“Amerika Gezisi Nasıl Planlanır: Batı Yakası İşi Bizde
Amerika gezisi planlamak gerçekten zor zanaat. Öyle Amerika deyip geçilecek gibi değil, eşek kadar bir ülkeden bahsediyoruz, haritada bakıp “hee tamam ya şuradan şuraya geçsek, orada da 2 gece kalsak yeter işte” diye yaptığınız planları pratiğe dökünce bir bakmışsınız mevzu Kavimler Göçü’ne dönmüş, gittikçe gidiyorsunuz, yollar bitmek bilmiyor. O yüzden eğer bu geziyi iyi planlamazsanız daha baştan ayvayı yediniz, görmeyi umduğunuz yerlerin yarısını görerek, Los Angeles’ta bilmemkimin yerdeki yıldızıyla berbat bir turist fotoğrafı çektirip paşa paşa memlekete döndüğünüzle kalırsınız. (fakat nasıl sinir bozduk di mi daha ilk paragraftan) E pek tabii şayet Şeyma Subaşı falan değilseniz ve bir süre kısıtlamanız olacağını da göz önünde bulundurursak iyice panik ortamı oluşabilir. DURUN, SAKİNLEŞİN, BİZ BURADA İSKELE BABASI MIYIZ? (şu lafı hep kullanmak istemiştik, teşekkürler) 2 haftalık West Coast road trip planımızın ardından artık bizler birer batı yakası rapçisi kıvamında, birer Tupac, ne bilelim Snoop Dogg falan sayılırız, bizi de o ekibe alsınlar. Ciddi bir planlama sürecinin ardından bu işin içinden alnımızın akıyla çıkmayı başardığımıza göre, size de yardımcı olabiliriz diye tahmin ediyoruz.
Daha önce 2013 yılında buna benzer bir yazı girişiminde bulunup içine “Tripadvisor’a mutlaka bakın……..” gibi cümleler yazdığımızı falan görünce biz de bi’ şok olduk, ama aşağıdaki yazının o tatta olmayacağının garantisini verebiliriz. Eğer Amerika gezisi planı için Batı Yakası taraflarına heves ettiyseniz neyi nasıl planlayabileceğiniz konusunda bir takım ipuçlarını aşağı yığıyoruz, umarız biraz olsun işinizi kolaylaştırır.
Amerika Gezisi Nasıl Planlanır: Biz Nasıl Bir Rota İzledik?
Sanırsak önce bundan bir bahsetmekte fayda var, çünkü dediğimiz gibi ülke zebellah (ne?) gibi büyük olduğu için yalnızca batıya odaklanınca bile yapacak çok çok çok fazla şey var. Bir süre sınırlaması söz konusu olunca haliyle seçmece yapmak gerekiyor, öyle her noktaya uğramanız pek mümkün değil gibi, çünkü tam anlamıyla aylar sürebilir.
Bizim rotamız ana hatlarıyla şu şekildeydi: Los Angeles, Las Vegas, Grand Canyon civarı, Joshua Tree, Monterey, San Francisco. Toplam yapılan yol: 3800km civarı
Eğer daha fazla vaktiniz varsa bu rotaya nereler eklenebilir: San Diego, Palm Springs, Death Valley, Sequoia Ulusal Parkı
Biz bilet fiyatları daha uygun olduğundan uçuşumuzu Los Angeles gidiş, San Francisco dönüş şeklinde ayarladık ve rotayı bu sırayla izledik, eğer San Francisco’dan başlamak gibi bir niyetiniz varsa ve vaktinize göre bir takım yerlere daha uğramak isterseniz sırayla San Francisco-Monterey-Sequoia Ulusal Parkı- Death Valley- Las Vegas- Grand Canyon, Joshua Tree veya Palm Springs gibi bir rota izleyip gezinizi Los Angeles’ta sonlandırabilirsiniz.
Amerika Vizesi Nasıl Alınır?
Amerika gezisi planı yapmanın ilk aşaması pek tabii bir Amerika vizesi edinmek. Birçok insanı seyahat etmekten caydırma noktasına getiren bu illet kağıt parçası özellikle söz konusu Amerika olunca gerginlik seviyesini iyice yukarılara taşıyabiliyor. Öncelikle bu kadar gerilecek bir şey olmadığını söyleyelim, hep beraber bi’ rahatlayalım. Evet başka bir ülkeye ayak basmak için vize almak zorunda olmak kadar saçma bir şey yok, evet süreç biraz uğraştırıyor ama sonunda unutamayacağınız biz gezi yaşayacaksınız ve bizce bu çileye değer. Amerika vizesi nasıl alınır, neler yapmanız gerekiyor, sizi nasıl bir süreç bekliyor bu konular için baya detaylı ayrı bir yazı hazırlamıştık, linkini buraya bırakıyoruz merak ettiğiniz konular için oraya göz atabilirsiniz.
Amerika Uçak Bileti Meselesi
Vize yazısı okundu mu, bu Amerika gezisi planlama işini hep beraber çözüyor muyuz? Ailenizin blogu OitheBlog varken size endişe etmek düşmez, biz sizi anneniz kadar düşünürüz hiç merak etmeyin………. Seyahat etmekten caydırma noktasına getiren şeyler part 2’de uçak bileti meselesini ele alıyoruz. Öncelikle “AMERİKA ya dünyanın öbür ucunda, ülkenin içinde bi ucundan bi ucuna gitmek bile 6 saat sürüyor çüş uçak biletleri de hayvanullah gibi pahalıdır” izlenimimizi birkaç dakikalığına kenara bırakıyoruz. Evet uygun fiyatlı değil, size yalan söyleyecek değiliz, dost acı söyler. Ama günümüzde Türkiye’den Amerika’ya ulaşmak için birçok farklı havayolu ve yöntem olduğu için bilet fiyatlarını daha uyguna getirmek de mümkün. Yöntem derken zeplin falan kullanacaksınız, bi’ kargo gemisinde konteyner (bu da böyle yazılıyormuş bu arada, bi’ garip geldi) içinde gideceksiniz falan da demeyeceğiz korkmayın.
Öncelikle -bu herhangi bir destinasyon için de geçerli- seyahat ederken aktarmalı uçuş seçeneklerini değerlendirmeden geçmeyin. Aktarmalı ya da direkt olsun, birçok farklı havayolu ve uçuş seçeneğini kıyaslayın, Skyscanner vb. sitelere bakmayı ihmal etmeyin. Söz konusu Amerika olunca o listeye bir de cheaptickets.com, expedia.com, kayak.com gibi siteleri ekleyin. Bazı sitelerde bazı havayolları seçenekleri çıkmadığı için farklı farklı sitelere bakmakta fayda var.
Yukarıda da söz ettiğimiz gibi biz “çoklu destinasyon” seçeneğini kullanarak uçak biletimizi Los Angeles gidiş San Francisco dönüş şeklinde ayarladık. Döneme ve promosyonlara göre tam tersi bir uçuş rotası daha uyguna gelebilir, bunu da kıyaslarak bir tercih yapabilirsiniz.
Aktarmalı uçuş yapmayı göz aldıysanız bazı durumlarda biletleri ayrı ayrı satın almak da daha uyguna gelebiliyor. Örneğin Los Angeles’a gitmek istiyorsunuz ama bir New York uçak bileti promosyonuna denk geldiniz, böyle bir durumda promosyon bileti değerlendirerek ayrıca bir New York-Los Angeles iç hat uçuşu satın almanız bütçeyi toplamda daha uyguna getirebilir. Amerika’da uygun uçak bileti yakalayabileceğiniz birçok havayolu var, bunların bazısı low cost havayolu olduğu için daha uygun oluyor. Örneğin birimiz bu geziye Washington D.C.’den eklendiği için Alaska Airways’i kullandı, bu gibi havayollarında bagaj için ek bir ücret ödemeniz gerekiyor ve uçuşta yemek ikramı yok (ücretli) ama bunların haricinde normal bir havayolunun standartlarında ve rahatlığında diyebiliriz, çekinmeden kullanabilirsiniz. Beklenen gün gelecekse çekilen çile kutsaldır arkadaşlar, 4-5 saat uçakta yemek yemeyiverin bi zahmet ya, allah allah.
Araba Kiralama Meselesini Nasıl Çözdük?
Tahmin edersiniz ki bunca yeri Forrest Gump gibi koşarak gezmedik. Ama aslında yapılabileceği halde araya uçak da karıştırmadık ve komple arabayla gezdik. Road tripse road trip kardeşim, yok öyle maratonun yarısını taksiyle tamamlayıp finish’te “yorulduk ama değdi” diye fotoğraf çektiren blogger gibi (bu gerçek bir hikayedir) kaytarmaca, bayağı kamyoncu abiler gibi yol yaptık yani. Bu noktada bol bol araba kiralama sitesi kurcalamanızda fayda var, çünkü ilk etapta fiyatlar aşağı yukarı aynı tatta gibi görünse de bir şekilde bi’ indirim kuponu bulmanız ile dünyanızın değişeceğini bile fark edebilirsiniz. Biz ilk etapta expedia.com, rentalcars.com gibi sitelerde fiyat kıyasladıktan sonra aynı ücreti sunduğundan ve araç sigortası daha güvenilir olduğundan (bu konunun detayına aşağıda indik) herhangi aracı bir web sitesi kullanmadan direkt araba kiralama şirketi üzerinden, yani Alamo’dan kiralamaya karar verdik. Bu noktada hangi site üzerinden rezervasyon yapacağınıza karar verirken dikkat etmeniz gereken birkaç şeyden de bahsetmeden geçmeyelim:
*Kiralık Araba Sigorta Meselesi: Aslında arabaya sigorta yapma zorunluluğunuz hem var hem yok denilebilir. Kiralama şirketi sizi zorunlu tutmasa da California gibi bazı eyaletlerde yasal olarak bazı sigortaları yaptırmak zorundasınız. Örneğin California eyaletinde “third party liability insurance” yaptırma zorunluluğu var. (he çok anlaşılır oldu hakkaten) Bu da sizin hatanızdan kaynaklanan bir kaza durumunda karşı tarafın aracının masraflarını karşılayacak olan sigorta çeşidi oluyor. Herhangi bir kaza yapmasanız bile bir sebepten polis çevirirse size bu sigortanın olup olmadığını sorabilir ve yoksa ceza kesebilir. Bunu göze alsanız bile kaza durumunda hem kendi aracınızın hem de diğer arabanın masraflarını karşılamak zorunda kalacağınızı bilerek bu riske girin.
Zorunlu olmayan ama aslında size sunulan sigortalar arasında paraya kıymanıza en değecek olan sigorta da “CDW-Collision Damage Waiver”. Bu da sizin hatanız olsun olmasın kiraladığınız araçta oluşabilecek herhangi bir hasar için sorumlu olmayacağınız anlamına geliyor. Yani kendi hatanız da olsa arabada oluşabilecek herhangi bir çizik, hasar için hiçbir ekstra ücret ödemeniz gerekmiyor.
Sigorta çeşitlerini bu kadar detaylı anlatmamızın sebebi arabayı kiralarken bu seçeneklerin önünüze çıkacak olması ve sigortanın hangi web sitesi üzerinden yapıldığının önem taşıyor olması.
Expedia.com, rentalcars.com gibi siteler üzerinden yaparsanız; Bazı durumlarda bu gibi web siteleri hem araç kiralama ücreti hem de CDW sigorta seçeneği için daha uygun teklifler verdiği için daha cazip gelebilir. Ancak hem daha önceden deneyimlediğimiz hem de araba kiralama firmalarında çalışan arkadaşlarımızdan edindiğimiz bilgilere dayanarak bu siteler üzerinden yapılan rezervasyonların 1; bazen istediğiniz aracı temin edememeniz 2. Yaptırılan sigortanın beklentilerinizi karşılayamaması gibi bir takım sorunlar yaratabildiğini söylemeden geçmeyelim. Sigorta konusunda ise bu siteler size ilk bakışta makul bir sigorta seçeneği sunuyor gibi gözükse de, 1233423 cümlelik sözleşmenin detayına inildiğinde aslında ucu açık, belirsiz koşullar olabildiğini ve bir hasar durumunda masrafların belli bir kısmından sorumlu tutulacak noktaya gelebileceğinizi fark edebilirsiniz. Böyle bir durumda araba kiralama şirketleri “sen sigortanı aracı bir web sitesi üzerinden almışsın kardeşim kendi sorununu kendin çöz” gibi bir yaklaşımda bulunabildiğinden saçma sapan bir sorunun ortasında kalabilirsiniz.
Araba kiralama şirketinden yaparsanız; Bazı durumlarda web sitesi üzerinden verilen teklifle telefonda aldığınız teklifler arasında bile fark olabiliyor öncelikle bunu aklınızda bulundurun. Örneğin web sitesi üzerinden araba kiralama+CDW sigortasını paket halinde satın alarak daha uyguna getirebilirsiniz. Ancak bazen de telefon üzerinden daha uygun bir ücret verilebiliyor, her ikisini de deneyerek kıyaslamakta fayda var. Eğer paket halinde değil de yalnızca araba kiralama için rezervasyon yaparsanız yukarıda söz ettiğimiz sigorta seçeneklerini arabayı teslim alırken de ekletebiliyorsunuz, ama bu internet üzerinden yapmaktan bir tık daha pahalıya gelebilir.
Amerika’da araba kiralamaya ilişkin bir takım ipuçları;
*Expedia.com gibi sitelerden de yapsanız, direkt araba kiralama firmasından da yapsanız çoğu zaman rezervasyonunuzu ücretsiz olarak iptal edebiliyorsunuz, özellikle direkt firmadan yapınca herhangi bir kredi kartı bilgisi bile istemiyorlar o derece kafaları rahat bu konuda. Biz Alamo’dan direkt rezervasyon yapmıştık ve garip bir şekilde 1 hafta sonra merakımızdan ücretleri kontrol ettiğimizde bize 100 dolar daha uygun bir teklif verdiği için önceki rezervasyonumuzu iptal ettik. Bunun neden olduğuna dair hiçbir fikrimiz yok ama ara ara kontrol etmenizde ve fiyat kıyaslamanızda fayda var, kim bilir belki daha uygun bir şey yakalarsınız.
*Garip bir şekilde arabayı haftalık olarak kiralamak birkaç günlüğüne kiralamaktan daha uyguna gelebiliyor. Örneğin biz Las Vegas’ta durduğumuz süre boyunca orada arabaya ihtiyaç duymayacağımız için arabayı teslim edip 2 gün sonra tekrar mi kiralasak gibi bir tasarruf yapmaya çalıştık ama bu şekilde çok daha pahalıya geleceği için vazgeçtik.
*Bu gezi boyunca özellikle internetiniz kısıtlı olacaksa yol bulmak için bir navigasyon cihazına ihtiyaç duyabilirsiniz. Araba kiralarken size ekstra bir ücret karşılığı bu seçenek sunuluyor, ancak birçok aracın hali hazırda kendi navigasyon sistemi olduğu için bu seçeneği önceden satın almaktansa arabayı teslim alırken eğer araçta hali hazırda yoksa ekletmek daha mantıklı.
*Yeni Türk ehliyetleri ile Amerika’da araba kiralayabiliyorsunuz ve yasal olarak araba kullanabiliyorsunuz. Araba kullanırken pasaportunuzu yanınızda bulundurmanızda fayda var, polis çevirirse ülkeye ne zaman giriş yaptığınız bakmak isteyebilir.
Amerika’da Konaklamayı Nasıl Daha Ucuza Getirdik?
Amerika’da araba kiralama meselesini nasıl daha uyguna getirebileceğimiz konusuna parmak bastığımıza göre şimdi Amerika gezisinde muhtemelen en çok bütçe ayırmanızı gerektirecek konuya gelebiliriz; Amerika’da konaklama. Merak etmeyin, bu meseleyi de biraz olsun daha uyguna getirmek için türlü türlü sinsilik önerilerimiz olacak.
