Tarihi geçmiş gazeteler, dergiler, boş şişeler, her çeşit plastik eşya, poşetler, ambalajlar, eski giysiler, kırık dökük veya bozuk eşyalar ve akla hayale gelmeyecek çeşitlilikte işe yaramayan bir dünya şey.
Normalde çöpe atılması gereken bu gibi nesneleri atmakta zorlanıyor hatta evinizi bunlarla dolduruyor ve kendinize mani olamıyorsanız dikkat edin "dispozofobi" kapınızı çalıyor olabilir.
Gereksiz her şeyi biriktirmek, çöpe atamamak; psikolojide "dispozofobi" yani obsesif kompulsif bozukluğunun bir alt tipi olarak tanımlanıyor.
Halk arasında "istifçilik" olarak da bilinen bu rahatsızlık, kişinin sosyal yaşantısına büyük ölçüde kısıtlıyor.
İstifçilik hem kişiye hem de yakın çevresinde maddi ve manevi zarar veriyor.
Herkesin atamadığı bir şey var ama…
Herkesin evinde atmaya kıyamadığınız bir giysi, bir köşede bekleyen bir cihaz ya da hatırası olduğunu düşünerek sakladığı bazı nesneler illaki oluyor… Hal böyle olunca insan bir an "yoksa bende de dispozofobi mi var?" diyerek kendinden şüpheye düşüyor, öyle değil mi?
Korkmayın! Uzmanlar, bazı eşyaların ileride lazım olabilir düşüncesiyle saklamasını "istifçilik" olmadığını söylüyor. Zira istifçiliğin de bazı olmazsa olmazları var.
Söz gelimi, toplanan ve bir türlü atılamayan eşyaların tutarsızlığı ve düzensizliği dikkat çekiyor.
Ayrıca dispozofobiden muzdarip kişilerin, banyo, mutfak, yatak odası gibi yaşam alanlarının çok küçük bir kısmını kendileri için kullanabiliyorlar çünkü gereksiz eşyalar etraflarını sarmış oluyor.
Yaşam kalitesini bir hayli düşüren bu rahatsızlığı bulunanlar gerçekten de yaşam alanını kısıtlayacak kadar fazla şey biriktiriyorlar.
Normalde çöpe atılması gereken bu gibi nesneleri atmakta zorlanıyor hatta evinizi bunlarla dolduruyor ve kendinize mani olamıyorsanız dikkat edin "dispozofobi" kapınızı çalıyor olabilir.
Gereksiz her şeyi biriktirmek, çöpe atamamak; psikolojide "dispozofobi" yani obsesif kompulsif bozukluğunun bir alt tipi olarak tanımlanıyor.
Halk arasında "istifçilik" olarak da bilinen bu rahatsızlık, kişinin sosyal yaşantısına büyük ölçüde kısıtlıyor.
İstifçilik hem kişiye hem de yakın çevresinde maddi ve manevi zarar veriyor.
Herkesin atamadığı bir şey var ama…
Herkesin evinde atmaya kıyamadığınız bir giysi, bir köşede bekleyen bir cihaz ya da hatırası olduğunu düşünerek sakladığı bazı nesneler illaki oluyor… Hal böyle olunca insan bir an "yoksa bende de dispozofobi mi var?" diyerek kendinden şüpheye düşüyor, öyle değil mi?
Korkmayın! Uzmanlar, bazı eşyaların ileride lazım olabilir düşüncesiyle saklamasını "istifçilik" olmadığını söylüyor. Zira istifçiliğin de bazı olmazsa olmazları var.
Söz gelimi, toplanan ve bir türlü atılamayan eşyaların tutarsızlığı ve düzensizliği dikkat çekiyor.
Ayrıca dispozofobiden muzdarip kişilerin, banyo, mutfak, yatak odası gibi yaşam alanlarının çok küçük bir kısmını kendileri için kullanabiliyorlar çünkü gereksiz eşyalar etraflarını sarmış oluyor.
Yaşam kalitesini bir hayli düşüren bu rahatsızlığı bulunanlar gerçekten de yaşam alanını kısıtlayacak kadar fazla şey biriktiriyorlar.
Dispozofobi genelinde Türkler' de fazla olmayan piskolojik bir durum.Bu durum genelinde Avrupada veya Amerika görünür. Sebebide insanlar sosyal yönlerini terk ederler yanlızlık başkalarıyla birşeylerini paylaşmazlar, hep bana, gözleri açtır, doymak bilmezler. Sosyal yönü güçlü insanlarda, başkaları ile paylaşmasını seven insanlarda böyle bir durum yoktur. Türkler genelde tek çocuklu olmayıp büyük aile oldukları için böyle durumu yaşamazlar, çocuklar Türk kültüründe sosyal yetişir ve paylaşmasını da sever. Fazla mal veya para pul insanların özgürlüğünü kısıtlar, ne kadar az olursa malın mülkün o kadar serbest olursun. Fazla derdin de olmaz bu altını, parayı pulu saklamak için. Türkler tarihte göçebe hayatı yaşadıkları için yanlarında at ları, ailesin den değerli bir şeyi yoktu zaten . Türk böyle dispozofobi nedir bilmez. Kefenin' de cebi yok ayrıca.Böyle şeyler biz Türkler için yeni moda :))