Ermenistan’ın Çelişki Üçgeni: Diaspora, Vatikan ve Hükümet
Musaf Kizilkaya
Nalbandyan kafamızda birçok soru İşareti bırakarak ülkesine döndü… Ermenist an Dışişleri Bakanı Edvard Nalbandyan 24.11.2008 ‘de Karadeniz Ekonomik İşbirliği (KEİ)Sekreterliğini ziyaret etmek için İstanbul’a geldi. Bilindiği gibi KEİ’nin dönem başkanlığını Ermenistanyürütmektedir ve Nalbandyan’da KEİ’nin dönem başkanıdır. Nalbandyan’ın Türkiye ziyareti Azerbaycan,Rusya, Avrupa, Amerika, Vatikan ve Ermeni diasporası tarafından yakından takip edilmiştir. Dünya basını KEİtoplantısına katılımdan ziyade Ermeni bir bakanın Türkiye’yi ziyaret etmesine daha çok dikkat çekmiştir.
Nalb
andyan’ın Türkiye ziyaretinden iki gün önce Fransa’da Ulusal Meclisin sözde Ermeni soykırımıinkarını suç sayan yasa tasarısının resmiyete kavuşması olasılığının, yeni düzenlemeyle birlikte fiilen ortadankalkması üzerine, Ermeni Diasporası bir miting düzenlemişti. Nalbandyan’ın Türkiye ziyaretinden 2 gün önceFransa’nın böyle bir açıklama yapması ve ardından Nalbandyan’ın Türkiye’ye gelmesi Ermeni Diasporasını birhayli kızdırmış oldu. Bunun üzerine Vatikan’ın da Sözde soykırımı destekler mahiyetteki açıklamalarıgerginliği iyice artırdı. Ermeni Diasporası Fransa’da yasayla meşgul olurken Ermenistan Dış İşleri BakanınınTürkiye’de diyalog yönlü mesajlar vermesi Diaspora –
Hükümet ara
sında bir ihtilafa neden oldu.
Nalbandyan’ın BCC’ ye verdiği röportajda "Diaspora Ermenistan nüfusunun üçte ikisine eşit. NasılErmenistan kamuoyunun ya da Türk kamuoyunun görüşünü yok sayamıyorsak, diasporanın görüşünü de yoksayamayız." şeklinde bir açıklama yapmıştı. Bugün ise Nalbandyan diasporanın görüşünü yansıtmayarak acıklamasının arkasında durmamış oldu. Nalbandyan BCC Türkçe Servisinden Murat Baykara’ya yaptığıaçıklamada: "Türkiye ile barışmamızdan herkesin mutlu olduğunu söyleyemem. Ama iki ülke liderlerininsorumluluğu üstleneceğini ve halklarımızın ve bölgemizin çıkarları için sıra dışı kararlar alacağımızıdüşünüyorum" şeklindeki yaptığı açıklamayla aslında çok açık bir şekilde diaspora despotluğuna atıfta bulunmuştur.
Nalbandyan’ın Türkiye’de yaptığı basın açıklamasında "Diaspora örgütlerinin Ermeni tasarısınıntanınması yönündeki çalışmalarına" ilişkin bir soru üzerine, "Ermenistan yetkilileri asla diaspora kuruluşlarınaya da herhangi bir ülkeye ’Ermeni katliamının’ uluslararası olarak tanınması konusunda çabalarınıdurdurmalarını söylemez. Söylememiştir ve söyleyemez" şeklindeki açıklaması ne anlama geliyor? Önce halkve bölge için çıkarların ön planda oluğunu daha sonra ise diasporanın çalışmalarını tasvip ederek çelişkiyedüşen Bakan, bu farklı iki yaklaşımın ne anlama geldiği bilmiyor mu acaba? Türkiye ile ilişkilerinnormalleşmesi sürecinde iyimser olduğunu sınırların açılması ve diplomatik ilişkilerin gelişmesini, mübahaseve münakaşaların diyalog yoluyla halledilmesi gerektiğini söyleyen Bakan diasporanın görüşüyle hiçteuyuşmuyor. Oysa Ermeni diasporası problemlerin çözüm yolunun ancak ve ancak Türkiye’nin 4T’yi (Tanıtım, Tanınma, Tazminat ve Toprak...) kabul etmesiyle gerçekleşeceğini söylemektedir. Ermenistan dış işleribakanı yaptığı bu çelişkili açıklamalarıyla kafamızı iyice karıştırmış oldu. Yani Nalbandyan’ın ne mıha vurduğubelli ne de nala. Acaba Bakan, Uluslararası İlişkilerde uygunluk ve sonuç mantığının uyuşmayacağını
kastederek
sonuca mı odaklanmış durumda?