*Bunlardan biri Artıway’i kullanmak. Artıway’in ne olduğunu bilmiyorsanız muhtemelen bizimle yeni tanışıyorsunuz (çünkü neredeyse her yazımızda hatırlatıyoruz), öncelikle hoşgeldiniz, nasılsınız, Amerika’ya mı gidiyorsunuz, bizi de götürür müsünüz? Artıway kullandığınızda internet üzerinden yaptığınız alışverişlerin belli bir kısmını nakit olarak geri kazanıyorsunuz. Çook fazla marka olsa da burada konumuz Amerika gezisini daha uyguna getirmek. Dolayısıyla bu gezi özelinde Artıway’den indirim kapabileceğiniz siteler otel için booking.com, hotels.com ve araba için rentalcars.com gibi siteler. Şu an aklımıza gelmeyen ama işinize yarayabilecek başka siteler de olabilir çünkü dediğimiz gibi çok seçenek var, siz en iyisi bir şey satın almadan var mı yok mu diye bi’ göz atın. Biz Airbnb kullanmadığımız yerlerde booking.com üzerinden rezervasyon yaparak bu şekilde epey tasarruf ettik. Daha önce kullanmadıysanız şurada Artıway’i nasıl kullanabileceğinize dair bir sayfa oluşturmuştuk, göz atmak ve üye olmak isterseniz linkini şuraya bırakıyoruz.
*Amerika’nın neden “fırsatlar ülkesi” şeklinde anılıyor olduğunu anlamaya başlıyor gibiyiz, sırf indirim kapabilme yöntemlerinin çeşitliliği bile bu ismin hakkını verebilir. Bakın arkadaşlar biz resmen Amerika’daki otellerin bug’ını bulduk, öyle gururluyuz, yazının sadece bu kısmını bile okusanız baya tasarruf edebilirsiniz, garanti ediyoruz. Amerika’da çoğu otelde standart odaların 2 tane çift kişilik yatağı kapsadığını görebilirsiniz, yani 4 kişi kalabiliyorsunuz. İlk tavsiyemiz böyle bir yolculuğa çıkabileceğiniz ve masrafları bölüşebileceğiniz 3 tane samimi arkadaş bulmanız (2’si biz olabiliriz, yalnızca bir öneri….)
İkinci ve asıl tavsiyemiz ise booking.com gibi sitelerde fiyat bakarken 3 veya 4 kişi bile gidiyorsanız 2 kişilik diye aratmanız olacak. Çünkü Amerika’daki çoğu otelde ücreti oda başına ödeyebileceğiniz halde booking.com gibi siteler kişi sayısı arttıkça fiyatı da nedensiz bir şekilde artıyor.(kahvaltı veya herhangi ekstra bir servis olmamasına rağmen) Biz neden böyle olduğunu anlamak adına direkt otelleri aradık ve “rezervasyonumuz 2 kişilik, 3 kişi gelsek sorun mu, ekstra bir ücreti var mı diye” sorduğumuzda oda 4 kişilik olduğu ve ek yatak gerekmediği takdirde herhangi bir sorun olmayacağını söylediler. Kimisi telefonda “kişi başı x ücret ödemeniz gerekebilir” dese de biz şansımızı denedik ve 3 kişi olmamıza rağmen tüm rezervasyonlarımızı (booking.com’dan da yapsak direkt otelden de) 2 kişilik yaptık ve resepsiyona gittiğimizde kimse kaç kişisiniz diye sormadı. Öyle bir durum olursa da otelde ödeyiverirsiniz (ki kaldığımız 4 otelde de böyle bir durum yaşamadık), neden şansınızı denemeden daha fazla ücret ödeyesiniz ki?
*Bitti mi sanıyorsunuz, ASLA. Booking.com gibi sitelerde fiyat kıyasladıktan sonra yapmanız gereken diğer bir şey de otellerin direkt sitesine bakmanız, hatta oteli direkt arayarak annenize babanıza davrandığınızdan bile daha sempatik davranarak fiyat sormanız. Oteller her zaman aracı bir site kullanmadan rezervasyon almaktan yana oldukları için kendi sitelerinde kampanyalar, indirimler duyurabiliyorlar. Eğer aynı fiyata geliyorsa da hemen pes etmeyin ve oteli arayıp “ya biz booking.com’dan baktık ama size de bir soralım istedik, direkt sizden yapsak daha kolay olmaz mı” şeklinde sanki onlara aşırı bir iyilik yapıyormuşsunuzcasına sorarsanız daha uygun bir fiyat kapabilmeniz olası, daha uygun bi’ fiyat olmasa bile jest olarak daha iyi bir oda önerebilirler. Biz bu şekilde San Francisco’daki otelimizi 200 dolar, BAKIN İKİ YÜZ DOLAR, daha uyguna getirdik ve odamızı upgrade ettiler. OHA.
Amerika’da İnternet Kullanımı & Amerika’da Hat Almak
Buradan kalkmışsınız taa Amerika’ya gitmişsiniz, Los Angeles’ta bir sokak sanatı önünde ne bilelim Las Vegas tabelasının önünde fotoğraf paylaşıp Instagram’daki arkadaşlarınızı kıskandırmayacak mısınız canım, en doğal hakkınız. Benim gördüklerim bana kalsın, ben teknolojiye isyan eden bir babaanne gibiyim diyorsanız bile Amerika geziniz boyunca internete ve genel olarak iletişim kurmaya ihtiyaç duyacağınız durumlar yaşamanız olası. Bunlar bir çölün ortasında civarda hiç benzinci yokken benzininizin bitmek üzere olduğu bir anda panik yaşamak (başımıza gelen bir olaydır), gitmek istediğiniz bir restorana rezervasyon yapmak, arabanızdaki navigasyon cihazının sizi yarı yolda bırakması gibi bir takım senaryolar olabilir. Özetle yanınızda Amerika’da çalışan bir hattın olması bizce gerekli. Bunun için Türkiye’de kullandığınız operatöre bel bağlarsanız yurtdışı kullanım ücretlerinin yüksekliği sebebiyle “yolda kalırım çölde yatarım daha iyi” noktasına gelebilirsiniz. Özellikle bizim gibi 2-3 haftalık bir gezi yapmayı düşünüyorsanız oradan bir “prepaid” hat almak en mantıklısı. Bunun için kapsamlı bir araştırma sonucu en mantıklı seçeneğin Simple Mobile’ın şu hattı olduğuna karar verdik, 30 gün boyunca geçerli ve sınırsız internet seçeneği sunuyor. Kıyasladığımız diğer seçenekler daha uygun fiyatlı olsa da yalnızca 3-5gb internet ile sınırlandırdığı için en makul olanı bu gibi gözüküyordu. Best Buy, Walmart gibi birçok mağazadan alabilirsiniz.
Amerika gezisine çıkarken yanınıza neler almanız gerekiyor?
Söz konusu Amerika gibi birçok konuda dünyanın geri kalanından ayrışan bir ülke olduğu için orada işinize yarayacak bir takım şeyleri hatırlatmadan geçmek istemedik.
*Priz dönüştürücü: Amerika’nın prizleri bizden farklı, dolayısıyla orada bir, hatta kullanacağınız elektronik cihaz sayısına göre birkaç tane priz dönüştürücü almanızda fayda var. Prizlerin komple farklı olması yetmiyormuş gibi bir de kendi içinde 2 farklı çeşide ayrılıyor, birisi ikili uç, diğeri de üçlü. Telefon gibi elektronikleri ikili olan prizle şarj edebiliyorsunuz, ama bilgisayar, ya da ne bilelim saç kurutma makinesi gibi daha fazla güç gerektiren elektronikler için 3’lü ucu olan dönüştürücüler gerekebiliyor. Bunu sözel olarak anlatmak biraz güç, nasıl bir şeyden söz ettiğimizi görebilmeniz için şu linke göz atabilirsiniz. (söz ettiğimiz prizler Type A ve Type B)
*Araba için şarj aleti: Road trip konseptli bir gezi yapacaksanız arabanın çakmak kısmına takabileceğiniz (buna hala bu isim mi veriliyor?) çoklu usb şarj aleti hayat ve arkadaşlık kurtarır. Biz araba kullandığımız hiçbir gezide eksik etmiyoruz, belki aklınıza gelmez diye hatırlatmak istedik.
*Seyahat sağlık sigortası: Bunu özellikle Amerika gibi, kibar olmayan bir biçimde söyleyecek olursak, aksi bir durum yaşandığında “donunuza kadar alma” prensibini sonuna kadar benimsemiş bir ülkede ihmal etmemenizi öneririz.
