Çikolata markası Patiswiss'in CEO'su Elif Aslı Yıldız Tunaoğlu, bir ürününün küflü çıktığına dair paylaşım yapan tüketiciye verdiği cevapla gündem oldu. Tunaoğlu kişisel sosyal medya hesabından verdiği yanıtla kullanıcıya sert bir dille tepki gösterdi ve dava açma tehdidinde bulundu. Cevabıyla gündem olan, tepkiler sonrası paylaşımını silen ve peş peşe açıklamalar yayınlayan Tunaoğlu görevi bıraktığını duyurdu. Son olarak market zincirleri de Patiswiss ürünlerini raflardan ve online satış platformlarından kaldırdı.(Gündem)
Bu olay bana yıllar önce yaşadığım Oralet olayını hatırlattı ama bu hatırlama çok ama çok olumlu bir hatırlama! Patiswiss'in tam tersine. Yıllar önce ve ben 13-14 yaşlarında bir çocukken, evimizde Oralet çok içilirdi, özellikle Oralet Portakal. Ailece hatta geniş ailemizde de çok severdik. Annemin kalabalık bir ailesi var. 4 dayım, bir teyzem, o zaman bazıları evli ve çocukluydu, bazıları bekardı. Anneannemin evinde hepberaber toplandığımızda, kuzenlerim, anneannem, dedem, dayılarım, annem, babam, teyzem, erkek kardeşim, hatta yakında oturan annemin kuzenleri hepberaber yemeklerden sonra çay yerine bazen de çayla beraber Oralet Portakal içerdik. Anneannemin ya dili dönmezdi ya da komiklik olsun diye bizi güldürmek için yapardı bilmiyorum, Oralet yerine Horolop derdi. Biz de kikirderdik çocuklar olarak. Hadi bana bir Horolop yapın derdi.
Neyse asıl konumuza gelelim; Birgün ben evde yalnızım, kendime Oralet yapmak istedim ama tadı bir tuhaf geldi. Ben de üşenmedim, oturdum, Oralet firmasına bir mektup yazdım. Mektupta dedim ki: "Biz ailece Oralet'i çok seviyoruz ve sürekli içiyoruz. Ancak bu sefer tadı bana tuhaf geldi acaba bozuk muydu?" minvalinde bir mektup yazdım. Tabi bu dediğim 80'li yıllar. Öyle email, sosyal medya falan yok. Bildiğiniz mektup yazdım, Oralet kutusunun üzerinden fabrika adresini buldum, ve mektubu zarfa koyup, postaneden pul alıp, bir güzel postaladım. Peki ne oldu dersiniz? İki - üç hafta kadar sonra kapımıza bir genç kız ve bir genç erkek olmak üzere iki kişi geldi. Kendilerini Oralet firmasının müşteri temsilcileri olarak tanıttılar. Evde annem ve ben vardık. Önce bir şaşkınlık yaşadık. Sonra ben yazdığım mektubu hatırlayıp anneme kısa bir açıklama yaptım (annem bu tip olaylarıma alışıktı.) Sonra bizdeki Oralet'i istediler, mutfaktan gidip, alıp getirdim. Önce kapağı açıp her ikisi de birer kere kokladılar (muhtemelen şüpheli birşey bulamamışlardı.) Sonra bize yepyeni, hiç paketi açılmamış iki tane Oralet Portakal verip gittiler. Biz de teşekkür ettik.
Bu olayı neden hatırladım, işte bu Patisswiss denilen ve adını ilk defa duyduğum çikolatanın küflü çıkması üzerine yapılan şikayet ve akabinde şu anda istifa etmiş olan CEO'nun yazdığı cevaplar ve bu konunun gündemi haklı olarak meşgul etmesi üzerine geçmişte yaşadığım bu deneyim aklıma geldi. Müşteri her zaman haklıdır mottosu ile büyütüldük biz ve emailin bile olmadığı o yıllarda evimize kadar gelen Oralet Müşteri Temsilcilerine şu anda yürekten teşekkür ediyorum. Bir çocuğun yazdığı mektubu bile titizlikle okuyup, dikkate alıp, aksiyon alacak kadar müşteri memnuniyetine odaklanmış bir şirket oldukları için de tebrik ediyorum. Güzel bir örnek olması açısından paylaşmak istedim, YouTube kanalıma üye olursanız çok sevinirim: @hrlinkconsulting - Esra Oziskender, Teşekkürler.
Türk halkının çok sevdiği Oralet, portakal özü/tozu markasıdır.
1960'larda Eczacıbaşı'nın piyasaya sunduğu bir üründür. Kavanozlarda sadece turuncu renkli portakal aroması olarak pazara sunulmuştur. Daha sonra 1980'li yıllarda rakip olarak Lezzo gibi başka markalar da pazara girince Oralet pazar payını oldukça yitirmiş, 1995 yılında piyasadan çekilmiştir. 2007 yılında Eczacıbaşı grubu tekrar üretim kararı almıştır. Sadece motel, tatil köyü, restoranlar ve otel gibi ev dışı kullanım pazarına yönelik olarak 450 grlık endüstriyel ambalaj boyutunda ve şerbetlik makinesiyle kullanılmak üzere üretilen Oralet'in ürün seçeneklerinde, portakal, limon ve vişne aromalı çeşitler yer aldı.
Türkiye'de hazır gıda tüketiminin az olduğu dönemde tam isim karşılığı bulunamamış bu nedenle Eczacıbaşı'nın diğer bir markası Selpak gibi markası isim olmuş bir içecektir. Piyasaya sürüldüğü dönemlerde buzdolabının yaygın olmaması nedeniyle soğuk içme alışkanlığı gelişmediğinden, özellikle sıcak içilen, çay ve Türk kahvesine alternatif olmuştur. (Vikipedi)