İsrail’in 7 Ekim Hamas saldırılarına karşı başlattığı misilleme hareketi adeta soykırım ve katliamlara dönüşmüştür.
İsrail'in yaptığı bu katliamlar yetmiyormuş gibi bir de üstüne üstlük Beyrut ve Tahran'da yaptırdığı son suikastlar işin tadını iyice kaçırmış ve dengeleri bir kez daha alt üst etmiştir.
Haniye suikastından günler önce Netanyahu, ABD seçimleri öncesinde Washington’da Kongre'de bir konuşma yapmıştır.
Netanyahu'nun yaptığı hamaset dolu konuşma ayakta alkışlanmış ve sözleri sık sık kesilmiştir.
Netanyahu konuşmasında yapılan saldırıları meşrulaştırmaya çalışmış, bu çatışmanın medeniyetler çatışması olmadığını, barbarlar ile medeniyetlerin çatışması olduğunu ifade etmiştir.
ABD, Ortadoğu ve Kuzey Afrika coğrafyasında büyük ve genişletilmiş bir İsrail Devleti istiyor.
Bu nedenle böl, parçala, yut taktiğini güdüyor.
Bütün İslam ülkelerinin Irak ve Suriye gibi olmasını planlıyor.
İsrail'in Beyrut’a saldırmasıyla Hizbullah'ın askeri komutanı Fuad Şükür’ün öldürülmesinden saatler sonra Haniye suikasti gerçekleşmiştir.
Haniye, Gazze'deki savaşı sona erdirme çabalarında bulunan baş müzakerecilerden biriydi.
Hizbullah'ın önemli ismi Fuad Şükür’ün Beyrut'ta, Haniye'nin ise İran topraklarında suikasta kurban gitmesi üzerine İran, Hizbullah'tan İsrail'in daha derinliklerine saldırmasını ve artık askeri hedeflerle sınırlı kalmamalarını beklediklerini söylemiştir.
Hal böyleyken ABD'nin kayıtsız ve şartsız İsrail’e destek vermesi, Evanjelizm inancı ile Büyük Ortadoğu Projesi'nin gereği olarak izah edilebilir.
Proje gereği ABD, Ortadoğu coğrafyasında "Hristiyan Siyonizmi" olarak ifade edilen Yahudi halkının kutsal topraklara dönüşünü savunan Evanjelizm inancı gereği Büyük İsrail Devleti’nin kurulmasını istemektedir.
Sırada kendilerine büyük engel olarak gördükleri İran ve sonrasında Türkiyevardır.
İran, henüz adı konmamış bir savaşın içine çekilmek istenmektedir.
İran, ABD ve İsrail’in çıkarları için büyük bir tehdit oluşturmaktadır.
Pentagon, ABD personelini korumak ve İsrail’i savunmak için Ortadoğu’daki askeri varlığını güçlendireceğini, bir uçak gemisinin yanı sıra kruvazörler ve muhriplerden oluşan bir savaş filosunu bölgeye göndereceklerini söylemiştir.
İslam dünyası, haklı Filistin davasında bu aşamada kınamalar ve yapılan gösteriler dışında bir şey yapmadığı gibi, ileride de bir şeyler yapacaklarına dair şimdilik bir umut yoktur.
Bölgede Türkiye ve Katar gibi ülkeler hariç, yaşanan vahşet ve trajedide diğer İslam ülkeleri pek bir şey yapmamaktadır.
Kamuoyu baskısı olmasa, Arap ülkelerinin birçoğu Filistin meselesinin neredeyse gündeme dahi gelmesini istememektedir.
İran ise her zamanki mezhepçi politikaları ve palavra demeçlerle tribünlere oynamaktadır.
ABD, İsrail ve bölge devletleri Türkiye'nin sürekli yinelediği hak ve adalet temelli iki devletli barış çağrılarına kulak vermelidir.
Eğer Ortadoğu ve Filistin'de barış sağlanamaz, çatışmalar yayılır ve sonuçta 3. Dünya Savaşı'na doğru evrilirse, bu durum kıyametten önceki son çıkış olabilir.
Ezcümle, fitne ve kaos öyle güçlü bir ateştir ki, sadece bölgeyi değil, dünyadaki her yeri ve herkesi yakabilir.
Barış, adalet ve hakkaniyet ise herkesi yaşatır.
Selam ve Dua ile...