*Yanınızda her zaman bir kimlik/pasaport bulundurun: Orduya katılabilme, evlenebilme, silah edinebilme yaşının 18 ama içki içebilme yaşının 21 olduğu bi’ tuhaf ülkedesiniz. Restoranlarda, barlarda içki siparişi verirken mutlaka kimlik soruyorlar, hani Muazzez İlmiye Çığ gitse ona bile sorarlar, dolayısıyla yanınızda kimliğinizi, hatta pasaportunuzu bulundurmanızda fayda var. Pasaportunuzu yanınızda taşımak istemediğiniz anlar için de en azından bir fotokopisini ya da telefonunuzda fotoğrafını bulundurun.
*Sigara: Buraya aklınıza ilk gelen kamu spotu mesajını ekleyerek okumaya başlayın, geldi mi, bırakmaya karar verdiniz mi? Cevabınız hayırsa ve bu gezide tasarruf etmek istiyorsanız Amerika’da birçok eyalette sigaranın, özellikle de kurun bugün geldiği noktayı göz önünde bulundurduğumuzda, Türkiye’ye göre çok daha pahalı olduğunu bilin ve gitmeden stok yapın. Amerika’daki gümrük kurallarına göre ülkeye kişi başı 1 karton sokulabiliyor (bir yerlerde 2 olduğunu da okuduk ama emin değiliz), daha fazlasına ihtiyaç duyacağınızı düşünüyorsanız sigara içmeyen bir arkadaşınızın hakkını kullanırsınız belki. Bize gümrükte buna dair herhangi bir şey sorulmadı ama riske atmaya gerek yok, ciddi cezalar söz konusu.
Amerika’ya Gitmeden Önce Halletmeniz Gereken İşler
Vize, uçak bileti, konaklama, araba gibi konuları halletiyseniz şimdi işin asıl eğlenceli kısmına geçiş yapmaya hazırsınız demektir; nerelere gideceksiniz, nereleri göreceksiniz? Belki de gezinize daha çok var ve şimdiden düşünmek istemiyor olabilirsiniz ama düşünmelisiniz, çünkü dünyanın dört bir yanından binlerce insanla aynı tarihlerde bir Amerika gezisi yapıyor olacaksınız ve muhtemelen onların da planladığı bir takım turistik aktivitelere dahil olacaksınız. Dolayısıyla gitme ihtimalinizin yüksek olduğu bir takım müze ve doğa odaklı aktiviteler için önceden rezervasyon yapmanız çok çok önemli, yoksa görememe ihtimaliniz var. Doğa odaklı aktiviteler için ne rezervasyonu diye düşünecek olabilirsiniz, ama örneğin Grand Canyon yazımızda bahsettiğimiz Antelope Canyon’ı tursuz göremiyorsunuz ve yerler çok önceden dolabiliyor. San Francisco’da Alcatraz’ı görmek gibi bir niyetiniz varsa günde yalnızca sınırlı sayıda insan girebiliyor ve orada bulunacağınız gün için biletlerin önceden tükenmesi çok olası. Dolayısıyla bu gibi aktiviteleri ne kadar erken planlarsanız ve biletleri ne kadar önce kaparsanız o kadar çok şey deneyimleme şansınız olacak demektir, aklınızda bulunsun.
Amerika Gezisinde İşinize Yarayabilecek Bir Takım Uygulamalar*Uber & Lyft: Özellikle Los Angeles, Las Vegas, San Francisco gibi şehirlerde Uber ve Lfty kullanmak çok büyük kolaylık, hatta yer yer kullandığınız tek ulaşım aracı olarak bile benimsemek isteyeceksiniz. (bu geziye ilişkin yazdığımız gezi rehberlerinde daha detaylı bahsettik). Dolayısıyla Uber ve Amerika genelinde Uber kadar popüler olan Lfty uygulamalarını telefonunuzda hazır edin. Lfty’i ilk kez kullanacaksanız bir takım promosyon ve indirimlerden faydalanabiliyorsunuz bunları da kertmeyi unutmayın.
*Ulmon CityMaps2Go: Biz bu offline harita uygulamalarına o kadar bağımlı olduk ki kullanmadığımız seyahatlerde resmen hayatımızda bir eksiklik hissediyoruz. Özellikle bu uygulamayı kullanmasanız da Google Maps gibi offline harita seçeneği sunan birçok uygulama var, bunlara gitmeden göz atıp alışmanız Amerika gezinizde işleri çok kolaylaştıracaktır.
*Yelp: Amerikalıların bağımlı olduğu, üşenmeyip yılmayıp gittikleri restoranlara ilişkin sayfalarca yorum yazdığı restoran/mekan yorum uygulaması. Bu yorumları baz alarak gidin/gitmeyin şeklinde bir öneri getirmeyeceğiz asla ama en azından gitmeyi düşündüğünüz yere dair genel bir fikir sahibi olmak isterseniz, ya da “yakınımdaki en iyi İtalyan restoranı” gibi spesifik aramalar yapmak isterseniz faydalı olabilir.
*XE Currency: Bu dünyadaki tüm kurların güncel durumunu kontrol edebileceğiniz bir uygulama. Özellikle pek sık kullanmadığımız, alışık olmadığımız para birimlerinin geçerli olduğu ülkelerde faydalı buluyoruz, Amerika gibi çarpı 5 şeklinde sinir bozucu bir matematik hesabı yapmayı gerektiren bir yer için pek gerekli bulmayabilirsiniz, hatta belki de yüklemeseniz daha da iyi olur ruh sağlığınız açısından. Yine de faydalı bulabilirsiniz diye düşünerek önermeden geçmek istemedik.
Amerika’ya Dair Bir Takım Genel İpuçları
*Amerika’da araba kullanacaklar için söz etmeden geçmeyelim. 1. Trafik kuralları konusunda baya katılar, birçok yerde radar ve hız tespit eden kameralar var hiç acımaları yok. 2. Park kuralları konusunda da çok katı bir tutum sergiliyorlar, yol kenarlarına arabanızı park ederken tabelalarda “2 saatlik park yeri, yalnızca 10-17:00 arası park edilir” gibi uyarıları çok dikkate alın. Sırf park cezası kesmeye adanan polisler var ve sürekli kontrol ediyorlar, laps diye ceza yersiniz. Hazır park etme konusu açılmışken, bu yol kenarına park edeceğiniz alanların çoğunda para ödemeniz gereken makineler var ve yalnızca bozuk para veya kredi kartıyla çalışıyor. Örneğin 2 saat park etmeye müsade eden bir noktadaysanız 2 saatlik ücret ödeyebiliyorsunuz, daha fazla kalacaksanız da geri dönüp tekrar para eklemeniz gerekiyor, böyle saçma bir sistemleri var.
*Benzin fiyatları eyaletten eyalete, hatta benzinciden benzinciye değişebiliyor. Bir sokak ötede karşılaşacağınız benzincide 5 dolar kar edebilirsiniz, öyle fark edebiliyor. (5 dolar kaç TL farkında mısınız siz?) Bu sebeple eğer çölün ortasında tek bir benzincinin olduğu bir bölgede değilseniz (yukarıda söz ettiğimiz neredeyse yolda kalma durumu gerçek bir olaydı tekrar ediyoruz), benzincilerdeki fiyatları kıyaslayıp öyle almak isteyebilirsiniz.
Google Maps’te benzinci diye aratınca civarınızdaki hangi benzincide ne kadar olduğunu görebiliyorsunuz, biz kendimiz tespit etmiş bulunduğumuz için kullanmadık ve verdiği bilgileri doğrulayamadık ama yine de bi’ göz atabilirsiniz. Tekrar etmek istiyoruz, özellikle şehir dışına daha doğa odaklı bölgelere geçtikçe benzinci sayısı git gide azalabiliyor, öyle bir durumda tasarruf etmek için “başka bir tane çıkar illa ki ya” diye düşünüp geçmeyin, çıkmayabiliyormuş, biz zor yolu seçtik ve neredeyse çölün ortasında yolda kalıyorduk.
*Amerika’daki bahşiş sistemi de dünyanın geri kalanından farklı, restoranlarda/mekanlarda %20 gibi bir bahşiş verilmesi bekleniyor. Manyak mıyım ben niye bu kadar para veriyorum diye düşünebilirsiniz ama garsonlar herhangi bir maaş almadıkları için yalnızca bahşiş üzerinden para kazanıyorlar.”
