Psikolog Kimdir ve Neden Önemlidir?
Günümüzde “psikolog” unvanı sıkça duyuluyor, ancak ne yazık ki çoğu zaman yanlış anlaşılıyor. Birçok kişi, psikoloğun kim olduğunu ya da bu mesleğin neyi kapsadığını tam olarak bilmiyor. Daha da kötüsü, bilimsel temellere dayanmayan sözde danışmanlıklarla psikologluk arasındaki farkı ayırt etmekte zorlanıyor. Bu yazıda, psikoloğun kim olduğunu, hangi alanlarda çalıştığını ve neden önemli bir meslek olduğunu ele alacağız. Ayrıca, psikoloji, PDR ve psikiyatri arasındaki farklara değinip sözde danışmanlıkların toplum üzerindeki olumsuz etkilerini tartışacağız.
Psikolog Kimdir?
Psikolog, ÖSYM sınavıyla bir üniversiteye yerleşerek, Yükseköğretim Kurulu’na (YÖK) bağlı bir üniversitede dört yıl boyunca Fen-Edebiyat Fakültesi’nde psikoloji bölümünü okuyarak lisans mezunu olan kişilere verilen unvandır. Psikologlar, lisans eğitiminin ardından yüksek lisans yaparak klinik, adli, eğitim ve nöropsikoloji gibi alanlarda uzmanlaşabilir. Lisans eğitimi süresince öğrencilere sosyoloji, felsefe, kültür, öğrenme, konuşma, beden dili, insan davranışlarının analizi gibi dersler öğretilir. Psikolojik hastalıklar ve bunların tedavi yöntemleri de kapsamlı bir şekilde ele alınır. Psikologlar, bu bilgi birikimiyle insanların duygusal, bilişsel ve davranışsal sorunlarını bilimsel yöntemlerle anlamayı ve çözüm üretmeyi hedefler.
PDR ve Psikiyatrist Kimdir?
PDR, "Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik" bölümünün kısaltmasıdır. PDR uzmanı olmak için ÖSYM sınavıyla Eğitim Fakültesi bünyesindeki PDR programına yerleşmek ve dört yıllık bir lisans eğitimi almak gereklidir. PDR mezunları, "Psikolojik Danışman" unvanını alır. PDR uzmanları, genellikle okullarda rehberlik hizmetleri sunar ve bireylerin eğitim, meslek veya kişisel gelişim konularında danışmanlık yapar. Ancak PDR uzmanlarının klinik müdahale veya terapi uygulama yetkisi yoktur.
Psikiyatrist ise tıp fakültesi mezunu olan ve ardından psikiyatri alanında uzmanlık eğitimi alarak "Psikiyatrist" unvanını kazanan bir doktordur. Psikiyatristler, psikolojik hastalıkların teşhisi ve tedavisinde ilaç yazma yetkisine sahiptir. Özellikle ağır depresyon, şizofreni veya bipolar bozukluk gibi psikiyatrik rahatsızlıklarda tıbbi tedavi sürecini yönetirler. Psikiyatristler ve psikologlar genellikle bir arada çalışarak bireylere hem ilaç hem de terapi desteği sunar.
Sahte Psikologlar ve Şarlatanların Tehlikeleri
Günümüzde, birkaç sertifika alarak kendine "ilişki terapisti", "yaşam koçu", "aile dizim uzmanı" ya da "bilinçaltı temizleyici" gibi unvanlar takan kişiler, insanları kandırmaya devam ediyor. Bilimsel temellerden tamamen uzak, astrologlar, falcılar, üfürükçüler ve sözde koçlar; "anında terapi", "garantili çözüm" gibi gerçek dışı vaatlerle insanların hem duygularını hem de paralarını sömürüyor. Bu kişiler, danışanları bilimsel bir temele dayanmayan yöntemlerle yanlış yönlendirerek hayatlarında telafisi zor hasarlar bırakabiliyor. İnsanlar, bu tür yanıltıcı yöntemlerle depresyon, kaygı bozukluğu gibi ciddi psikolojik rahatsızlıklarını çözmek yerine daha da derinleşen problemlerle baş başa kalıyor.
