Fırlatılan her uzay aracı ve uzayda artan çalışmalar, daha fazla kontrolsüz enkazın yörüngedeki uzay araçları için tehdit oluşturmasına neden oldu.
UZAY ÇÖPLÜĞÜ NASIL OLUŞTU?
Roketleri yakıt taşıyan devasa metal tanklar olarak tanımlamak yanlış olmaz. Fırlatılma sırasında yakıtı biten yakıt tankları, yükü hafifletmek için roketin ana gövdesinden ayrılır. Bu parçalardan bazıları Dünya'ya düşer ve atmosferde sürtünerek yanar. Ancak bu roket parçalarından birçoğu da yörüngede kalır ve Dünya'nın etrafında dolanmaya devam eder. İşte ilk uyduların fırlatılmasından günümüze kadar yapılan tüm uzay yolculuklarının bir sonucu olarak; Dünya'nın alçak yörüngesinde kalan roket parçaları, kırık uydu parçaları, uydular, gerçekleştirilen testler ve patlamaların ardından kalan milyonlarca şarapnel parçasından oluşan bu yığının tümü, uzay çöplüğüne dönüşür.
Şu ana kadar tespit edilebildiği kadarıyla, alçak yörüngede kullanılmayan yaklaşık 2 bin 600 tane uydu, bir bilgisayar ekranından daha büyük 10 bin nesne, yaklaşık bir portakal büyüklüğünde 20 bin nesne, bir bilye büyüklüğünde 500 bin nesne ve 100 milyondan daha fazla takip edilemeyecek kadar küçük parçacık bulunmaktadır. Bunlara astronotların idrar torbaları ya da araçlardan dökülen boya parçacıkları da dahil.
Tüm bu çöp yığını, Dünya'nın alçak yörüngesinde saatte yaklaşık 30.000 km hızla hareket ediyor. Bu hızdaki küçük bir parça bile bir uzay aracını ya da bir uyduyu parçalayabilir! Ya da çarpışma risklerini düşünmek bile istemeyiz.
Şu anda yörüngede bulunan en büyük uzay çöplerinden biri, Envisat gözlem uydusunun 8 ton ağırlığındaki çöpleridir. Bu uzay çöplerinin, 150 yıla kadar yörüngede kalarak tehdit oluşturmaya devam edeceği düşünülmekte.
GELECEĞİMİZİ TEHDİT EDİYOR
Uzay çöplerinin yüzde 70'i Dünya'dan yaklaşık 2 bin km yukarıdadır. Bu durum hem uzayda çalışan insanları hem de birçok küresel teknolojinin yer aldığı altyapı ağını tehlikeye atmakta. Alçak Dünya yörüngesine yerleştirilen bu iletişim ağları sayesinde hava durumu, küresel iletişim, GPS ve navigasyon, asteroit tespiti yanında birçok bilimsel çalışma yürütülür. Başka bir deyişle, bu uyduların birden yok olmaları tehlikeli durumlara neden olabilir.
Uzay çöplüğünde yer alan parçacıklardan birinin bile kullanılan uydulardan birine çarpması, onları anında kullanılmaz hale getirebilir.
Gelişen teknoloji ile uydu sayılarının ve buna bağlı olarak uzay çöpleri ve tehlikelerinin önümüzdeki yıllarda daha da artacağı söylenebilir. Herhangi iki enkaz parçasının birbirine çarpma ihtimali düşüktür, ancak küçük bir kaza bile felaketle sonuçlanabilir.
NASA'da çalışan bilim insanı Donald Kessler, 1978 yılında bir çarpışmadan kaynaklanan enkazın başka çarpışmalara yol açacağı ve yörüngede hiçbir şey kalmayana kadar her biri daha fazla enkaz ve daha fazla yıkım yaratacağı bir domino etkisi senaryosu tanımladı. Bu senaryo "Kessler Etkisi" olarak adlandırıldı. 2013 yılında vizyona giren bilim kurgu filmi 'Gravity' bu senaryo üzerine kurgulanmıştır.