Kaynak: https://oitheblog.com/
Amerika gezisi planlamak gerçekten zor zanaat. Öyle Amerika deyip geçilecek gibi değil, eşek kadar bir ülkeden bahsediyoruz, haritada bakıp “hee tamam ya şuradan şuraya geçsek, orada da 2 gece kalsak yeter işte” diye yaptığınız planları pratiğe dökünce bir bakmışsınız mevzu Kavimler Göçü’ne dönmüş, gittikçe gidiyorsunuz, yollar bitmek bilmiyor. O yüzden eğer bu geziyi iyi planlamazsanız daha baştan ayvayı yediniz, görmeyi umduğunuz yerlerin yarısını görerek, Los Angeles’ta bilmemkimin yerdeki yıldızıyla berbat bir turist fotoğrafı çektirip paşa paşa memlekete döndüğünüzle kalırsınız. (fakat nasıl sinir bozduk di mi daha ilk paragraftan) E pek tabii şayet Şeyma Subaşı falan değilseniz ve bir süre kısıtlamanız olacağını da göz önünde bulundurursak iyice panik ortamı oluşabilir. DURUN, SAKİNLEŞİN, BİZ BURADA İSKELE BABASI MIYIZ? (şu lafı hep kullanmak istemiştik, teşekkürler) 2 haftalık West Coast road trip planımızın ardından artık bizler birer batı yakası rapçisi kıvamında, birer Tupac, ne bilelim Snoop Dogg falan sayılırız, bizi de o ekibe alsınlar. Ciddi bir planlama sürecinin ardından bu işin içinden alnımızın akıyla çıkmayı başardığımıza göre, size de yardımcı olabiliriz diye tahmin ediyoruz.
Daha önce 2013 yılında buna benzer bir yazı girişiminde bulunup içine “Tripadvisor’a mutlaka bakın……..” gibi cümleler yazdığımızı falan görünce biz de bi’ şok olduk, ama aşağıdaki yazının o tatta olmayacağının garantisini verebiliriz. Eğer Amerika gezisi planı için Batı Yakası taraflarına heves ettiyseniz neyi nasıl planlayabileceğiniz konusunda bir takım ipuçlarını aşağı yığıyoruz, umarız biraz olsun işinizi kolaylaştırır.
Amerika Gezisi Nasıl Planlanır: Biz Nasıl Bir Rota İzledik?
Sanırsak önce bundan bir bahsetmekte fayda var, çünkü dediğimiz gibi ülke zebellah (ne?) gibi büyük olduğu için yalnızca batıya odaklanınca bile yapacak çok çok çok fazla şey var. Bir süre sınırlaması söz konusu olunca haliyle seçmece yapmak gerekiyor, öyle her noktaya uğramanız pek mümkün değil gibi, çünkü tam anlamıyla aylar sürebilir.
Bizim rotamız ana hatlarıyla şu şekildeydi: Los Angeles, Las Vegas, Grand Canyon civarı, Joshua Tree, Monterey, San Francisco. Toplam yapılan yol: 3800km civarı
Eğer daha fazla vaktiniz varsa bu rotaya nereler eklenebilir: San Diego, Palm Springs, Death Valley, Sequoia Ulusal Parkı
Biz bilet fiyatları daha uygun olduğundan uçuşumuzu Los Angeles gidiş, San Francisco dönüş şeklinde ayarladık ve rotayı bu sırayla izledik, eğer San Francisco’dan başlamak gibi bir niyetiniz varsa ve vaktinize göre bir takım yerlere daha uğramak isterseniz sırayla San Francisco-Monterey-Sequoia Ulusal Parkı- Death Valley- Las Vegas- Grand Canyon, Joshua Tree veya Palm Springs gibi bir rota izleyip gezinizi Los Angeles’ta sonlandırabilirsiniz.
Amerika Vizesi Nasıl Alınır?
Amerika gezisi planı yapmanın ilk aşaması pek tabii bir Amerika vizesi edinmek. Birçok insanı seyahat etmekten caydırma noktasına getiren bu illet kağıt parçası özellikle söz konusu Amerika olunca gerginlik seviyesini iyice yukarılara taşıyabiliyor. Öncelikle bu kadar gerilecek bir şey olmadığını söyleyelim, hep beraber bi’ rahatlayalım. Evet başka bir ülkeye ayak basmak için vize almak zorunda olmak kadar saçma bir şey yok, evet süreç biraz uğraştırıyor ama sonunda unutamayacağınız biz gezi yaşayacaksınız ve bizce bu çileye değer. Amerika vizesi nasıl alınır, neler yapmanız gerekiyor, sizi nasıl bir süreç bekliyor bu konular için baya detaylı ayrı bir yazı hazırlamıştık, linkini buraya bırakıyoruz merak ettiğiniz konular için oraya göz atabilirsiniz.
Amerika Uçak Bileti Meselesi
Vize yazısı okundu mu, bu Amerika gezisi planlama işini hep beraber çözüyor muyuz? Ailenizin blogu OitheBlog varken size endişe etmek düşmez, biz sizi anneniz kadar düşünürüz hiç merak etmeyin………. Seyahat etmekten caydırma noktasına getiren şeyler part 2’de uçak bileti meselesini ele alıyoruz. Öncelikle “AMERİKA ya dünyanın öbür ucunda, ülkenin içinde bi ucundan bi ucuna gitmek bile 6 saat sürüyor çüş uçak biletleri de hayvanullah gibi pahalıdır” izlenimimizi birkaç dakikalığına kenara bırakıyoruz. Evet uygun fiyatlı değil, size yalan söyleyecek değiliz, dost acı söyler. Ama günümüzde Türkiye’den Amerika’ya ulaşmak için birçok farklı havayolu ve yöntem olduğu için bilet fiyatlarını daha uyguna getirmek de mümkün. Yöntem derken zeplin falan kullanacaksınız, bi’ kargo gemisinde konteyner (bu da böyle yazılıyormuş bu arada, bi’ garip geldi) içinde gideceksiniz falan da demeyeceğiz korkmayın.
Öncelikle -bu herhangi bir destinasyon için de geçerli- seyahat ederken aktarmalı uçuş seçeneklerini değerlendirmeden geçmeyin. Aktarmalı ya da direkt olsun, birçok farklı havayolu ve uçuş seçeneğini kıyaslayın, Skyscanner vb. sitelere bakmayı ihmal etmeyin. Söz konusu Amerika olunca o listeye bir de cheaptickets.com, expedia.com, kayak.com gibi siteleri ekleyin. Bazı sitelerde bazı havayolları seçenekleri çıkmadığı için farklı farklı sitelere bakmakta fayda var.
Yukarıda da söz ettiğimiz gibi biz “çoklu destinasyon” seçeneğini kullanarak uçak biletimizi Los Angeles gidiş San Francisco dönüş şeklinde ayarladık. Döneme ve promosyonlara göre tam tersi bir uçuş rotası daha uyguna gelebilir, bunu da kıyaslarak bir tercih yapabilirsiniz.
Aktarmalı uçuş yapmayı göz aldıysanız bazı durumlarda biletleri ayrı ayrı satın almak da daha uyguna gelebiliyor. Örneğin Los Angeles’a gitmek istiyorsunuz ama bir New York uçak bileti promosyonuna denk geldiniz, böyle bir durumda promosyon bileti değerlendirerek ayrıca bir New York-Los Angeles iç hat uçuşu satın almanız bütçeyi toplamda daha uyguna getirebilir. Amerika’da uygun uçak bileti yakalayabileceğiniz birçok havayolu var, bunların bazısı low cost havayolu olduğu için daha uygun oluyor. Örneğin birimiz bu geziye Washington D.C.’den eklendiği için Alaska Airways’i kullandı, bu gibi havayollarında bagaj için ek bir ücret ödemeniz gerekiyor ve uçuşta yemek ikramı yok (ücretli) ama bunların haricinde normal bir havayolunun standartlarında ve rahatlığında diyebiliriz, çekinmeden kullanabilirsiniz. Beklenen gün gelecekse çekilen çile kutsaldır arkadaşlar, 4-5 saat uçakta yemek yemeyiverin bi zahmet ya, allah allah.
Araba Kiralama Meselesini Nasıl Çözdük?
