Washington, New York ve Ankara'daki farklı kaynaklardan alınan bilgiler ışında Zarrab'ın ABD'ye gidişinin bilinçli olarak alınmış bir karar olduğu ihtimali öne çıkıyor.Üç neden:Zarrab’ın ABD'ye gidiş kararı almasında konuyu izlemiş farklı isimlerle görüşüldüğünde üç ana neden olduğu ortaya çıkıyor.En büyük neden olarak İran’da Babek Zencani’nin idama mahkum olması ve bununla birlikte İran’dan kendisine yönelen tehditin büyümesi olduğu. Konu ile ilgili geçmişte çalışmalar yapmış kaynakların bildirdiğine göre İran'da geçtğimiz sonbahar ayında ölüme mahkum edilen Zencani, Zarrab’a bir mektup ile ulaşarak, parasının İran’a ulaştırıldığı takdirde kendisinin kurtulabileceğini söyleyerek, Zarrab’dan talepte bulunduğu öğrenildi. Zarrab, bu mektup ile çok daha büyük bir baskı altına giriyor.Bir ikinci neden ise, Zarrab’ın halen işi gereği Dubai merkezli ticaretini sürdürdüğü ve Dubai’ye gidiş-gelişleri esnasında duyduğu endişe idi. Zarrab, Dubai'nin Emiri, aynı zamanda ABD yönetimine de yakın Maktum ailesi tarafından kendisinin rızası dışında bu yolculuklarından birinde Dubai veya çevre ülke havaalanlarından başka birinde ABD’ye kendisinden habersiz şekilde teslim (paket) edilmesinden korktuğu duyumu ortaya çıktı.Üçüncü olarak da Reza Zarrab, artık Türkiye’de de kendisini giderek güvensiz hissetmeye başlamıştı. Çember daralıyordu. Hele Zencani'nin idam kararından sonra. Örneğin Washington’ın önemli İran uzmanlarından ve ABD Kongresinde de görüşüne sıklıkla başvurulan uzman Emanuele Ottolenghi de, geçmiş haftalarda Zarrab’ın İran’ın suikast ekiplerinin Türkiye’de kendisini yalnız bırakmayacağından korktuğunu ve bunun için anlaşarak ABD'ye geldiğini düşündüğünü ifade etmişti.Bütün bunlardan dolayı Zarrab, Amerikan yönetiminin ilgili birim yetkilileri ile iletişime geçti. Tam olarak ne zaman iletişime geçtiği hususunda ise halen bazı farklı görüşler bulunuyor. Bunun yanısıra Zarrab'ın Amerikan yetkilileri ile yurdışında iken, örneğin Dubai'deki bir gezisi sırasında iletişime geçmiş olabileceği de yabana atılmayacak bir teori.İrtibat gitmeden kurulduAmerikan Devletinin ilgili kurum yetkilileri ile Zarrab, Türkiye’de veya yurtdışında iken irtibat kurmuş olmaları ciddi bir olasılık. Bir Washington kaynağına göre Zarrab'ın kendisi Amerikan yetkilileri ile irtibat kurdu. Zarrab'ın Amerikalı yetkililer ile irtibat kurduğu en güçlü ihtimal olarak görülüyor.Zarrab ABD’ye niçin gitmesi gerektiğini biliyordu. Türkiye artık güvenli gelmiyordu. Nasıl karşılanacağını ise bilmiyordu.Bu bilgiler üzerine tahmin şu ki, Zarrab muhtemelen kendisini bir yargı sürecinin ABD'de beklediğini biliyordu. 'Karım ve kızım ile birlikte Disneyland’i ziyaret ediyoruz' bahanesini söyledi ve söylemeye devam edecek. Ama Zarrab'ın ABD'ye hayatını kurtarmak için geldiği yönünde her geçen gün artan delil ve işaretler görülüyor.
Zarrab, Amerikan yetkili birimlerine vereceği bilgilerle kendisine gelebilecek cezayı hafifleteceğini umdu. Gerçekten de henüz ilk kefalet başvurusunda da birçok beklenmeyen belgeyi Başsavcılığa sundu. Doğrudan 'First Lady' Emine Erdoğan'ın Togemder'ine milyonlarca dolar para verdiğini açıkladı. Daha önce böyle bir bilgi ortalıkta yoktu. Togemder'in websitesini kapattırdı.Zarrab'ın tutuklandığının duyulduğu gün, Ankara birbirine girdiZarrab'ın tutuklandığının duyulduğu, 21 Mart gecesi ve sonrasında Türkiye Dışişleri, Başbakanlık özellikle Emniyet Müdürlüğü ve bazı