Trump Amerikan başkanı seçildiğinde, ABD de 200 yıllık küresel sermaye hakimiyetinin sona erdiği, milli devletin güçlendiği, lobitokrasi yerine demokrasinin hakim olacağı, Trump’ın bir avuç küresel sermaye sahibi nin çıkarları yerine, Amerikan halkının çıkarlarını koruyan bir başkan olacağı beklentisi oluşmuştu. Ne yazık ki bu beklentinin ömrü kelebeğin ömrü kadar kısa sürdü. Küresel sermaye kontrolündeki ‘’Derin Amerikan Devleti’’ ile Trump’ın liderliğindeki Devlet in çatışmasında zafer derin devletin oldu. Trump’ın en yakın arkadaşı, Milli savunma danışmanı Flynn istifaya zorlandı, Hilary Clinton’un e postasını deşifre eden FBI başkanı nın görevine son verildi.Amerikan halkının aleyhine bir seyir izleyen serbest dış ticaret anlaşmalarını iptal eden Trump, suikast ve iç savaş tehditleri ile daha ne olduğunu anlayamadan operasyona uğradı ve hızla küresel sermaye ve derin devletin atadığı bürokrat ve danışmanlar tarafından kuşatıldı.Küresel sermaye çıkarlarını savunan derin devletin, halkın çıkarlarını savunan asli devlet tarafından kontrol edilmesi bu şekilde oluyordu. Amerikan devletinin kritik makamlarında yer alan 3500 kişi, derin devlet tarafından atanıyor ve bu 3500 kişilik senkronize karar alabilen bürokrat kadro sayesinde, Amerikan Devleti, derin devlet tarafından yönetiliyordu. Bu bürokrat kadro sayesinde devlet; halkın çıkarları yerine küresel sermaye çıkarlarına hizmet eden bir yapıya dönüştürülüyordu. Amerikan dış politikasında etkin olan bu yapı genel ismi ile Neo-Conservative (Neo-Con) olarak tanımlanmaktadır.Neo Con Yapı ve Yeni Dünya DüzeniPaul Craig Roberts ‘’Truth Become Un-American’’ isimli makalesinde Yeni Dünya Düzenini, Amerika’nın dünya egemenliğini, İsrail’in ise Orta Doğu egemenliğini ele geçirmek için geliştirdiği bir model olarak tanımlıyor. Roberts’a göre bu modelin karşısında duran iki ülke; Çin ve Rusya ile nükleer savaş kaçınılmaz.Bir zamanlar Sovyetlerin Batı Avrupa’yı işgal etme ihtimaline karşı kurulmuş bir savunma ittifakı olan NATO, bugün Amerikan hegemonyası adına asker temin eden bir yapıya dönüşmüş durumda. Bu nedenle, Amerika’nın Ortadoğu’da İsrail’in egemenliğini sağladıktan sonra Rusya ve Çin ile nükleer bir çatışmaya girmesi kaçınılmaz görünmektedir. Zira, ekonomik olarak çok hızlı büyüyen Çin, Amerika’nın dünya için bir tehditdir. Ekonomik büyüklük bir süre sonra askeri büyüklük ve dünya siyasetinde söz sahibi olmayı getirdiğinden, Amerika’nın ekonomik tıkanıklığı aşabilmesinin ve dünyaya hakim olabilmesinin tek yolu savaş tan geçmektedir.Amerika’nın dünya egemenliği bir Neo-Con olan Merkel sayesinde Almanya ve yine Neo-Con destekli Macron’un seçilmesinin ardından Fransa tarafından desteklenmekte, İngiltere ise bu süreçte Amerikan egemenliğine ve mimarlığını Neo-Con yapının gerçekleştirdiği Avrupa Birliğine BREXİT ile karşı durarak, tek kutuplu Amerikan yeni dünya düzeni yerine, çok kutuplu bir dünya modelini savunan Çin ekseninde yer almaktadır. Böylece, Amerika dan dışlanan küresel sermaye gruplarından Rothschild ailesi İngiltere ile birlikte yeni ipek yolu projesinin destekçileri olur iken Amerika Rockefeller ve Soros un desteklediği tek kutuplu Amerikan Projesi yanında yer almaktadır. Almanya ise son günlerde Trump ile yaşadığı çatışma yüzünden çok kutuplu İpek Yolu eksenine kaymak üzeredir.Trump’ın Suudi Arabistan Ziyaretinin Nedeni ve Olası SonuçlarıSuudi Arabistan Krallığı kurulduğu günden bu yana Amerikan ve İsrail müttefiki tavrını hiç değiştirmemiş bir ülkedir. Daha dün, Suudi Arabistan’ı 11 Eylül saldırılarından sorumlu tutan, Suudi Arabistan’ın en büyük petrol şirketi Aramco’yu halka arza, bir diğer bir deyişle küresel sermaye’ye arz etmeye mecbur bırakılan Suudi Arabistan, yine Amerika’nın petrol fiyatlarını düşürerek Rus ekonomisini zor duruma düşürme stratejisinin sonucu olarak düşen petrol gelirleri yüzünden 10 yıl sonra ilk kez 2016 da dış borçlanmaya zorlanan Suudi Arabistan, Trump iktidarının dış politikada gerçekleştirdiği sert bir manevra ile hem dış borçlanmasını arttırmış hem de 110 milyar dolarlık silah siparişi vermiştir. Dünyanın dördüncü büyük ordusuna sahip olan Suudi Arabistan ın silah alımları Ortadoğu da derinleşerek artacak çatışmaların ayak sesleridir.Trump’ın Suudi Arabistan ziyareti bir taşla birkaç kuş vurmak için di. Bu kuşlardan biri Amerikan tarihinin en büyük silah satışlarından birini gerçekleştirmek iken, bir diğeri de Washington’a bağlı, İsrail’in gizli üye olduğu Arap NATO’sunu inşaa etmek, en önemlisi de kurulacak tek kutuplu dünya düzeninin hazırlıkları çerçevesinde, İslam dinini temsilen Suudi Arabistan’ı ziyaret etmek idi.Trump’ın Suudi Arabistan ziyareti sonrası İsrail’e gitmesi, ardından da Vatikan’ı ziyaret etmesi, üç temel dinin temsilcileri ile ‘’dinler arası diyalog’’ projesi yerine ‘’dinler arası çatışma’’ projesini devreye sokarak, tek kutuplu dünya düzenine zemin hazırlamak amacı güdüyor, böylece her iki projenin de temel işlevi olarak Ortadoğu da sınırları yeniden çizmeye hazırlanıyor.Görünen odur ki; Fetö ile Wahabi ler elele İsrail kökenli bir think tank projesi olan ve 1980 lerde Odet-Yinon tarafından kaleme alınan plan çerçevesinde Ortadoğu, Sunni-Şii ve Kürt bölgesi olarak üçe bölünmek üzeredir. ABD eski başkan yardımcısı Joe Biden’ın da savunduğu bu plan Trump iktidarında da geçerliliğini korumaktadır.Trump ile Dinlerarası Diyalog (!)tan, Dinler arası Çatışmaya…Trump daha düne kadar 9/11 saldırılarından sorumlu tuttuğu Suudi Arabistan’ı bugün yine stratejik dostluğa kabul etmiş, karşılığında Suudi Arabistan’ın en büyük petrol şirketi Aramco küresel sermaye ye arz edilmiş, 110 milyar dolarlık silah alımı anlaşması imzalanmıştır.Trump’ın İslamı temsilen Halifelik mirasçısı Türkiye’yi değilde Wahabi- Selefi Suudi Arabistanı ziyareti manidardır. İslam’ın en Ortodoks formu olarak tanımlanan Wahabilik