Tahmin edersiniz ki bunca yeri Forrest Gump gibi koşarak gezmedik. Ama aslında yapılabileceği halde araya uçak da karıştırmadık ve komple arabayla gezdik. Road tripse road trip kardeşim, yok öyle maratonun yarısını taksiyle tamamlayıp finish’te “yorulduk ama değdi” diye fotoğraf çektiren blogger gibi (bu gerçek bir hikayedir) kaytarmaca, bayağı kamyoncu abiler gibi yol yaptık yani. Bu noktada bol bol araba kiralama sitesi kurcalamanızda fayda var, çünkü ilk etapta fiyatlar aşağı yukarı aynı tatta gibi görünse de bir şekilde bi’ indirim kuponu bulmanız ile dünyanızın değişeceğini bile fark edebilirsiniz. Biz ilk etapta expedia.com, rentalcars.com gibi sitelerde fiyat kıyasladıktan sonra aynı ücreti sunduğundan ve araç sigortası daha güvenilir olduğundan (bu konunun detayına aşağıda indik) herhangi aracı bir web sitesi kullanmadan direkt araba kiralama şirketi üzerinden, yani Alamo’dan kiralamaya karar verdik. Bu noktada hangi site üzerinden rezervasyon yapacağınıza karar verirken dikkat etmeniz gereken birkaç şeyden de bahsetmeden geçmeyelim:
*Kiralık Araba Sigorta Meselesi: Aslında arabaya sigorta yapma zorunluluğunuz hem var hem yok denilebilir. Kiralama şirketi sizi zorunlu tutmasa da California gibi bazı eyaletlerde yasal olarak bazı sigortaları yaptırmak zorundasınız. Örneğin California eyaletinde “third party liability insurance” yaptırma zorunluluğu var. (he çok anlaşılır oldu hakkaten) Bu da sizin hatanızdan kaynaklanan bir kaza durumunda karşı tarafın aracının masraflarını karşılayacak olan sigorta çeşidi oluyor. Herhangi bir kaza yapmasanız bile bir sebepten polis çevirirse size bu sigortanın olup olmadığını sorabilir ve yoksa ceza kesebilir. Bunu göze alsanız bile kaza durumunda hem kendi aracınızın hem de diğer arabanın masraflarını karşılamak zorunda kalacağınızı bilerek bu riske girin.
Zorunlu olmayan ama aslında size sunulan sigortalar arasında paraya kıymanıza en değecek olan sigorta da “CDW-Collision Damage Waiver”. Bu da sizin hatanız olsun olmasın kiraladığınız araçta oluşabilecek herhangi bir hasar için sorumlu olmayacağınız anlamına geliyor. Yani kendi hatanız da olsa arabada oluşabilecek herhangi bir çizik, hasar için hiçbir ekstra ücret ödemeniz gerekmiyor.
Sigorta çeşitlerini bu kadar detaylı anlatmamızın sebebi arabayı kiralarken bu seçeneklerin önünüze çıkacak olması ve sigortanın hangi web sitesi üzerinden yapıldığının önem taşıyor olması.
Expedia.com, rentalcars.com gibi siteler üzerinden yaparsanız; Bazı durumlarda bu gibi web siteleri hem araç kiralama ücreti hem de CDW sigorta seçeneği için daha uygun teklifler verdiği için daha cazip gelebilir. Ancak hem daha önceden deneyimlediğimiz hem de araba kiralama firmalarında çalışan arkadaşlarımızdan edindiğimiz bilgilere dayanarak bu siteler üzerinden yapılan rezervasyonların 1; bazen istediğiniz aracı temin edememeniz 2. Yaptırılan sigortanın beklentilerinizi karşılayamaması gibi bir takım sorunlar yaratabildiğini söylemeden geçmeyelim. Sigorta konusunda ise bu siteler size ilk bakışta makul bir sigorta seçeneği sunuyor gibi gözükse de, 1233423 cümlelik sözleşmenin detayına inildiğinde aslında ucu açık, belirsiz koşullar olabildiğini ve bir hasar durumunda masrafların belli bir kısmından sorumlu tutulacak noktaya gelebileceğinizi fark edebilirsiniz. Böyle bir durumda araba kiralama şirketleri “sen sigortanı aracı bir web sitesi üzerinden almışsın kardeşim kendi sorununu kendin çöz” gibi bir yaklaşımda bulunabildiğinden saçma sapan bir sorunun ortasında kalabilirsiniz.
Araba kiralama şirketinden yaparsanız; Bazı durumlarda web sitesi üzerinden verilen teklifle telefonda aldığınız teklifler arasında bile fark olabiliyor öncelikle bunu aklınızda bulundurun. Örneğin web sitesi üzerinden araba kiralama+CDW sigortasını paket halinde satın alarak daha uyguna getirebilirsiniz. Ancak bazen de telefon üzerinden daha uygun bir ücret verilebiliyor, her ikisini de deneyerek kıyaslamakta fayda var. Eğer paket halinde değil de yalnızca araba kiralama için rezervasyon yaparsanız yukarıda söz ettiğimiz sigorta seçeneklerini arabayı teslim alırken de ekletebiliyorsunuz, ama bu internet üzerinden yapmaktan bir tık daha pahalıya gelebilir.
Amerika’da araba kiralamaya ilişkin bir takım ipuçları;
*Expedia.com gibi sitelerden de yapsanız, direkt araba kiralama firmasından da yapsanız çoğu zaman rezervasyonunuzu ücretsiz olarak iptal edebiliyorsunuz, özellikle direkt firmadan yapınca herhangi bir kredi kartı bilgisi bile istemiyorlar o derece kafaları rahat bu konuda. Biz Alamo’dan direkt rezervasyon yapmıştık ve garip bir şekilde 1 hafta sonra merakımızdan ücretleri kontrol ettiğimizde bize 100 dolar daha uygun bir teklif verdiği için önceki rezervasyonumuzu iptal ettik. Bunun neden olduğuna dair hiçbir fikrimiz yok ama ara ara kontrol etmenizde ve fiyat kıyaslamanızda fayda var, kim bilir belki daha uygun bir şey yakalarsınız.
*Garip bir şekilde arabayı haftalık olarak kiralamak birkaç günlüğüne kiralamaktan daha uyguna gelebiliyor. Örneğin biz Las Vegas’ta durduğumuz süre boyunca orada arabaya ihtiyaç duymayacağımız için arabayı teslim edip 2 gün sonra tekrar mi kiralasak gibi bir tasarruf yapmaya çalıştık ama bu şekilde çok daha pahalıya geleceği için vazgeçtik.
*Bu gezi boyunca özellikle internetiniz kısıtlı olacaksa yol bulmak için bir navigasyon cihazına ihtiyaç duyabilirsiniz. Araba kiralarken size ekstra bir ücret karşılığı bu seçenek sunuluyor, ancak birçok aracın hali hazırda kendi navigasyon sistemi olduğu için bu seçeneği önceden satın almaktansa arabayı teslim alırken eğer araçta hali hazırda yoksa ekletmek daha mantıklı.
*Yeni Türk ehliyetleri ile Amerika’da araba kiralayabiliyorsunuz ve yasal olarak araba kullanabiliyorsunuz. Araba kullanırken pasaportunuzu yanınızda bulundurmanızda fayda var, polis çevirirse ülkeye ne zaman giriş yaptığınız bakmak isteyebilir.
Amerika’da Konaklamayı Nasıl Daha Ucuza Getirdik?
Amerika’da araba kiralama meselesini nasıl daha uyguna getirebileceğimiz konusuna parmak bastığımıza göre şimdi Amerika gezisinde muhtemelen en çok bütçe ayırmanızı gerektirecek konuya gelebiliriz; Amerika’da konaklama. Merak etmeyin, bu meseleyi de biraz olsun daha uyguna getirmek için türlü türlü sinsilik önerilerimiz olacak.