birimlerin panik halinde Ankara’daki Amerikan Büyükelçiliği yetkililerine ulaşmaya çalışıp, tutuklamayla ilgili bilgi alma gayretine girdikleri, o günlerde Ankara’daki trafiği izlemiş bir kaynak tarafından kaydedildi.O saatleri anlatan bazı Amerikan yetkililerine göre; telefonları o gün Türk makamlarından gelen aramalar nedeniyle hiç susmadı.Herkes Zarrab meselesini merak ediyordu.Zarrab neden ABD'ye gitmiş, neden tutuklanmıştı?Suçlamalar neydi?Buna benzer, birçok sorunun cevabını bulmak için Türk hükümeti yetkilileri Amerikalılar ile görüşebilmek için birbiri ile yarışa girmişti.Türk yetkililer, tutuklanma konusunda Amerikan Büyükelçiliginin verebileceği fazla bir bilginin olmadığını, bilmiyorlardı. Evet, yanlış duymadınız.Büyükelçilik yetkilileri, Zarrab operasyonunun içinde değildi. Zarrab konusunu, Amerikan Büyükelçilik diplomatları değil, Ankara’daki bazı farklı Amerikan kurumları izlemiş ve Zarrab ile koordine etmişti.Diğer yetkililer de ısrarlı Zarrab sorularına karşılık, Türk tarafına bilgi veremediler veya vermediler.Amerikalı yetkililer ‘hiçbir yorum yapmak mecburiyetimiz yok’ tutumunu korudu. Bu bir yargı konusu veya ''law enforcement'' meselesiydi.Halkbank’a ambargo iki kez Beyaz Saray’dan döndü.Zarrab ve ABD ilişkisi kurcalanırken, daha önce Türkiye’ye yansımayan bir bilgi de ilk kez gün ışığına çıktı. İran’a ambargoları delmekte rolü olduğu Amerikan Hazine Bakanlığının ilgili birimlerince tespit edilen Halkbank’a ambargo koyulması kararının (secondary sanctions) iki farklı zamanda Beyaz Saray’dan geri dönmüştü.Dönemin Beyaz Saray’daki üst düzey yetkilisi Don Fried, Türkiye ile ilişkilerin önemine atıf yaparak, Halkbank’a ambargo konmaması yönünde ağırlığını koyan kişiydi.Beyaz Saray ‘siyasi çıkarlar’ nedeniyle, Türkiye ile ilişkileri bozmamak için İran ambargolarının delinmesine ses çıkarmamıştı.Zarrab tutuklandıktan sonra Amerikan siyasi mahfillerinden, soruşturmayı yürüten birimlere bu kez, Halkbankası'nın ambargodan korunması gerektiği yönünde bir baskı gelmedi.Washington’da, uzun yıllar Hazine Bakanlığı ve ilgili yönetim birimlerini izlemiş kaynağın belirttiğine göre, ABD yönetiminin siyasi baskı koymaması çok önemli bir detay.ABD'nin Türkiye'deki Büyükelçisi John Bass’in Washington’daki patronu ABD Dışişleri Bakanlığının Avrupa işlerinden sorumlu yardımcısı Victoria Nuland kanadından, ‘aman, Türkiye ile ilişkilerde bu dava bir sıkıntı oluşturmasın’ şeklindeki yaklaşım bu kez görülmedi.Zarrab’ın Türk pasaportu sahibi olması da bir faktör olarak kabul edilmedi.FBI, Zarrab olayının neresinde?İşi gereği, Başsavcı Bharara’yı izlemiş, Zarrab'ın Hakimi Richard J. Berman’ı da bilen, bunların verdiği kararlardan ve yaptığı soruşturmalardan haberdar olan bir New York kaynağı ile Zarrab’ın yakalanmasını ve FBI’in rolünü de konuştum.Öncelikle (benim de eskiden sandığım gibi) yurdışındaki istihbari işleri sadece CIA ve ona bağlı yetkililerin yaptığının doğru olmadığını öğrendim.Hatta FBI kendi websitesinde açıkça ‘’yurtdışı operasyonlarımız’’ diyerek bunu bizzat söylüyor. Turkiye'de temsilciliklerinin olduğunu saklamıyorlar.New York’un kolluk kuvvetlerinin, FBI ve ilgili federal savcılıkların çalışma ritmini geçmişten beri bilen kaynağım durumu şöyle özetledi: ‘’Federal savcılığın açtığı davalarda FBI gerekirse yurtdışında operasyon gerçekleştirir. Yasal olan bu yetkisini kullanır, ama durup dururken kullanamaz.’’Bharara’nın ofisi, federal savcılık olarak Zarrab’ın da içinde bulunduğu ambargoları delme grubunu ve operasyonlarını 2010 yılından beri izlediğini ön iddianamede açıkça yazmıştı.