Ortadoğu da sadece Suudi Arabistan ve Katar’da mevcut iken ve Wahabilik, Sunni İslam’ı bile reddederken nasıl oluyor da Suudi Arabistan da küçük bir kabile nin İslam anlayışı Ortadoğu da Sunni İslam’ın temsilcisi olarak ön plana çıkarılabiliyor? Demek ki Ortadoğu da hedeflenen mezhep çatışmalarının derinleşerek artmasıdır.Trump’ın son birkaç haftalık takvimine baktığımız zaman gelişmeleri şöyle değerlendirebiliriz:10 Mayıs ta Amerikan başkanı Trump, Rus dışişleri bakanı Lavrov’u Beyaz Saray da kabul ediyor.20 Mayıs ta Trump Suudi Arabistan ı, ardından İsrail ve Vatikan’ı ziyaret ediyor.5 Haziran da Suudi Arabistan liderliğinde 7 ülke, Katar’a karşı ortak tavır geliştiriyor.6 Haziran da ise Rakka operasyonu başlıyor.Öyle görünüyor ki, hem Rakka operasyonu hem de Katar’ın dışlanması Odet-Yinon planı çerçevesınde Ortadoğunun Sunni-Şii ve Kürt bölgesi olarak bölünmesi Trump-Lavrov görüşmesi’ nin, yani Amerika ve Rusya nın ortak kararıdır ve plan yürürlüğe konmuştur.Katar ın Hamas ve Müslüman Kardeşleri desteklemesi söz konusu olabilir ancak, Suudi Arabistan için de IŞID dahil bir çok terörist grubu desteklediği bilinen ve delillendirilebilen bir gerçek.Son zamanlarda Katar’ın komşu Arap ülkeleri ile belirgin bir sorunu olmadığı halde, provoke edici bir diplomasi hatası yapmadığı halde sert bir şekilde dışlanması, bu durumun önceden planlanmış bir senaryo olması ihtimalini güçlendiriyor.Suudi Arabistan ve İsrail Katar’ın Hamas ve Müslüman Kardeşler yanlısı tavrından ve İran’a yakın duruşundan rahatsız, Amerika Ortadoğu da beceriksiz dış politikadan rahatsız, Rusya ise Katar’ın İslami cihatçılara verdiği finansal destekten rahatsız.Hem Suudi Arabistan’ın hem de Katar’ın ortak amacı Suriye toprakları üzerinden Avrupa’ya doğal gaz ve enerji sağlayarak Avrupa’nın Rus gazına bağımlılığını ortadan kaldırmak ve böylece Avrupa’nın Amerikan kontrolü altında kalmasını sağlamak. Geldiğimiz süreçte bu mümkün olmayacak gibi görünüyor. Bu işin ekonomik boyutuİşin siyasi boyutu ise Suudi Arabistan’ın bölgede Arap Natosu ile Sunni dünyanın liderliğine aday olması. Arap Nato’su ile İran’a karşı tavır geliştirmesi ve Katar’ın dış politikasını Suudi Arabistan’ı ve İsrail’i irite edercesine bağımsız olarak belirlemesi. Suudi Arabistan Katar’ı deyim yerinde ise hizaya getirebilirse, Sunni Dünyasında dominant siyasi güç olmayı hedeflemektedir. Sunni-Şii çatışmasının ayak sesleri bugün İran meclisine yapılan saldırıdan İran’ın Suudi Arabistanı suçlaması ile Ortadoğu’nun Şii-Sunni-Kürt olarak bölünme süreci ve dinler arası çatışma ile başlatılmış oluyor. Hem de Rusya’nın gizli oluru ile…Katar Suudi Arabistan’ın bu dışlama politikası sonrası Türkiye ve Rusya ya yakınlaşması Amerika için kabus senaryosuna dönüşebilir. Suudi Arabistan’ın bölgede artan gücü ise Türkiye ve Rusya’nın çıkarlarına uygun değildir.Bu nedenle El Cezire de iki gün önce yayınlanan bir haberde Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri nin 15 Temmuz Fetö darbesini finanse ettikleri ve haberdar oldukları bilgisi gerçeklik payı taşıyabilir. Bu çerçevede Türkiye’nin Katar’a askeri üs kurmak için mecisten tezkere alması milli çıkarlar gereğidir. Ayrıca, Suudi Arabistan elçisinin Diyanet İşleri makamını ziyaretleri, Türkiye de bir çok cemaatin sponsorluğunu yapıyor olması da Sunni İslam’a Wahabi gölgesi düşürmemelidir. Bu Türkiye için son derece tehlikeli bir durum arz etmektedir.Odet-Yinon Planı ile Kurulmakta Olan Tek Kutuplu Dünya Düzeninin Kilit Hamlesi Kürdistan ın Kurulmasıdır.Amerika Rakka Operasyonu nu Suriye Demokratik Güçleri (SDF) ne yaptırıyor. Bazı kaynaklar SDF’nin iddia edildiği gibi farklı etnik gruplardan gelen iktidar karşıtı güçlerden değil de çoğunlukla YPG den oluştuğunu iddia ediyor. Hatta www.southfront.org sitesinde yayınlanan ‘’Battle For Raqqah’’ isimli bir makale SDF nin içerisinde 10.000-20.000 kadar PKK lı olduğunu iddia ediyor. New York Times’da 6 Haziran tarihli bir makale ise (https://www.nytimes.com/2017/06/06/opinion/syria-kurds-isis-raqqa.html) YPG nin yönetim kadrosunun PKK lılardan oluştuğunu ifade ediyor.Southfront sitesinde yayınlanan makale, ABD’nin stratejik öneme sahip olan Rakka’da Musul operasyonu benzeri bir operasyona hazırlandığını ve bu çerçevede ISIS in güvenli koridor dan kaçarak Rakka’yı terk etmesine izin verileceğini iddia ediyor. Bir başka web sayfası da ABD’nin Suudi Arabistan ve ABD kontrolündeki IŞID liderlerine bölgeyi terk etmeleri için çuval dolusu para verildiğini ifade ediyor.İddialara göre Rakka’ da da Musul operasyonunda olduğu gibi küçük gruplar ve keskin nişancılarla, bombalı araçlarla saldırılar düzenlenecek, yollara mayınlar döşenecektir. ABD birkaç hafta önce Rakka ya göndermiş olduğu Deniz Piyadeler (Marines) ile SDF’in yanında yer alacak, ancak bu durum kamuoyundan gizlenecektir.Mesut Barzani (https://twitter.com/masoud_barzani) twitter hesabından 6 Haziran da Amerikan Generali Josepf Votel’i ağırladığını duyuruyor, 7 Haziran twitinde ise bağımsızlık referandumu için 25 Eylül’ü tarih olarak veriyordu. NBC News haber kanalının haberine göre (http://www.nbcnews.com/news/us-news/u-s-has-started-sending-weapons-syrian-kurds-officials-say-n766296) Amerika, Haziran ayı başından bu yana Barzani’ye silah sevkiyatına başladı.Barzani yi ziyaret eden General Josepf Votel’in Nisan ayında Amerikan senatosunda Pentagon’un Yemen deki rolünü değerlendirdiği konuşmasında İran’ın Yemen üzerindeki etkisinin Amerika için tehlikelerine işaret ediliyor . General Votel bu çerçevede Suudi Arabistan ve koalisyon güçlerinin saldırı merkezinin Kızıl Deniz de bulunan Hodeida limanı olması gerektiğini belirtiyor. Hodeida limanı Şii ayrılıkçı Houthi kontrolünde bulunan bir liman. Suudi Arabistan’ın Şii Houthi lere saldırması, Şii leri İran ile yakınlaşmak zorunda bırakacaktır yorumu yapan General Votel, bu nedenle Amerika nın Suudi Arabistan’a silah desteği vermesi gerektiğini savunuyor. Nisan ayında kongreye sunulan bu raporun ardından Suudi Arabistan’ın 110 milyar dolarlık silah alımı hedef in Yemen olduğunu açıkça gösteriyor. (https://www.thenation.com/article/trumps-generals-are-considering-a-wider-war-in-yemen/)Yemen’in Şii nüfusu ülke nüfusunun üçte biri. Amerika’nın aynı zamanda Şii nüfusu da silahlandırdığı iddia ediliyor. Ülkenin muhalefette olan parti lideri Mansur Hadi’ye Amerika tarafından verilen silahlar sayesinde, Şii Hauti lerin Suudi Arabistan’a ve Yemen de iktidar partisine direndikleri gerçeği göz önünde tutulursa, Amerika nın Sunni-Şii çatışmasını bizzat çıkardığı ve desteklediği tüm çıplaklığı ile göz önüne serilmektedir.Tüm bu gelişmeler Ortadoğu da savaşı sonlandırması ve daha adil bir dünya düzenine doğru gitmesi beklenen Trump iktidarının, dış politika da radikal bir dönüş yaptığını, hatta Rusya ile anlaşarak Ortadoğu Sunni dünyasına lider olarak Suudi Arabistan ı, Şii dünyasına lider olarak ta Rusya nın desteklediği İran’ı seçtiğini, General Votel’in açıklamaları ve Amerikan Deniz Piyadelerinin bölgeye gönderilmesinin amacının ise Rakka’yı teslim alarak Kürdistanı kurmaya hazırlandığını ve tüm bunların ani ve eşzamanlı olacağını görüyoruz.15 Temmuz Darbe girişiminde Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirliklerinin Ayak İzleri ve Olası Haziran Darbe Girişimi:El Cezire, Middle East Eye (http://www.middleeasteye.net/news/exclusive-uae-funnelled-money-turkish-coup-plotters-21441671) Sputnik (https://sputniknews.com/politics/201608021043874329-uae-saudi-arabia-coup-turkey/) te yer alan haberler, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri nin Türkiye’de 15 Temmuz FETÖ darbe girişimi ile ilgili bilgi sahibi olduklarını ve Birleşik Arap Emirliklerinin finansal destek sağladığını iddia ediyor.Bu durumda, FETÖ nün siyasi elitlerinin hala tasfiye edilememiş olması ve Karadeniz de Suud ların, Güneydoğu da ise İsraillilerin toprak almaları manidardır. Bu çerçevede değerlendirildiğinde, tehlike nin sadece FETÖ terör örgütü ile sınırlı değildir. Suudi Arabistan tarafından desteklenen tüm Wahabi yapılanmaları da aynı riski taşımaktadır.Brexit ile Amerikan’ın tek kutuplu dünya düzeni ne karşı tavır sergileyen İngiltere den sonra, Türkiye ve Katar’ı da kaybeden Amerika nın Almanya ile yaşadığı çatışma, Üçüncü dünya savaşına giden yolları döşeyen taşlar gibidir.
Siyaset
27 Haziran 2017 - 07:17
Güncelleme: 27 Haziran 2017 - 08:19
Trump'ın Seçilmesi ve Sonrası
Analist Nurhan Toğuç Trump'ın ABD başkanı olarak seçilmesi ve sonrasında yaşananları değerlendirdi. Trump'ın Suudi Arabistan'a gidişi, Barzani'nin bağımsızlık referandumu, Katar'a ambargo, Trump'ın Suudi Arabistan ziyaretinin ardından Vatikan ziyareti ve Türkiye'nin bölgedeki durumu. İşte o analiz
Siyaset
27 Haziran 2017 - 07:17
Güncelleme: 27 Haziran 2017 - 08:19
İlginizi Çekebilir