*Bunlardan biri Artıway’i kullanmak. Artıway’in ne olduğunu bilmiyorsanız muhtemelen bizimle yeni tanışıyorsunuz (çünkü neredeyse her yazımızda hatırlatıyoruz), öncelikle hoşgeldiniz, nasılsınız, Amerika’ya mı gidiyorsunuz, bizi de götürür müsünüz? Artıway kullandığınızda internet üzerinden yaptığınız alışverişlerin belli bir kısmını nakit olarak geri kazanıyorsunuz. Çook fazla marka olsa da burada konumuz Amerika gezisini daha uyguna getirmek. Dolayısıyla bu gezi özelinde Artıway’den indirim kapabileceğiniz siteler otel için booking.com, hotels.com ve araba için rentalcars.com gibi siteler. Şu an aklımıza gelmeyen ama işinize yarayabilecek başka siteler de olabilir çünkü dediğimiz gibi çok seçenek var, siz en iyisi bir şey satın almadan var mı yok mu diye bi’ göz atın. Biz Airbnb kullanmadığımız yerlerde booking.com üzerinden rezervasyon yaparak bu şekilde epey tasarruf ettik. Daha önce kullanmadıysanız şurada Artıway’i nasıl kullanabileceğinize dair bir sayfa oluşturmuştuk, göz atmak ve üye olmak isterseniz linkini şuraya bırakıyoruz.
*Amerika’nın neden “fırsatlar ülkesi” şeklinde anılıyor olduğunu anlamaya başlıyor gibiyiz, sırf indirim kapabilme yöntemlerinin çeşitliliği bile bu ismin hakkını verebilir. Bakın arkadaşlar biz resmen Amerika’daki otellerin bug’ını bulduk, öyle gururluyuz, yazının sadece bu kısmını bile okusanız baya tasarruf edebilirsiniz, garanti ediyoruz. Amerika’da çoğu otelde standart odaların 2 tane çift kişilik yatağı kapsadığını görebilirsiniz, yani 4 kişi kalabiliyorsunuz. İlk tavsiyemiz böyle bir yolculuğa çıkabileceğiniz ve masrafları bölüşebileceğiniz 3 tane samimi arkadaş bulmanız (2’si biz olabiliriz, yalnızca bir öneri….)
İkinci ve asıl tavsiyemiz ise booking.com gibi sitelerde fiyat bakarken 3 veya 4 kişi bile gidiyorsanız 2 kişilik diye aratmanız olacak. Çünkü Amerika’daki çoğu otelde ücreti oda başına ödeyebileceğiniz halde booking.com gibi siteler kişi sayısı arttıkça fiyatı da nedensiz bir şekilde artıyor.(kahvaltı veya herhangi ekstra bir servis olmamasına rağmen) Biz neden böyle olduğunu anlamak adına direkt otelleri aradık ve “rezervasyonumuz 2 kişilik, 3 kişi gelsek sorun mu, ekstra bir ücreti var mı diye” sorduğumuzda oda 4 kişilik olduğu ve ek yatak gerekmediği takdirde herhangi bir sorun olmayacağını söylediler. Kimisi telefonda “kişi başı x ücret ödemeniz gerekebilir” dese de biz şansımızı denedik ve 3 kişi olmamıza rağmen tüm rezervasyonlarımızı (booking.com’dan da yapsak direkt otelden de) 2 kişilik yaptık ve resepsiyona gittiğimizde kimse kaç kişisiniz diye sormadı. Öyle bir durum olursa da otelde ödeyiverirsiniz (ki kaldığımız 4 otelde de böyle bir durum yaşamadık), neden şansınızı denemeden daha fazla ücret ödeyesiniz ki?
*Bitti mi sanıyorsunuz, ASLA. Booking.com gibi sitelerde fiyat kıyasladıktan sonra yapmanız gereken diğer bir şey de otellerin direkt sitesine bakmanız, hatta oteli direkt arayarak annenize babanıza davrandığınızdan bile daha sempatik davranarak fiyat sormanız. Oteller her zaman aracı bir site kullanmadan rezervasyon almaktan yana oldukları için kendi sitelerinde kampanyalar, indirimler duyurabiliyorlar. Eğer aynı fiyata geliyorsa da hemen pes etmeyin ve oteli arayıp “ya biz booking.com’dan baktık ama size de bir soralım istedik, direkt sizden yapsak daha kolay olmaz mı” şeklinde sanki onlara aşırı bir iyilik yapıyormuşsunuzcasına sorarsanız daha uygun bir fiyat kapabilmeniz olası, daha uygun bi’ fiyat olmasa bile jest olarak daha iyi bir oda önerebilirler. Biz bu şekilde San Francisco’daki otelimizi 200 dolar, BAKIN İKİ YÜZ DOLAR, daha uyguna getirdik ve odamızı upgrade ettiler. OHA.
Amerika’da İnternet Kullanımı & Amerika’da Hat Almak
Buradan kalkmışsınız taa Amerika’ya gitmişsiniz, Los Angeles’ta bir sokak sanatı önünde ne bilelim Las Vegas tabelasının önünde fotoğraf paylaşıp Instagram’daki arkadaşlarınızı kıskandırmayacak mısınız canım, en doğal hakkınız. Benim gördüklerim bana kalsın, ben teknolojiye isyan eden bir babaanne gibiyim diyorsanız bile Amerika geziniz boyunca internete ve genel olarak iletişim kurmaya ihtiyaç duyacağınız durumlar yaşamanız olası. Bunlar bir çölün ortasında civarda hiç benzinci yokken benzininizin bitmek üzere olduğu bir anda panik yaşamak (başımıza gelen bir olaydır), gitmek istediğiniz bir restorana rezervasyon yapmak, arabanızdaki navigasyon cihazının sizi yarı yolda bırakması gibi bir takım senaryolar olabilir. Özetle yanınızda Amerika’da çalışan bir hattın olması bizce gerekli. Bunun için Türkiye’de kullandığınız operatöre bel bağlarsanız yurtdışı kullanım ücretlerinin yüksekliği sebebiyle “yolda kalırım çölde yatarım daha iyi” noktasına gelebilirsiniz. Özellikle bizim gibi 2-3 haftalık bir gezi yapmayı düşünüyorsanız oradan bir “prepaid” hat almak en mantıklısı. Bunun için kapsamlı bir araştırma sonucu en mantıklı seçeneğin Simple Mobile’ın şu hattı olduğuna karar verdik, 30 gün boyunca geçerli ve sınırsız internet seçeneği sunuyor. Kıyasladığımız diğer seçenekler daha uygun fiyatlı olsa da yalnızca 3-5gb internet ile sınırlandırdığı için en makul olanı bu gibi gözüküyordu. Best Buy, Walmart gibi birçok mağazadan alabilirsiniz.
Amerika gezisine çıkarken yanınıza neler almanız gerekiyor?
Söz konusu Amerika gibi birçok konuda dünyanın geri kalanından ayrışan bir ülke olduğu için orada işinize yarayacak bir takım şeyleri hatırlatmadan geçmek istemedik.
*Priz dönüştürücü: Amerika’nın prizleri bizden farklı, dolayısıyla orada bir, hatta kullanacağınız elektronik cihaz sayısına göre birkaç tane priz dönüştürücü almanızda fayda var. Prizlerin komple farklı olması yetmiyormuş gibi bir de kendi içinde 2 farklı çeşide ayrılıyor, birisi ikili uç, diğeri de üçlü. Telefon gibi elektronikleri ikili olan prizle şarj edebiliyorsunuz, ama bilgisayar, ya da ne bilelim saç kurutma makinesi gibi daha fazla güç gerektiren elektronikler için 3’lü ucu olan dönüştürücüler gerekebiliyor. Bunu sözel olarak anlatmak biraz güç, nasıl bir şeyden söz ettiğimizi görebilmeniz için şu linke göz atabilirsiniz. (söz ettiğimiz prizler Type A ve Type B)
*Araba için şarj aleti: Road trip konseptli bir gezi yapacaksanız arabanın çakmak kısmına takabileceğiniz (buna hala bu isim mi veriliyor?) çoklu usb şarj aleti hayat ve arkadaşlık kurtarır. Biz araba kullandığımız hiçbir gezide eksik etmiyoruz, belki aklınıza gelmez diye hatırlatmak istedik.
*Seyahat sağlık sigortası: Bunu özellikle Amerika gibi, kibar olmayan bir biçimde söyleyecek olursak, aksi bir durum yaşandığında “donunuza kadar alma” prensibini sonuna kadar benimsemiş bir ülkede ihmal etmemenizi öneririz.
