Bugünlerde manzara net: Kurt, kafaya koymuş kuzuyu yiyecek. Peki sadece seyrederek, uzaktan bakarak bu tabloyu değiştirebilir miyiz? Elbette hayır. O zaman biraz düşünelim. Kuzu gerçekten o kadar masum mu?
Her zamanki kurt yine iş başında. Ama kuzunun da öyle saf, temiz, mini minnacık bir canlı olduğunu düşünüyorsak, yanılıyoruz. Sürüde öne çıkmak için ne oyunlar oynamış, hangi planların parçası olmuş, kimlerle ittifak kurmuş bir düşünelim. “Kuzu” dediğimiz belki de göründüğünden çok daha eski kurttur. Zira bu kuzu, sürünün en güzeli olmak için neler yapmadı ki? Masum görünümünün ardına gizlediği hırsla adım adım tırmandı. Kurt o dönemlerde bir kenarda seyretti, kulağının üstüne yattı ama olan biteni bir bir not etti. Çünkü bugün baktığında, kuzu bir anda semirmiş, caka satıyor, afra tafra yapıyor. Arkasına sürüyü takmış, yola koyulmuş. Ama bu semirme nasıl oldu, bu yükselişin arka planı nedir?
Gücü yetmeyince kimlerle iş tuttu bu kuzu? Hangi gardıroptan hangi kostümleri çekip üstüne giydi? Hangi müteahhitlerle, hangi güç odaklarıyla anlaştı? Dün birlikte yürüdüğü yol arkadaşlarını hangi uçurumlara yuvarladı? Bugün her şeyi unuttuğumuz için kendisini masum sanıyoruz ama geçmişi bilmeden bugünü anlamak mümkün değil.
Dün sana omuz veren, yarın omzuna yük bindirir. Bugün yardım eden, yarın senden emir bekler. Eski bir sözdür: "Bugün yardım alan, yarın emir alır." Unutmayalım; dün birlikte kumpas kurdukların, yarın sana kumpas kurmakta da tereddüt etmezler. Bu döngüde kızmakla, bağırmakla, öfkeyle çözüm üretemezsiniz. Asıl mesele; bu maskeleri tanıyabilmekte.
Bir zamanlar din ve mezhep üzerinden siyaset yapanlar, bugün yine aynı kurnazlıkla hareket edenlerin hedefi oldu. “Alevi” olduğu için bir genel başkanı kurtların önüne atanlar, bugün o kurt sürüsünün kurduğu tuzaklara düşüyor. Çünkü samimiyet yok, çünkü yüzeyde başka, derinde bambaşka bir hesap var.
Kur’an-ı Kerim’de Bakara Suresi’nin 204. ayeti tam da bu profili anlatıyor: "İnsanlardan öylesi vardır ki, dünya hayatına dair sözleri senin hoşuna gider; kalbinde olmayana Allah’ı şahit tutar. Oysa o, düşmanların en amansızıdır. Dönüp gitti mi, yeryüzünde bozgunculuk yapar, ekini ve nesli yok etmeye çalışır.”
İşte bu ayet, “kurtla bir olup kuzuyu yedikten sonra çobanla oturup kuzuya ağlayanlar”ı tarif eder. Bu tür ikiyüzlüleri tanıyıp zararlarından korunmak, Kur’an’ın açık emridir. Samimi olmayan bu yapıları, bu kişileri tanımadan sağlıklı bir gelecek inşa edemeyiz.
Dün gece üzücü bir haber geldi. Yurt dışında bazı sırları ifşa eden bir isim, kaldığı otel odasında kalp krizi geçirerek hayatını kaybetmiş. İnsan düşünmeden edemiyor. Bu dünyada olup bitenler karşısında uyumak ne mümkün? Dert çok, düşünecek konu çok...
Son olarak bir TikTok videosuna denk geldim, hani şu kısa ama derin anlam taşıyanlardan. Lokantada bir çift sohbet ediyor: Adam diyor ki: “15 yıldır siyasetin içindeyim, hiç rüşvet yemedim.”Kadın cevabı yapıştırıyor: “Ben de 10 yıldır fahişelik yapıyorum ama hâlâ bakireyim.”
Evet, bazen en net gerçekler, en kısa cümlelerle anlatılır.
Kimin kuzu, kimin kurt olduğunu anlamak için dikkatli bakmak gerekir.
Göründüğüne değil, gerisinde sakladıklarına odaklanın. Çünkü artık masum maskelerle kandırılan değil, olup biteni okuyabilen bir toplum olmaya ihtiyacımız var.
Yorumlar
Kalan Karakter: