Haber Esin YılmazTürkiye’nin karanlık günlerinde Amerika Birleşik Devletlerine yerleşen İstanbul Kültür Merkezi Opera ve Bale eski Müdürü Mustafa Esen Amerika’ya geliş hikâyesini ABDPOST.COM'a anlattı.
1979 yılında görev yaptığı İstanbul Kültür Merkezindeyken, ABD konsolos yardımcısıyla tanıştığını ifade eden Mustafa Amca “Çoluk çocuğumun can güvenliği tehlikedeydi. O yüzden çok sevdiğim ülkemi terk etmek zorunda kaldım.” dedi.
Türkiye’deyken çok zor şartlarda yaşadıklarını ifade eden Mustafa amca, çocukluğunu anlatırken duygulandı. “Ben 6 yaşındaydım kız kardeşim 4. Bolu’nun Göynük kazasında otuyorduk. Babam İstanbul’a çalışmaya gidince, Annemde babasının evine gitti. Biz 2 kardeş ortada kaldık. Halamız bir süre baktı. 15 yaşına gelince kardeşimle birlikte babamın yanına gittik. Babam kız kardeşimi İsveç’te yaşayan bir aileye evlat verdi. Beni de Kadıköy’de bir terzinin yanına koydu. Orada çalışmaya başladım. Hem terzilik yaptım hem okul okudum. İstanbul Kültür Merkezinde Müdürlüğe kadar yükseldim. Kardeşim İsveç’e yerleşti. Orada evlendi onunda 2 çocuğu var.” diyerek hayatını anlatmaya başladı.AMERİKA AYAĞIMA GELDİ
1980 olaylarını anlatırken o günlerin zor geçtiğini dile getiren Mustafa Esen “Bir oğlum bir kızım var, sene 1979, Sağ sol davalarından dolayı oğlum okula gitmiyor. Bir gün hanım bana bak oğlunu bir gün öldürecekler. Yeter artık buradan taşınalım dedi. ABD’de bir ustam var, Ermeni. Ona mektup yazdım, Türkiye’de ortalık karışık, acaba Amerika’da iş bulabilirmiyiz? diye. Bir gün ise bir opera var, ABD konsolos yardımcısı operaya geldi. Amerika o yıllarda Türklere vize vermiyor. Bana pasaportun var mı? Gidiş yasak vize vermiyorlar dedim benim pasaportum var ispanyaya gittim İtalya’ya, Yugoslavya’ya gittim. dedim. Tamam getir dedi. Bir hafta hafta sonra Amerika’daki Ermeni ustamdan mektup geldi. Bir davetiye. Pasaportlarımızı alıp Konsolosluğa götürdüm. Aradan 3 dört gün geçti ben gittim konsolosluğa Taksim’den Tarlabaşı’na gidiyorum konsolosluk önünde bir araba durdu. İçinden Konsolosluk siyasi işler şefi. Mustafa nereye gidiyorsun dedi konsolosluğa gidiyorum gel dedi aldı yanına konsolosluğa gittik beraber ben içeriye girdim o arabayı park etti geldi arkamdan yukarı çıktı. Pasaportları getirdi bana verdi. Hepimize vize verilmişti. Emekliliğim gelmiş ama bir yandanda gitmek istemiyorum. Bir gün Ermeni ustamdan mektup aldım. “Mustafa çocukları al gel burada iş buldum sana diye.”
