kullandırılması yazılı medyada kolay. Bir haber ya da yazıda dile getirilen iddiaya muhatap olan kişinin yanıtı izleyen sayılarda yer verilerek cevap hakkı kullandırılır.
Ama televizyonlarda cevap hakkının kullandırılması konusunda belirlenmiş bir yöntem ya da standarttan söz etmek çok zor. Nitekim İngiliz yayın kuruluşu BBC’nin Yayın İlkeleri’nde de “Cevap hakkının alması gereken önceden belirlenmiş bir format yoktur” deniliyor; sadece cevabın suçlamaya kıyasla “adil” olması gerektiği vurgulanıyor.
Bir haber programında bir iddia dile getiriliyorsa yaygın uygulama izleyen programda yanıtı aktarmak.
Yazının Devamını Okumak İçin Tıklayınız