(Bir Amerikan kaynağına göre; Amerika, ambargo delme operasyonunu Türkiye-İran-Brezilya’nın 2010 yılında imzaladığı nükleer anlaşma sonrası izlemeye başladı.)New York kaynağı devamla:‘’Şu soru şimdiye dek hiç sorulmadı: İddianame Aralık 2015’de sunulmuş ama içindekilere bakıldığında 2010’den beri suçların izlendiği ifade ediliyor. Peki Amerikalılar 4 yıl boyunca nasıl bilgi topladılar ve neden beklediler?Cevabı şu: İddianameye göre 2014’te Rouhani’nin gelişinden sonra, ambargo delme operasyonları durmuş. Zaten 17-25 Aralık skandallarından sonra o operasyonların durduğunu da biliyoruz.Yani bu soruşturma 2010’dan beri var. Zarrab ikna edildiğinde ise iddianame sunuluyor.’’Zarrab’ın ABD’ye gelme iknası, iddianamenin kabul edildiği 17 Aralık tarihinden önce olabilir.Bu işlerden anlayan kaynağım şunu söylüyor:‘’Zarrab’ı FBI takip ediyordu ama başka bir ülkede almaları mümkün değildi. İkna olup kendisi Türkiye’den çıkarsa, ABD’ye gelebilirse, o halde dava açmaları mantıklı olurdu, zira ön iddianamenin 3 sanığı da (Reza Zarrab, Kamelya Camşidi, Hüseyin Necefzade) yurtdışındaydı. Bharara sanık olmadan bu davayı açarsa zor duruma düşeceğini ve sanıkları resmi yolla alamayacağını biliyordu.’’Bharara, nihayet üç sanıktan en önemlisini ABD'de bulmuştu.
Zarrab, Amerikan yetkili birimlerine vereceği bilgilerle kendisine gelebilecek cezayı hafifleteceğini umdu. Gerçekten de henüz ilk kefalet başvurusunda da birçok beklenmeyen belgeyi Başsavcılığa sundu. Doğrudan 'First Lady' Emine Erdoğan'ın Togemder'ine milyonlarca dolar para verdiğini açıkladı. Daha önce böyle bir bilgi ortalıkta yoktu. Togemder'in websitesini kapattırdı.Zarrab'ın tutuklandığının duyulduğu gün, Ankara birbirine girdiZarrab'ın tutuklandığının duyulduğu, 21 Mart gecesi ve sonrasında Türkiye Dışişleri, Başbakanlık özellikle Emniyet Müdürlüğü ve bazı birimlerin panik halinde Ankara’daki Amerikan Büyükelçiliği yetkililerine ulaşmaya çalışıp, tutuklamayla ilgili bilgi alma gayretine girdikleri, o günlerde Ankara’daki trafiği izlemiş bir kaynak tarafından kaydedildi.O saatleri anlatan bazı Amerikan yetkililerine göre; telefonları o gün Türk makamlarından gelen aramalar nedeniyle hiç susmadı.Herkes Zarrab meselesini merak ediyordu.Zarrab neden ABD'ye gitmiş, neden tutuklanmıştı?Suçlamalar neydi?Buna benzer, birçok sorunun cevabını bulmak için Türk hükümeti yetkilileri Amerikalılar ile görüşebilmek için birbiri ile yarışa girmişti.Türk yetkililer, tutuklanma konusunda Amerikan Büyükelçiliginin verebileceği fazla bir bilginin olmadığını, bilmiyorlardı. Evet, yanlış duymadınız.Büyükelçilik yetkilileri, Zarrab operasyonunun içinde değildi. Zarrab konusunu, Amerikan Büyükelçilik diplomatları değil, Ankara’daki bazı farklı Amerikan kurumları izlemiş ve Zarrab ile koordine etmişti.Diğer yetkililer de ısrarlı Zarrab sorularına karşılık, Türk tarafına bilgi veremediler veya vermediler.Amerikalı yetkililer ‘hiçbir yorum yapmak mecburiyetimiz yok’ tutumunu korudu. Bu bir yargı konusu veya ''law enforcement'' meselesiydi.Halkbank’a ambargo iki kez Beyaz Saray’dan döndü.Zarrab ve ABD ilişkisi kurcalanırken, daha önce Türkiye’ye yansımayan bir bilgi de ilk kez gün ışığına çıktı. İran’a ambargoları delmekte rolü olduğu Amerikan Hazine Bakanlığının ilgili