Dikkat çeken diğer husus ise: Ermeni Dış İşleri Bakanı Edvar Nalbandyan’ın Türkiye’de bulunduğusırada Papa 16. Benedictus’un yaptığı açıklamalardı. Türkiye gazetesinden Yılmaz Öztuna’nın da bahsettiğigibi Papayı bir telaş sardı. Papa 16. Benedictus, Lübnan Ermenileri ru
-
hanî lideri Avram’ı kabulünde 1915’tedin yolunda ölen Ermeniler‘den bahsetti. Alman asıllı Pa
-
pa’nın, Ermeni tehcirini müttefikimiz Almanya’nınisteği üzerine yaptığımızı bilmeyen ya da unutan Papa’nın daha önce 1915 olaylarını soykırım
diye
adlandırdığı da biliniyor.
Karşımızda münakaşaların diyalog yolunda halledilmesi
gerektiğine inanan sınırların açılması vediplomatik ilişkilerin kurulmasını vurgulayan bir Ermenistan Hükümeti, Uzlaşmadan kaçarak yıpratıcıçalışmalarından taviz vermeyen despot bir diaspora ve Türkiye
-
Ermenistan yakınlaşmasından rahatsız olan
bir Vatik
an var. Medeniyetlerin ittifakına Dikkat çeken Vatikan; bu tavrıyla kendi içinde çelişkiye, diyalogu
tasfiye eden diaspora Ermeni hükümetiyle, Ermeni hükümeti de kendisiyl
e çelişkiye düşmüş durumdadır.
Sınırların açılmasıyla ekonomik ve politik anlamda gelişme kaydedecek olan Ermenistan’ındiplomatik ilişkileri geliştirmesi yönünde adım atması gerekirken diasporaya endekslenmiş dış politikasıyüzünden Türkiye’den toprak talebinde bulunması sözde soykırım iddialarını gündeme getirmesi ve Karabağ
sorununda
uzlaşılmaz bir tutum izlemesi hayret vericidir ve izlenilen bu ideolojik dış politika Türkiye
-
Ermenistan arasında ki diplomatik ilişkilerin normale dönmesin
in önündeki en büyük engeldir.
Sonuç olarak: Ermeni Diasporasının Türkiye’nin uluslar arası ilişkilere verdiği zararları ve prestijkaybına yol açacak çalışmaları şimdi iki taraflı yani hem Türkiye’ye hem de Ermenistan’da dönmüşvaziyettedir. Bilindiği gibi, dış politikanın ideolojinin dışına çıkarak milli çıkarlara göre düzenlenmesimaksimum kazançlı olan yöntemdir. Diaspora despotluğu Ermeni hükümetinin Milli menfaatler kapsamındadış politika yerine ideolojik dış politikayı benimsemesine neden olan en büyük faktördür. Ermenistan, Dışpolitikasında diasporayı ne kadar soyutlarsa o kadar kazanç elde edecektir. Nalbandyan yapmış olduğuaçıklamalarıyla Ermeni diasporasının, hükümetin karar alma mekanizmalarında ne kadar tesirli olduğunuaçıkça ifade etmiştir.
