Son yıllarda ekran karşısında geçirilen süre her geçen gün artıyor. Özellikle Netflix gibi dijital platformların sunduğu sınırsız içerik, insanların dikkatini esir almış durumda. Peki, bu platformlar beynimizi nasıl etkiliyor? Nasıl oluyor da bir bölümü bitirdiğimiz anda “sıradaki bölüme geç” butonuna basmaktan kendimizi alamıyoruz? Bu yazıda, Netflix’in beynimizi nasıl "hacklediğine" ve bu içerik tüketim modelinin psikolojimiz üzerindeki etkilerine bakacağız.
Dopamin Döngüsü: Beyni Ele Geçiren Mutluluk Hormonu
Netflix gibi platformlar, beynimizin ödül sistemiyle oynuyor. İzlediğimiz bir dizi veya filmde heyecan verici bir olay yaşandığında beynimiz dopamin salgılıyor. Bu hormon, bizi mutlu hissettiren ve devam etmeye teşvik eden bir kimyasal. Özellikle "binge-watching" (ardışık bölümleri arka arkaya izleme) alışkanlığı tam olarak bu dopamin döngüsü üzerine kurulmuş durumda. Her bölüm, merak uyandırıcı bir şekilde bitiyor ve izleyiciyi yeni bir dopamin salgısı için bir sonraki bölüme sürüklüyor.
Sürekli Erişilebilirlik: Seçim Yapmanın Ağırlığı
Netflix’in sunduğu geniş içerik havuzu, özgürlük hissi yaratmak yerine bazen karar yorgunluğuna yol açabiliyor. Yüzlerce film ve dizi arasından hangisini izleyeceğimize karar vermek, aslında beynimizi gereksiz yere zorlayan bir süreç. Bu da bazen “öylece bir şeyler izlemeye başlama” eğilimimizi tetikleyerek, içeriklerin bizi adeta "pasif tüketici" konumuna sürüklemesine neden oluyor.
FOMO: Kaçırma Korkusu
Netflix ve benzeri platformlar, özellikle popüler içeriklerle ilgili “FOMO” (Fear of Missing Out - Kaçırma Korkusu) yaratarak izleyiciyi sürekli güncel ve trend olan içerikleri tüketmeye yönlendiriyor. Diziler ve filmler sosyal medyada yoğun bir şekilde tartışıldığı için, izleyiciler bu tartışmalara dahil olabilmek adına kendilerini zorunlu hissediyorlar. Bu psikolojik baskı, içerik tüketimini artırıyor ve insanlar, kendi zamanlarını kontrol edemedikleri bir tüketim döngüsüne giriyorlar.
Algoritmaların Gücü:
Netflix’in güçlü algoritmaları da bu sürecin en önemli aktörlerinden biri. Kişisel tercihlerinize ve izleme alışkanlıklarınıza göre size sunulan içerikler, tam olarak ilgimizi çekmeye yönelik hazırlanıyor. Algoritma, beyin dalgalarımızı yakından takip ederek bizi “meraklandıracak,” “heyecanlandıracak” ya da “rahatlatacak” içerikleri bulup önümüze getiriyor. Böylece, sürekli olarak ekran başında kalmamız sağlanıyor.
Psikolojik Etkileri: Yalnızlık ve Anksiyete
Tüm bu içerik tüketim süreci, psikolojik etkiler de bırakıyor. Saatlerce ekrana kilitlenmek, kişilerin sosyal ilişkilerini zayıflatırken yalnızlık ve anksiyete hissini de tetikleyebiliyor. Özellikle karantina dönemlerinde Netflix gibi platformlara olan bağımlılık arttı ve pek çok kişi, sosyal izolasyonu bu platformlarla aşmaya çalıştı. Ancak bu "kaçış" uzun vadede daha fazla yalnızlığa ve gerçek dünya ile bağlantının kopmasına neden olabiliyor.
Türk Kültürü ve Müslüman Gençliği Üzerindeki Etkileri:
Bu dijital platformların Türk kültürü ve Müslüman gençlik üzerindeki etkileri de dikkat çekici. Özellikle geleneksel değerlerle harmanlanmış bir kültürde, Netflix gibi içerik platformlarının sunduğu yaşam tarzı, modernleşme ve batılılaşma yönünde önemli bir baskı oluşturuyor. Aile yapısına, toplumsal değerlere ve dini hassasiyetlere aykırı olabilecek bazı içeriklerin yaygınlaşması, gençler üzerinde kültürel kimlik karmaşasına neden olabiliyor. Gençler, Netflix’in popüler kültür odağındaki yapımlarıyla "cool" görünme çabasına girerken, aileleriyle ve dini inançlarıyla olan bağları arasında bir çatışma yaşayabiliyorlar.
Özellikle Müslüman gençler için, dijital içeriklerde gördükleri yaşam biçimleri ile kendi kültürel ve dini değerleri arasında bir denge kurmak zorlaşıyor. Ekranda gösterilen ilişkiler, yaşam tarzları ve ahlaki değerler, gençler arasında bir "normalleşme" algısı yaratarak, kendi kültürlerine ve inançlarına yabancılaşmalarına yol açabiliyor. Bu durum, hem sosyal bağları hem de manevi değerleri zedeleyebilecek bir tehlike oluşturuyor.
Netflix ve benzeri dijital platformlar, yalnızca içerik sunmakla kalmıyor; aynı zamanda beynimizin kimyasını ustaca manipüle ediyor. Dopamin döngüsünden, algoritmaların sunduğu içeriklere kadar her şey, bizi ekran başında tutmak için tasarlanmış durumda. Bu tüketim modeli, kısa vadede eğlence sağlasa da uzun vadede psikolojik ve sosyal etkileri göz ardı edilmemeli. Özellikle Türk kültürü ve Müslüman gençler üzerindeki etkisi, toplumsal ve bireysel kimliklerde ciddi değişimlere yol açabilir. Bir sonraki dizi maratonunuza başlamadan önce, beyninizin ve kültürel değerlerinizin nasıl etkilenebileceğini anlamak belki de sizi daha dikkatli bir tüketici haline getirebilir.
---
Psikolog Hüseyin Özyavuz
İnstagram: @psyavuz