birimlerince tespit edilen Halkbank’a ambargo koyulması kararının (secondary sanctions) iki farklı zamanda Beyaz Saray’dan geri dönmüştü.Dönemin Beyaz Saray’daki üst düzey yetkilisi Don Fried, Türkiye ile ilişkilerin önemine atıf yaparak, Halkbank’a ambargo konmaması yönünde ağırlığını koyan kişiydi.Beyaz Saray ‘siyasi çıkarlar’ nedeniyle, Türkiye ile ilişkileri bozmamak için İran ambargolarının delinmesine ses çıkarmamıştı.Zarrab tutuklandıktan sonra Amerikan siyasi mahfillerinden, soruşturmayı yürüten birimlere bu kez, Halkbankası'nın ambargodan korunması gerektiği yönünde bir baskı gelmedi.Washington’da, uzun yıllar Hazine Bakanlığı ve ilgili yönetim birimlerini izlemiş kaynağın belirttiğine göre, ABD yönetiminin siyasi baskı koymaması çok önemli bir detay.ABD'nin Türkiye'deki Büyükelçisi John Bass’in Washington’daki patronu ABD Dışişleri Bakanlığının Avrupa işlerinden sorumlu yardımcısı Victoria Nuland kanadından, ‘aman, Türkiye ile ilişkilerde bu dava bir sıkıntı oluşturmasın’ şeklindeki yaklaşım bu kez görülmedi.Zarrab’ın Türk pasaportu sahibi olması da bir faktör olarak kabul edilmedi.FBI, Zarrab olayının neresinde?İşi gereği, Başsavcı Bharara’yı izlemiş, Zarrab'ın Hakimi Richard J. Berman’ı da bilen, bunların verdiği kararlardan ve yaptığı soruşturmalardan haberdar olan bir New York kaynağı ile Zarrab’ın yakalanmasını ve FBI’in rolünü de konuştum.Öncelikle (benim de eskiden sandığım gibi) yurdışındaki istihbari işleri sadece CIA ve ona bağlı yetkililerin yaptığının doğru olmadığını öğrendim.Hatta FBI kendi websitesinde açıkça ‘’yurtdışı operasyonlarımız’’ diyerek bunu bizzat söylüyor. Turkiye'de temsilciliklerinin olduğunu saklamıyorlar.New York’un kolluk kuvvetlerinin, FBI ve ilgili federal savcılıkların çalışma ritmini geçmişten beri bilen kaynağım durumu şöyle özetledi: ‘’Federal savcılığın açtığı davalarda FBI gerekirse yurtdışında operasyon gerçekleştirir. Yasal olan bu yetkisini kullanır, ama durup dururken kullanamaz.’’Bharara’nın ofisi, federal savcılık olarak Zarrab’ın da içinde bulunduğu ambargoları delme grubunu ve operasyonlarını 2010 yılından beri izlediğini ön iddianamede açıkça yazmıştı.(Bir Amerikan kaynağına göre; Amerika, ambargo delme operasyonunu Türkiye-İran-Brezilya’nın 2010 yılında imzaladığı nükleer anlaşma sonrası izlemeye başladı.)New York kaynağı devamla:‘’Şu soru şimdiye dek hiç sorulmadı: İddianame Aralık 2015’de sunulmuş ama içindekilere bakıldığında 2010’den beri suçların izlendiği ifade ediliyor. Peki Amerikalılar 4 yıl boyunca nasıl bilgi topladılar ve neden beklediler?Cevabı şu: İddianameye göre 2014’te Rouhani’nin gelişinden sonra, ambargo delme operasyonları durmuş. Zaten 17-25 Aralık skandallarından sonra o operasyonların durduğunu da biliyoruz.Yani bu soruşturma 2010’dan beri var. Zarrab ikna edildiğinde ise iddianame sunuluyor.’’Zarrab’ın ABD’ye gelme iknası, iddianamenin kabul edildiği 17 Aralık tarihinden önce olabilir.Bu işlerden anlayan kaynağım şunu söylüyor:‘’Zarrab’ı FBI takip ediyordu ama başka bir ülkede almaları mümkün değildi. İkna olup kendisi Türkiye’den çıkarsa, ABD’ye gelebilirse, o halde dava açmaları mantıklı olurdu, zira ön iddianamenin 3 sanığı da (Reza Zarrab, Kamelya Camşidi, Hüseyin Necefzade) yurtdışındaydı. Bharara sanık olmadan bu davayı açarsa zor duruma düşeceğini ve sanıkları resmi yolla alamayacağını biliyordu.’’Bharara, nihayet üç sanıktan en önemlisini ABD'de bulmuştu.