*Yanınızda her zaman bir kimlik/pasaport bulundurun: Orduya katılabilme, evlenebilme, silah edinebilme yaşının 18 ama içki içebilme yaşının 21 olduğu bi’ tuhaf ülkedesiniz. Restoranlarda, barlarda içki siparişi verirken mutlaka kimlik soruyorlar, hani Muazzez İlmiye Çığ gitse ona bile sorarlar, dolayısıyla yanınızda kimliğinizi, hatta pasaportunuzu bulundurmanızda fayda var. Pasaportunuzu yanınızda taşımak istemediğiniz anlar için de en azından bir fotokopisini ya da telefonunuzda fotoğrafını bulundurun.
*Sigara: Buraya aklınıza ilk gelen kamu spotu mesajını ekleyerek okumaya başlayın, geldi mi, bırakmaya karar verdiniz mi? Cevabınız hayırsa ve bu gezide tasarruf etmek istiyorsanız Amerika’da birçok eyalette sigaranın, özellikle de kurun bugün geldiği noktayı göz önünde bulundurduğumuzda, Türkiye’ye göre çok daha pahalı olduğunu bilin ve gitmeden stok yapın. Amerika’daki gümrük kurallarına göre ülkeye kişi başı 1 karton sokulabiliyor (bir yerlerde 2 olduğunu da okuduk ama emin değiliz), daha fazlasına ihtiyaç duyacağınızı düşünüyorsanız sigara içmeyen bir arkadaşınızın hakkını kullanırsınız belki. Bize gümrükte buna dair herhangi bir şey sorulmadı ama riske atmaya gerek yok, ciddi cezalar söz konusu.
Amerika’ya Gitmeden Önce Halletmeniz Gereken İşler
Vize, uçak bileti, konaklama, araba gibi konuları halletiyseniz şimdi işin asıl eğlenceli kısmına geçiş yapmaya hazırsınız demektir; nerelere gideceksiniz, nereleri göreceksiniz? Belki de gezinize daha çok var ve şimdiden düşünmek istemiyor olabilirsiniz ama düşünmelisiniz, çünkü dünyanın dört bir yanından binlerce insanla aynı tarihlerde bir Amerika gezisi yapıyor olacaksınız ve muhtemelen onların da planladığı bir takım turistik aktivitelere dahil olacaksınız. Dolayısıyla gitme ihtimalinizin yüksek olduğu bir takım müze ve doğa odaklı aktiviteler için önceden rezervasyon yapmanız çok çok önemli, yoksa görememe ihtimaliniz var. Doğa odaklı aktiviteler için ne rezervasyonu diye düşünecek olabilirsiniz, ama örneğin Grand Canyon yazımızda bahsettiğimiz Antelope Canyon’ı tursuz göremiyorsunuz ve yerler çok önceden dolabiliyor. San Francisco’da Alcatraz’ı görmek gibi bir niyetiniz varsa günde yalnızca sınırlı sayıda insan girebiliyor ve orada bulunacağınız gün için biletlerin önceden tükenmesi çok olası. Dolayısıyla bu gibi aktiviteleri ne kadar erken planlarsanız ve biletleri ne kadar önce kaparsanız o kadar çok şey deneyimleme şansınız olacak demektir, aklınızda bulunsun.
Amerika Gezisinde İşinize Yarayabilecek Bir Takım Uygulamalar*Uber & Lyft: Özellikle Los Angeles, Las Vegas, San Francisco gibi şehirlerde Uber ve Lfty kullanmak çok büyük kolaylık, hatta yer yer kullandığınız tek ulaşım aracı olarak bile benimsemek isteyeceksiniz. (bu geziye ilişkin yazdığımız gezi rehberlerinde daha detaylı bahsettik). Dolayısıyla Uber ve Amerika genelinde Uber kadar popüler olan Lfty uygulamalarını telefonunuzda hazır edin. Lfty’i ilk kez kullanacaksanız bir takım promosyon ve indirimlerden faydalanabiliyorsunuz bunları da kertmeyi unutmayın.
*Ulmon CityMaps2Go: Biz bu offline harita uygulamalarına o kadar bağımlı olduk ki kullanmadığımız seyahatlerde resmen hayatımızda bir eksiklik hissediyoruz. Özellikle bu uygulamayı kullanmasanız da Google Maps gibi offline harita seçeneği sunan birçok uygulama var, bunlara gitmeden göz atıp alışmanız Amerika gezinizde işleri çok kolaylaştıracaktır.
*Yelp: Amerikalıların bağımlı olduğu, üşenmeyip yılmayıp gittikleri restoranlara ilişkin sayfalarca yorum yazdığı restoran/mekan yorum uygulaması. Bu yorumları baz alarak gidin/gitmeyin şeklinde bir öneri getirmeyeceğiz asla ama en azından gitmeyi düşündüğünüz yere dair genel bir fikir sahibi olmak isterseniz, ya da “yakınımdaki en iyi İtalyan restoranı” gibi spesifik aramalar yapmak isterseniz faydalı olabilir.
*XE Currency: Bu dünyadaki tüm kurların güncel durumunu kontrol edebileceğiniz bir uygulama. Özellikle pek sık kullanmadığımız, alışık olmadığımız para birimlerinin geçerli olduğu ülkelerde faydalı buluyoruz, Amerika gibi çarpı 5 şeklinde sinir bozucu bir matematik hesabı yapmayı gerektiren bir yer için pek gerekli bulmayabilirsiniz, hatta belki de yüklemeseniz daha da iyi olur ruh sağlığınız açısından. Yine de faydalı bulabilirsiniz diye düşünerek önermeden geçmek istemedik.
Amerika’ya Dair Bir Takım Genel İpuçları
*Amerika’da araba kullanacaklar için söz etmeden geçmeyelim. 1. Trafik kuralları konusunda baya katılar, birçok yerde radar ve hız tespit eden kameralar var hiç acımaları yok. 2. Park kuralları konusunda da çok katı bir tutum sergiliyorlar, yol kenarlarına arabanızı park ederken tabelalarda “2 saatlik park yeri, yalnızca 10-17:00 arası park edilir” gibi uyarıları çok dikkate alın. Sırf park cezası kesmeye adanan polisler var ve sürekli kontrol ediyorlar, laps diye ceza yersiniz. Hazır park etme konusu açılmışken, bu yol kenarına park edeceğiniz alanların çoğunda para ödemeniz gereken makineler var ve yalnızca bozuk para veya kredi kartıyla çalışıyor. Örneğin 2 saat park etmeye müsade eden bir noktadaysanız 2 saatlik ücret ödeyebiliyorsunuz, daha fazla kalacaksanız da geri dönüp tekrar para eklemeniz gerekiyor, böyle saçma bir sistemleri var.
*Benzin fiyatları eyaletten eyalete, hatta benzinciden benzinciye değişebiliyor. Bir sokak ötede karşılaşacağınız benzincide 5 dolar kar edebilirsiniz, öyle fark edebiliyor. (5 dolar kaç TL farkında mısınız siz?) Bu sebeple eğer çölün ortasında tek bir benzincinin olduğu bir bölgede değilseniz (yukarıda söz ettiğimiz neredeyse yolda kalma durumu gerçek bir olaydı tekrar ediyoruz), benzincilerdeki fiyatları kıyaslayıp öyle almak isteyebilirsiniz.
Google Maps’te benzinci diye aratınca civarınızdaki hangi benzincide ne kadar olduğunu görebiliyorsunuz, biz kendimiz tespit etmiş bulunduğumuz için kullanmadık ve verdiği bilgileri doğrulayamadık ama yine de bi’ göz atabilirsiniz. Tekrar etmek istiyoruz, özellikle şehir dışına daha doğa odaklı bölgelere geçtikçe benzinci sayısı git gide azalabiliyor, öyle bir durumda tasarruf etmek için “başka bir tane çıkar illa ki ya” diye düşünüp geçmeyin, çıkmayabiliyormuş, biz zor yolu seçtik ve neredeyse çölün ortasında yolda kalıyorduk.
*Amerika’daki bahşiş sistemi de dünyanın geri kalanından farklı, restoranlarda/mekanlarda %20 gibi bir bahşiş verilmesi bekleniyor. Manyak mıyım ben niye bu kadar para veriyorum diye düşünebilirsiniz ama garsonlar herhangi bir maaş almadıkları için yalnızca bahşiş üzerinden para kazanıyorlar.”
Kaynak: https://oitheblog.com/