O gün kalktım geldim Amerika’ya. 2 ay onların evinde kaldık. Sivaslı bir aile terzi arıyorlardı. Gittim oraya girdim. Atölye açmışlar kadın üzerine kadın elbisesi dikiyorlar orada çalıştım bir müddet 3 sene çalıştım 3 yıl sonra işten çıkarttılar daha sonra başka yerlerde çalışmaya başladım ve temelli kaldık oturma izni aldık. Benim yaşım 60’ın üzerindeydi 5 soru sordular. Yeşil kartı aldık böylece. Çocuklarımızı burada okula gönderdik. Okulda zorluk çektiler, kızım ilkokulu 2 kez okumak zorunda kaldı.” şeklinde konuştu. TÜRKİYE’Yİ ÖZLÜYORUMTürkiye’de ki hayatından daha iyi bir hayat yaşadığını ifade eden Mustafa Esen “Yine de vatanımızı özlüyoruz. Ramazan aylarını Türkiye’de geçiriyorum. Burada camiler uzak, evimize en yakın cami 15-20 dakika mesafede Arnavut camisi. Buradan hacca gittim. Çok hoş bir duygu, sonra 3 kez daha gittim. Türkiye’deki manevi hava burada yok.” diyerek sözlerini sürdürdü.ÇOCUKLARIM İÇİN GELDİM BURAYA
Türkiye’yi çocuklarının hayatı için bıraktığını anlatan Mustafa amca, “Ben şahit oldum, adamın biri polisin parmaklarını kırmıştı. Polis yakalamış karakola götürmüş ardından gidip eczaneden pansuman yaptırmış gelmiş, kendisine saldıran o solcu öğrenciyi salıvermişler. Ben o olayı görünce Türkiye’nin gidişatından korktum. Ha geldim baktım burada da tamam terör yok ama hırsızlar teröristten daha acımasız olabiliyor.”“1970’lerde herkes kendince cebini doldurmaya bakıyordu. Memleketi düşünen yoktu. Bir gün babamla beraber oturuyoruz Çembertaş’ın orada. 5 6 tane delikanlı akşam saatlerinde konuşa konuşa geçiyorlar Belli solcular. Birisi diyor ki Halk Partisi’nin verdiği liste bu, aradığımız adres bu sokakta gidip oraya baskın yapıcağız. Bende bir arkadaşımla beraber indik arkalarından gittik bir sonraki sokağın köşesinde 3 katlı bir apartmana çıkmışlar, binaya balkondan birisi koltuk kanepe sandalye atıyor, diğer 4 5 kişide hırsızlık yapıyor evi boşaltıyorlar. İleriye gittim ana caddede dikiş makinaları satan mağazayı yağmalıyorlardı. O yıllar çok zordu. Hayat zor yaşamak zor, hayatta kalmak zor. Şimdi imkanlar daha fazla. Türkiye’de çok gelişti.” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:
Amerika’da dürüst çalıştım, emekli oldum. Devlet bana maaş bağladı. Burada böyle bir daire 500-600 dolardan aşağı değildir. Ben 188 dolar ödüyorum. Gerisini devlet karşılıyor. Ama zencilerin oturduğu yerler buraya yakın, Polis geziyor, her evde güvenlik kamerası var ama yine de hırsızlık oluyor. 6 7 sene öncesine kadar iyiydi. Fakat burayı Çinliler işgal etmeye başladı. Çinliler nerede iş varsa orayı hemen satın alıyorlar. Bende 6 ay Çinlilerle çalıştım. İşi benden öğrendiler, sonra işten çıkardılar, hemen yakın akrabalarını getirip iş verdiler. EŞİM VEFAT ETTİ
Eşi ile uzun yıllar birlikte yaşayan Mustafa Esen, 10 yıl önce bir kaza sonucu eşini kaybetmiş. Merdivenden düşen eşi Didar hanım, kafasını duvara çarptı. O olaydan sonra düzelemeyen Didar hanım 2-3 yıl yatağa bağlı olarak yaşadıktan sonra hayatını kaybetti. 3 KEZ SOYULDU
Türkiye’de bir hırsız gördüklerinde vatandaşlar müdahale eder. Ama burada öyle değil. Karşıda cafe var. Benim boğazıma bıçak dayamış 2 zenci beni soyuyor. Onlarda öylece bakıyorlar. Cebimdeki parayı alıp kaçtıktan sonra ben bayılmışım. Ayıldıktan sonra bana o kafede oturanlar “Şu tarafa gittiler” diyerek yer söylüyorlar.
Bir kez polisin 50 metre uzağında soyuldum. Adamlar bıçağı dayamış beni soyuyorlar. Polis arabada oturmuş bizi izliyor. Beni bıraktıktan sonra polis silahı çekiyor dur diyor. Adamlar hiç durur mu kaybolup gittiler. Allah beterinden korusun.
1979 yılında görev yaptığı İstanbul Kültür Merkezindeyken, ABD konsolos yardımcısıyla tanıştığını ifade eden Mustafa Amca “Çoluk çocuğumun can güvenliği tehlikedeydi. O yüzden çok sevdiğim ülkemi terk etmek zorunda kaldım.” dedi.
Türkiye’deyken çok zor şartlarda yaşadıklarını ifade eden Mustafa amca, çocukluğunu anlatırken duygulandı. “Ben 6 yaşındaydım kız kardeşim 4. Bolu’nun Göynük kazasında otuyorduk. Babam İstanbul’a çalışmaya gidince, Annemde babasının evine gitti. Biz 2 kardeş ortada kaldık. Halamız bir süre baktı. 15 yaşına gelince kardeşimle birlikte babamın yanına gittik. Babam kız kardeşimi İsveç’te yaşayan bir aileye evlat verdi. Beni de Kadıköy’de bir terzinin yanına koydu. Orada çalışmaya başladım. Hem terzilik yaptım hem okul okudum. İstanbul Kültür Merkezinde Müdürlüğe kadar yükseldim. Kardeşim İsveç’e yerleşti. Orada evlendi onunda 2 çocuğu var.” diyerek hayatını anlatmaya başladı.AMERİKA AYAĞIMA GELDİ
1980 olaylarını anlatırken o günlerin zor geçtiğini dile getiren Mustafa Esen “Bir oğlum bir kızım var, sene 1979, Sağ sol davalarından dolayı oğlum okula gitmiyor. Bir gün hanım bana bak oğlunu bir gün öldürecekler. Yeter artık buradan taşınalım dedi. ABD’de bir ustam var, Ermeni. Ona mektup yazdım, Türkiye’de ortalık karışık, acaba Amerika’da iş bulabilirmiyiz? diye. Bir gün ise bir opera var, ABD konsolos yardımcısı operaya geldi. Amerika o yıllarda Türklere vize vermiyor. Bana pasaportun var mı? Gidiş yasak vize vermiyorlar dedim benim pasaportum var ispanyaya gittim İtalya’ya, Yugoslavya’ya gittim. dedim. Tamam getir dedi. Bir hafta hafta sonra Amerika’daki Ermeni ustamdan mektup geldi. Bir davetiye. Pasaportlarımızı alıp Konsolosluğa götürdüm. Aradan 3 dört gün geçti ben gittim konsolosluğa Taksim’den Tarlabaşı’na gidiyorum konsolosluk önünde bir araba durdu. İçinden Konsolosluk siyasi işler şefi. Mustafa nereye gidiyorsun dedi konsolosluğa gidiyorum gel dedi aldı yanına konsolosluğa gittik beraber ben içeriye girdim o arabayı park etti geldi arkamdan yukarı çıktı. Pasaportları getirdi bana verdi. Hepimize vize verilmişti. Emekliliğim gelmiş ama bir yandanda gitmek istemiyorum. Bir gün Ermeni ustamdan mektup aldım. “Mustafa çocukları al gel burada iş buldum sana diye.”