Nalbandyan kafamızda birçok soru İşareti bırakarak ülkesine döndü… Ermenist an Dışişleri Bakanı Edvard Nalbandyan 24.11.2008 ‘de Karadeniz Ekonomik İşbirliği (KEİ)Sekreterliğini ziyaret etmek için İstanbul’a geldi. Bilindiği gibi KEİ’nin dönem başkanlığını Ermenistanyürütmektedir ve Nalbandyan’da KEİ’nin dönem başkanıdır. Nalbandyan’ın Türkiye ziyareti Azerbaycan,Rusya, Avrupa, Amerika, Vatikan ve Ermeni diasporası tarafından yakından takip edilmiştir. Dünya basını KEİtoplantısına katılımdan ziyade Ermeni bir bakanın Türkiye’yi ziyaret etmesine daha çok dikkat çekmiştir.
Nalb
andyan’ın Türkiye ziyaretinden iki gün önce Fransa’da Ulusal Meclisin sözde Ermeni soykırımıinkarını suç sayan yasa tasarısının resmiyete kavuşması olasılığının, yeni düzenlemeyle birlikte fiilen ortadankalkması üzerine, Ermeni Diasporası bir miting düzenlemişti. Nalbandyan’ın Türkiye ziyaretinden 2 gün önceFransa’nın böyle bir açıklama yapması ve ardından Nalbandyan’ın Türkiye’ye gelmesi Ermeni Diasporasını birhayli kızdırmış oldu. Bunun üzerine Vatikan’ın da Sözde soykırımı destekler mahiyetteki açıklamalarıgerginliği iyice artırdı. Ermeni Diasporası Fransa’da yasayla meşgul olurken Ermenistan Dış İşleri BakanınınTürkiye’de diyalog yönlü mesajlar vermesi Diaspora –
Hükümet ara
sında bir ihtilafa neden oldu.
Nalbandyan’ın BCC’ ye verdiği röportajda "Diaspora Ermenistan nüfusunun üçte ikisine eşit. NasılErmenistan kamuoyunun ya da Türk kamuoyunun görüşünü yok sayamıyorsak, diasporanın görüşünü de yoksayamayız." şeklinde bir açıklama yapmıştı. Bugün ise Nalbandyan diasporanın görüşünü yansıtmayarak acıklamasının arkasında durmamış oldu. Nalbandyan BCC Türkçe Servisinden Murat Baykara’ya yaptığıaçıklamada: "Türkiye ile barışmamızdan herkesin mutlu olduğunu söyleyemem. Ama iki ülke liderlerininsorumluluğu üstleneceğini ve halklarımızın ve bölgemizin çıkarları için sıra dışı kararlar alacağımızıdüşünüyorum" şeklindeki yaptığı açıklamayla aslında çok açık bir şekilde diaspora despotluğuna atıfta bulunmuştur.
Nalbandyan’ın Türkiye’de yaptığı basın açıklamasında "Diaspora örgütlerinin Ermeni tasarısınıntanınması yönündeki çalışmalarına" ilişkin bir soru üzerine, "Ermenistan yetkilileri asla diaspora kuruluşlarınaya da herhangi bir ülkeye ’Ermeni katliamının’ uluslararası olarak tanınması konusunda çabalarınıdurdurmalarını söylemez. Söylememiştir ve söyleyemez" şeklindeki açıklaması ne anlama geliyor? Önce halkve bölge için çıkarların ön planda oluğunu daha sonra ise diasporanın çalışmalarını tasvip ederek çelişkiyedüşen Bakan, bu farklı iki yaklaşımın ne anlama geldiği bilmiyor mu acaba? Türkiye ile ilişkilerinnormalleşmesi sürecinde iyimser olduğunu sınırların açılması ve diplomatik ilişkilerin gelişmesini, mübahaseve münakaşaların diyalog yoluyla halledilmesi gerektiğini söyleyen Bakan diasporanın görüşüyle hiçteuyuşmuyor. Oysa Ermeni diasporası problemlerin çözüm yolunun ancak ve ancak Türkiye’nin 4T’yi (Tanıtım, Tanınma, Tazminat ve Toprak...) kabul etmesiyle gerçekleşeceğini söylemektedir. Ermenistan dış işleribakanı yaptığı bu çelişkili açıklamalarıyla kafamızı iyice karıştırmış oldu. Yani Nalbandyan’ın ne mıha vurduğubelli ne de nala. Acaba Bakan, Uluslararası İlişkilerde uygunluk ve sonuç mantığının uyuşmayacağını
kastederek
sonuca mı odaklanmış durumda?
Dikkat çeken diğer husus ise: Ermeni Dış İşleri Bakanı Edvar Nalbandyan’ın Türkiye’de bulunduğusırada Papa 16. Benedictus’un yaptığı açıklamalardı. Türkiye gazetesinden Yılmaz Öztuna’nın da bahsettiğigibi Papayı bir telaş sardı. Papa 16. Benedictus, Lübnan Ermenileri ru
-
hanî lideri Avram’ı kabulünde 1915’tedin yolunda ölen Ermeniler‘den bahsetti. Alman asıllı Pa
-
pa’nın, Ermeni tehcirini müttefikimiz Almanya’nınisteği üzerine yaptığımızı bilmeyen ya da unutan Papa’nın daha önce 1915 olaylarını soykırım
diye
adlandırdığı da biliniyor.
Karşımızda münakaşaların diyalog yolunda halledilmesi
gerektiğine inanan sınırların açılması vediplomatik ilişkilerin kurulmasını vurgulayan bir Ermenistan Hükümeti, Uzlaşmadan kaçarak yıpratıcıçalışmalarından taviz vermeyen despot bir diaspora ve Türkiye
-
Ermenistan yakınlaşmasından rahatsız olan
bir Vatik
an var. Medeniyetlerin ittifakına Dikkat çeken Vatikan; bu tavrıyla kendi içinde çelişkiye, diyalogu
tasfiye eden diaspora Ermeni hükümetiyle, Ermeni hükümeti de kendisiyl
e çelişkiye düşmüş durumdadır.
Sınırların açılmasıyla ekonomik ve politik anlamda gelişme kaydedecek olan Ermenistan’ındiplomatik ilişkileri geliştirmesi yönünde adım atması gerekirken diasporaya endekslenmiş dış politikasıyüzünden Türkiye’den toprak talebinde bulunması sözde soykırım iddialarını gündeme getirmesi ve Karabağ
sorununda
uzlaşılmaz bir tutum izlemesi hayret vericidir ve izlenilen bu ideolojik dış politika Türkiye
-
Ermenistan arasında ki diplomatik ilişkilerin normale dönmesin
in önündeki en büyük engeldir.
Sonuç olarak: Ermeni Diasporasının Türkiye’nin uluslar arası ilişkilere verdiği zararları ve prestijkaybına yol açacak çalışmaları şimdi iki taraflı yani hem Türkiye’ye hem de Ermenistan’da dönmüşvaziyettedir. Bilindiği gibi, dış politikanın ideolojinin dışına çıkarak milli çıkarlara göre düzenlenmesimaksimum kazançlı olan yöntemdir. Diaspora despotluğu Ermeni hükümetinin Milli menfaatler kapsamındadış politika yerine ideolojik dış politikayı benimsemesine neden olan en büyük faktördür. Ermenistan, Dışpolitikasında diasporayı ne kadar soyutlarsa o kadar kazanç elde edecektir. Nalbandyan yapmış olduğuaçıklamalarıyla Ermeni diasporasının, hükümetin karar alma mekanizmalarında ne kadar tesirli olduğunuaçıkça ifade etmiştir.