Bir şeyi fark ettiniz mi? Sosyal medyada karşımıza çıkan bazı hesapların gerçekten insanlar tarafından mı yoksa botlar tarafından mı yönetildiği konusunda kafaları karıştıran bir tablo var. Gönderilere yapılan yorumlar, belirli çevrelerde çok benzer düşüncelerin tekrarlanması, hatta çok sayıda beğeni ve paylaşım, çoğu zaman bu hesapların insanlardan çok bir algoritmanın eseri olduğuna dair şüphe uyandırıyor. İşte tam bu noktada "Ölü İnternet Teorisi" devreye giriyor.
Bu teori, internetin özellikle 2016–2017 sonrası çok farklı bir yapıya dönüştüğünü iddia eder. Özgün, insanlar tarafından yönetilen ve etkileşimlerin gerçek olduğu bir ortamdan, büyük şirketlerin, yapay zekâların ve botların etkisiyle manipüle edilen bir sınırı olan dijital düzene geçiştiğimizi ileri sürer. Artık sosyal medyada okuduğumuz yorumların çoğunun bir algoritma tarafından yazılmış olabileceğini; beğeni, paylaşım ve etkileşimlerin, gerçek kişiler yerine bu sistemler tarafından yaratıldığını düşünmemiz gerektiği söyleniyor.
Bu teorinin altında yatan bazı kilit noktalar var. Öncelikle, çevrimiçi dünyanın bir yandan çok daha karmaşık hale geldiği, diğer yandan ise gerçek kişiler arasındaki etkileşimin kaybolduğu iddia ediliyor. Bot hesapların belirli güncel olayların altına yaptıkları sıradan ya da çatışmacı yorumlar, bu hesapların insanı taklit etme kapasitesinin neredeyse kusursuz hale geldiğini gösteriyor. Ancak bu şüpheli hareketler sadece bireysel özgünlüğün kaybolması anlamına gelmiyor. Daha büyük bir sistemin, interneti ve sosyal medyayı ideolojiler, tüketim alışkanlıkları ve toplumsal tepkiler üzerinde bir yönlendirme aracı olarak kullandığını da gösteriyor.
Peki, bu bot hesaplarının sosyal medyada yaptığı şey tam olarak nedir? Bir konuyu destekleyen veya ona karşı çıkan yüzlerce yorumu bir anda görmek, zihninizdeki algıyı fark etmeden değiştirir. Böylece, popüler olmayan bir fikir size popülermiş gibi görünür veya çok az sayıda insan tarafından desteklenen bir ideoloji, çoğunluğun sesi haline gelir. Botlar sadece siyasi, ideoloji veya tüketim alışkanlıklarını değil, aynı zamanda insanların duygularını da hedef alıyor. Bir olaya karşı öfke ya da destek dalgası yaratmak için sadece algoritmik bir planlama yeterli.
Bu planlamanın amacı ne olabilir? Öncelikle, toplumsal çatışmaları tetiklemek üzere kullanılan botlar, linç kültürünün ortaya çıkışında büyük bir rol oynuyor. Bir kullanıcının yazdığı bir yorum, bir anda yüzlerce sahte hesap tarafından hedef alınıp yok edilmesi gereken bir düşmanın sesi gibi gösterilebiliyor. Bu durumun hem bireysel psikolojiler hem de toplumun geneli üzerinde büyük etkileri oluyor. Bir yandan insanlar fikirlerini çekinmeden dile getirmekten korkar hale gelirken, diğer yandan manipüle edilen çoğunluk algısı toplumun genel davranışlarını şekillendiriyor.
Sosyal medyada botların etkisini görmenin bir başka yolu, belirli ürünlerin veya hizmetlerin pazarlandığını fark etmektir. Tüketim odaklı reklamlar, dış görünüş ve yaşam tarzı üzerine inşa edilen yapay çok sayıda yorum ve beğeni, insanların karar alma mekanizmalarını etkiler. Bu durum bir bakıma, dijital manipülasyonun sadece duygularımızı değil, aynı zamanda tüketim alışkanlıklarımızı da hedef aldığını gösteriyor.
Dijital düzende, gördüklerimize hemen inanmadan, sorgulama ve araştırma becerimizi geliştirmenin ne kadar önemli olduğunu görüyoruz. Aksi takdirde, kendi fikirlerimizin bile, gerçekte kime ait olduğunu anlamadan bir manipülasyonun parçası haline gelebiliriz.
Bunun toplumsal ve bireysel psikolojide nasıl bir iz bıraktığına gelirsek: insanlar giderek daha fazla kaygı, öfke ve çaresizlik hissi yaşamaya başlıyor. Bu manipülasyonlar, bireyin gerçekliği algılama yeteneğini zayıflatarak onu edilgen ve kolay yönlendirilebilir hale getiriyor. Aynı zamanda insanlar arasındaki güven hissini de zedeliyor; çünkü kimse özellikle sosyal medyada, karşısındakiyle gerçek anlamda iletişim kurduğundan emin olamıyor.
İnternet, inanılması zor görünen ama çok daha gerçek bir tehditle karşımıza çıkıyor: Görünürde her şey aynı olsa da, aslında kontrol çoktan çıkmış olabilir. Bu durum özellikle sosyal medyada linç kültürüyle kendini gösteriyor. Çocuklar ve yaşlılar gibi sosyal medyayı bilinçli kullanamayan kesimler, botlar ve manipülasyon hesaplarının oluşturduğu sahte tepkilere ve ideolojik yönlendirmelere daha kolay hedef oluyor. Bir çocuğun masum bir paylaşımı bir anda linç dalgasına maruz kalabiliyor ya da yaşlı bir birey, yanlış bilgilerle dolu içerikler yüzünden ciddi psikolojik rahatsızlıklar yaşayabiliyor. Bu tür olaylar, işin sonunda intihara kadar varabilen korkunç sonuçlara yol açabiliyor. Dijital dünyadaki bu görünmez tehlikeler, bireysel psikolojiler üzerinde yıkıcı etkiler bırakırken, toplumsal güveni de derinden sarsıyor.
Örneğin, bir çocuğun sosyal medyada paylaştığı oyun videosuna yapılan acımasız yorumlar, onun özgüvenini zedelerken, ciddi psikolojik travmalara yol açabiliyor. Yaşlı bir birey ise sosyal medya üzerinden kendisine yöneltilen sahte yardım çağrıları veya manipülatif mesajlar nedeniyle maddi kayıplara uğrayabiliyor. Tüm bunlar, dijital dünyadaki bilinçsiz kullanımın gerçek hayatta telafisi zor sonuçlara yol açtığını gösteriyor.
Bu noktada bir soru sormak gerekiyor: Bu sistem kimlere hizmet ediyor?
- Psikolog Hüseyin Özyavuz
https://urfapsikolog.com.tr/