Bu büyüme ve gelişme süreci yaklaşık 16-18 yaşlarında tamamlanır. 13-15 yaşlarında kızlarda ve erkeklerde farklılık göstermekle birlikte ergenlik dönemi başlar. Kızlarda östrojen, erkeklerde testosteron hormonu devreye girerek, bir süre sonra cinsel olgunluğa ulaşılır. Erkekler dölleme, kadınlarsa doğurma özelliği kazanırlar.
Buraya kadar her şey çok güzel...
20'li yaşlarda erkeklerin kulaklarından testosteron fışkırırken, kadınlar da doğurganlıklarının zirve dönemini yaşıyorlar.
Büyüme ve gelişme süreci tamamlanınca, artık büyüme hormonuna pek ihtiyacımız kalmıyor ve bu hormonun düzeyinde azalmalar başlıyor. Azalma başlıyor, ama hiçbir zaman bitmiyor. Büyüme hormonu, ömrümüzün sonuna kadar salgılanmakta ve hücre yenilenmesi konusunda çok önemli görevler üstlenmektedir.
Bu bakımdan büyüme hormonuna aynı zamanda 'gençlik hormonu' da denmektedir. Ama maalesef bu durum çok uzun sürmüyor. 20'li yaşların başlarından itibaren büyüme hormonunun seviyesinde giderek düşme başlıyor. 20 ila 30 yaş arasında, büyüme hormonu seviyesinde yaklaşık yüzde 25'lik bir azalma oluyor. İleriki yıllarda bu düşüş yavaş yavaş devam ediyor.
Peki, büyüme hormonunun azalmasında ne gibi değişiklikler oluyor?
Öncelikle hücrelerimizin yenilenmesinde bir yavaşlama oluyor. Bu durum kendini en çok ciltte gösteriyor. Büyüme hormonunun azalmasıyla birlikte, cilde elastikiyetini veren kolajen ve elastin denilen maddelerin yapımı azalıyor. O zaman da, cildin parlaklığı azalıyor ve cilt kırışıp sarkmaya başlıyor.
Amerika'da yapılan ilginç bir çalışma!
Bir grup yaşları 18-24 arası, diğer grup ise 26-32 yaş arası kişilerden oluşuyor. Kişilerin fotoğrafları deneklere gösteriliyor ve hangisinin hangi yaş grubunda olduğunun tahmin edilmesi isteniyor. Araştırma yüzde 98 doğruluk oranıyla sonuçlanmış. Yani, insanların yüzüne bakarak yaklaşık bir şekilde yaş tahmini yapabiliyoruz.
28 ile 22 yaşındaki iki insan arasında, çok fazla bir fark olmaması gerektiğini düşünürüz. Ama görüyoruz ki bayağı fark var. Bunun nedeni de büyüme hormonunun dolayısıyla da kolajenin eksilmesinden kaynaklanan cilt problemleri nedeniyle gerçekleşiyor.
Cilt dışında, büyüme hormonunun azalması, en çok kas eksilmesine ve yaşlanmasına sebep olmaktadır. 30 yaşından itibaren her sene kas kitlemizin yüzde birini kaybediyoruz. Dolayısıyla 50 yaşına gelmiş birisinde, 20 yaşındaki birinin kas kitlesinin ancak yüzde 75-80'ini mevcuttur.
Kaslarımız, bizim metabolizmamızın kalorifer kazanları gibidir. Kas kitlemiz ne kadar yüksek olursa, metabolizmamız da o kadar hızlı çalışıyor. O sebeple 30 yaşından sonra herkes kilo almaya başlıyor.
30'undan sonra erkeklerde testosteron hormonu da azalmaya başlıyor. Cinsel enerji düzeyi de düşmeye başlıyor. Kadınlar ise bu konuda torpilliler. Çünkü menopoza kadar östrojen seviyelerinde çok büyük bir azalma olmuyor.
Kısaca, büyüme hormonunun azalmasıyla insan vücudu 30 yaşından sonra yaşlanmaya başlıyor.
Daha detaylı bilgi için videoyu izleyebilirsiniz.
KAYNAK: Prof. Dr. Yavuz Yörükoğlu '5 Dakikada Sağlık'