"Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.”
Bu söz, sadece bir ahlak çağrısı değil; aynı zamanda toplumsal çürümenin karşısına dikilen en yalın vicdan haykırışıdır.
Çünkü suskunluk bazen açıkça işlenmiş bir suç kadar tehlikelidir.
Hukuk ya herkes için vardır… Ya da hiç kimse için yoktur!
Çünkü hukuk, bir kesime ayrıcalık, diğerine zulüm sağlayan bir sistem haline gelirse, artık adı hukuk olmaz.
Bugünlerde bir şey oluyor. Bir yandan “temizlik” adı altında yürütülen soruşturmalar, kamuoyunda pek inandırıcı bulunmuyor. Elbette yolsuzluk varsa üstüne gidilmelidir. Kim suç işlemişse, kim yolsuzluğa bulaşmışsa hesabını yargı önünde vermelidir.
Ama mesele sadece yolsuzlukla mücadele değilse? Eğer mesele bir partiyi, bir görüşü, bir topluluğu itibarsızlaştırmaksa? Eğer mesele, “hukuk” kılıfıyla siyaset mühendisliği yapmaksa? İşte bu noktada biraz düşünmek, iktidarın ve muhalefetin geçmiş siciline bakmakta fayda vardır.
Her türlü haksızlığa ve hukuksuzluğa karşı çıkmalıyız. Diğer bir deyişle haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan olmamalıyız.
Çünkü bu ülkede hukuk, bir kişinin, bir grubun, bir partinin elinde oyuncak olamaz. Çünkü hukukun olmadığı yerde, ne özgürlük olur, ne de güven olur.
Her fırsatta hukuku savunmalıyız. Çünkü bu topraklarda yaşanmış tüm medeniyetler bize bir hakikat bıraktı: Devletin dini, adalettir.
Hakkındaki hüküm kesinleşinceye kadar, kişinin suçlu muamelesi görmemesini ve lekelenmemesini ifade eden masumiyet karinesini de hatırdan çıkarmamakta fayda vardır. Zira kesinleşmemiş bir mahkeme kararı olmadan hukuk dışı yayınlarla insanların toplum vicdanında mahkûm edilmesi telafisi imkânsız zararlar meydana getirmektedir.
Son söz: Adalet bir gün sana da lazım olur klişesini geçelim. Adalet her gün, herkese lazımdır.
Yorumlar
Kalan Karakter: