"Stalin’in Tavukları" hikayesini hiç duydunuz mu?
Stalin, bir gün kurmaylarıyla toplantıdayken, “Sizler yıllardır devlet için çalışmış, ihtilale emeği geçmiş kişilersiniz. Söyleyin bakalım, halkın yönetime kayıtsız şartsız baş eğmesi için yöneticiler nasıl davranmalıdır?” diye sormuş.
Oradakilerden biri, “Halkın yönetilmesi dünyanın en zor işlerinden biridir” demesi üzerine Stalin, özel kalem müdürünü çağırıp, “Bana birkaç tavuk getirin hemen” diye emir vermiş.
Özel Kalem Müdürü, koşa koşa emri yerine getirmeye giderken, Stalin arkasından seslenmiş, “Birkaç avuç da darı getir!” demiş.
Dışarıda kışın soğuğu hüküm sürerken, odanın ortasında büyük bir soba gürül gürül yanıyormuş. Ancak oda o kadar genişmiş ki, köşeler yine de soğuk kalıyormuş. Bir süre sonra iki asker ellerinde tavuklarla gelmiş, ne yapacaklarını bilemeden öylece Stalin’in karşısında durmuşlar. Stalin, askerlere tavukların tüm tüylerini yolmalarını emretmiş.
Herkes şaşkınlıkla birbirine bakmış. Askerlerden birinin “Canlı canlı mı, yoldaş?” sorusuna Sovyetlerin en güçlü adamı, “Evet, canlı canlı” cevabını vermiş.
İki asker, Stalin’in yanında tavukların tüylerini canhıraş bir şekilde yolmuş. Yolunan her tavuk, çıplak ve kanlar içinde odanın kuytu köşesine kaçıp büzülmüş. Hepsi aynı köşede birbirlerine sokulup ciyaklamaya başlamış.
Stalin hiç oralı olmadan kurmaylarına dönüp, “Bundan sonra olacakları iyi izleyin” diyerek sohbetine devam etmiş.
Bir süre sonra üşüyen tavuklar, yavaş yavaş, birer ikişer sobaya yanaşmaya başlamışlar. Hiçbir olumsuz davranışla karşılaşmayınca sobanın etrafına iyice yerleşmişler. Stalin bu kez elindeki darılardan birkaç tanesini ayaklarının ucuna bırakmış.
Kısa bir süre sonra tavuklar, yeniden can havliyle kaçtıkları yere yanaşıp darıları yemeye başlamışlar. Birkaç dakika içinde tüm tavuklar, Stalin’in ayakları dibinde dolaşıp darıları gagalamaya başlamış.
İşte halk dediğiniz topluluk da bu tavuklar gibidir! Önce tüylerini yolacaksınız, sonra aç ve çıplak olarak serbest bırakacaksınız. Ardından yardım edecek, bir avuç yem vereceksiniz. Sonuçta, tavuklar hayatlarının sizin vereceğiniz yeme bağlı olduğuna inanacaklar. İşte o zaman, o halkı dilediğiniz gibi yöneteceksiniz.
Bu hikaye Stalin’e atfedilen bir hikayedir.
Gerçi bu hikaye günümüzdeki gerçeklere ne kadar benziyor, değil mi?
Tarih boyunca tüm diktatörler, masum halk kitlelerini hep tüyleri yolunacak tavuklar gibi görmüşlerdir. Tüylerini yolup kendilerinden başka sığınılacak bir merci bırakmayan, ufak tefek ulufeler dağıtarak halkın bağlılığını sağlamaya çalışan diktatörler, bugünün dünyasında da kendilerini göstermektedirler.
Küresel sorunların, krizlerin, savaşların, açlık ve sefaletin temel nedeni, batı medeniyetinin ‘demokrasi’ adı altında dayattığı bu sözde demokratörlük anlayışıdır.
Küresel ekonomiyi kontrol eden vahşi batı kapitalizmi, ülkelerin yönetimlerine ve insanlara Stalin’in tavuklarına verdiği türden yemler atarak, sözde serbest piyasa ekonomisi adı altında, insanları tüketen bir toplum haline getirmektedir.
Gerçek demokrasiye geçiş, hukukun üstünlüğü ilkesiyle mümkün olabilir.
Hukukun üstünlüğü ise eşitlik, adalet ve şeffaflık ile sağlanabilir.
Günümüzde Stalin türü diktatörler kimdir ve tüyleri yolunup yemlenen tavuklar kimlerdir?
Bu yazı tamamen hayal ürünü ve hikayeden alıntılanmış bir yazıdır.
Gerçek kişi ve kurumlarla bir ilgisi yoktur.
Boşuna komplo teorileri kurmayın.
Bir avuç yeme kanmayın.