O gün kalktım geldim Amerika’ya. 2 ay onların evinde kaldık. Sivaslı bir aile terzi arıyorlardı. Gittim oraya girdim. Atölye açmışlar kadın üzerine kadın elbisesi dikiyorlar orada çalıştım bir müddet 3 sene çalıştım 3 yıl sonra işten çıkarttılar daha sonra başka yerlerde çalışmaya başladım ve temelli kaldık oturma izni aldık. Benim yaşım 60’ın üzerindeydi 5 soru sordular. Yeşil kartı aldık böylece. Çocuklarımızı burada okula gönderdik. Okulda zorluk çektiler, kızım ilkokulu 2 kez okumak zorunda kaldı.” şeklinde konuştu. TÜRKİYE’Yİ ÖZLÜYORUMTürkiye’de ki hayatından daha iyi bir hayat yaşadığını ifade eden Mustafa Esen “Yine de vatanımızı özlüyoruz. Ramazan aylarını Türkiye’de geçiriyorum. Burada camiler uzak, evimize en yakın cami 15-20 dakika mesafede Arnavut camisi. Buradan hacca gittim. Çok hoş bir duygu, sonra 3 kez daha gittim. Türkiye’deki manevi hava burada yok.” diyerek sözlerini sürdürdü.ÇOCUKLARIM İÇİN GELDİM BURAYA
Türkiye’yi çocuklarının hayatı için bıraktığını anlatan Mustafa amca, “Ben şahit oldum, adamın biri polisin parmaklarını kırmıştı. Polis yakalamış karakola götürmüş ardından gidip eczaneden pansuman yaptırmış gelmiş, kendisine saldıran o solcu öğrenciyi salıvermişler. Ben o olayı görünce Türkiye’nin gidişatından korktum. Ha geldim baktım burada da tamam terör yok ama hırsızlar teröristten daha acımasız olabiliyor.”“1970’lerde herkes kendince cebini doldurmaya bakıyordu. Memleketi düşünen yoktu. Bir gün babamla beraber oturuyoruz Çembertaş’ın orada. 5 6 tane delikanlı akşam saatlerinde konuşa konuşa geçiyorlar Belli solcular. Birisi diyor ki Halk Partisi’nin verdiği liste bu, aradığımız adres bu sokakta gidip oraya baskın yapıcağız. Bende bir arkadaşımla beraber indik arkalarından gittik bir sonraki sokağın köşesinde 3 katlı bir apartmana çıkmışlar, binaya balkondan birisi koltuk kanepe sandalye atıyor, diğer 4 5 kişide hırsızlık yapıyor evi boşaltıyorlar. İleriye gittim ana caddede dikiş makinaları satan mağazayı yağmalıyorlardı. O yıllar çok zordu. Hayat zor yaşamak zor, hayatta kalmak zor. Şimdi imkanlar daha fazla. Türkiye’de çok gelişti.” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:
Amerika’da dürüst çalıştım, emekli oldum. Devlet bana maaş bağladı. Burada böyle bir daire 500-600 dolardan aşağı değildir. Ben 188 dolar ödüyorum. Gerisini devlet karşılıyor. Ama zencilerin oturduğu yerler buraya yakın, Polis geziyor, her evde güvenlik kamerası var ama yine de hırsızlık oluyor. 6 7 sene öncesine kadar iyiydi. Fakat burayı Çinliler işgal etmeye başladı. Çinliler nerede iş varsa orayı hemen satın alıyorlar. Bende 6 ay Çinlilerle çalıştım. İşi benden öğrendiler, sonra işten çıkardılar, hemen yakın akrabalarını getirip iş verdiler. EŞİM VEFAT ETTİ
Eşi ile uzun yıllar birlikte yaşayan Mustafa Esen, 10 yıl önce bir kaza sonucu eşini kaybetmiş. Merdivenden düşen eşi Didar hanım, kafasını duvara çarptı. O olaydan sonra düzelemeyen Didar hanım 2-3 yıl yatağa bağlı olarak yaşadıktan sonra hayatını kaybetti. 3 KEZ SOYULDU
Türkiye’de bir hırsız gördüklerinde vatandaşlar müdahale eder. Ama burada öyle değil. Karşıda cafe var. Benim boğazıma bıçak dayamış 2 zenci beni soyuyor. Onlarda öylece bakıyorlar. Cebimdeki parayı alıp kaçtıktan sonra ben bayılmışım. Ayıldıktan sonra bana o kafede oturanlar “Şu tarafa gittiler” diyerek yer söylüyorlar.
Bir kez polisin 50 metre uzağında soyuldum. Adamlar bıçağı dayamış beni soyuyorlar. Polis arabada oturmuş bizi izliyor. Beni bıraktıktan sonra polis silahı çekiyor dur diyor. Adamlar hiç durur mu kaybolup gittiler. Allah beterinden korusun.