Terapinin ne olduğu açık ve nettir: Bilimsel bir süreçtir, devamlılık ve güven gerektirir. Terapide aceleye yer yoktur ve sonuçlar zamanla, sabırla ortaya çıkar. Terapötik yöntemler; bireyin duygu durumunu, davranışlarını ve düşüncelerini analiz eden, gerektiğinde bilimsel testlerle desteklenen yaklaşımlardır. Bu süreç yalnızca psikoloji eğitimi almış, etik kurallara bağlı, alanında yetkin psikologlar tarafından uygulanabilir. Çocuk, ergen, yetişkin ve yaşlı gibi her yaş grubu için farklı dinamikler ve ihtiyaçlar söz konusudur. Bilinçsizce yapılan yanlış müdahaleler, bireylerin iyileşme sürecini geciktirir ya da tamamen sabote eder.
Etik değerler ve bilimsel yöntemlerle çalışan psikologlar, danışanlarının iyilik hali için çalışırken, bu tür şarlatanlar yalnızca kendi ceplerini doldurmayı amaçlar. Unutulmamalıdır ki, gerçek psikolojik destek bilimden ve etik ilkelerden geçer; hızlı çözümler sunan, mucizevi iyileşmeler vaat eden yöntemler aldatmacadan ibarettir. İnsanlar duygusal zayıflıklarından faydalanan bu kişilere karşı uyanık olmalı, ruh sağlıklarını emanet edecekleri uzmanları dikkatle seçmelidir.
Psikoloji Alanını Doğru Anlamak
Psikoloji, etik kurallar ve bilimsel ilkelerle yürütülmesi gereken ciddi bir meslek dalıdır. Ancak ne yazık ki bazı meslektaşlar ve farklı alanlardan kişiler bu sorumluluğu yeterince taşımıyor. Özellikle, PDR mezunlarının mesleki sınırlarını bilmeden psikolog gibi davranması, hem danışanlara hem de mesleğin itibarına zarar veriyor. Unutulmamalıdır ki PDR, eğitim ve rehberlik hizmetleri sunan bir öğretmenlik alanıdır. Klinik müdahaleler veya terapi uygulamaları, psikologların uzmanlık alanıdır ve bu sınırların aşılması danışanların iyilik haline zarar verebilir. PDR mezunları, kendi alanlarının gerekliliklerine odaklanmalı ve psikologların uzmanlık alanına müdahil olmamalıdır.
Diğer yandan, psikologları yanlış tanıtan ve küçümseyen genel algılar da büyük bir sorun. Toplumda "psikologlar inançsızdır", "her psikolog bilinçaltına iner", "koltuğa uzatıp hemen hipnoz yapar" gibi asılsız düşünceler yaygındır. Psikoloji, dizilerde ya da filmlerde romantize edilen yöntemlerden çok daha derindir ve bireyin ihtiyaçlarına göre şekillenir. Her psikolog, danışanlarının inançlarına ve değerlerine saygı duymakla yükümlüdür ve bunu mesleki bir ilke olarak görür. Bilimsel etik, psikologların tarafsızlığını ve danışanlarına sağladığı güveni temel alır.
Bunun yanı sıra, ruh sağlığıyla ilgili farkındalık eksikliği, insanların hemen ilaçlara yönelmesine neden oluyor. Hafif bir kaygı ya da geçici bir stres durumunda, hemen bir psikiyatriste koşarak antidepresan kullanmaya başlayan bireylerin sayısı giderek artıyor. Psikiyatri, ciddi psikiyatrik bozukluklar için önemli bir destek sağlayabilir; ancak psikiyatriye koşmadan önce, psikologlardan terapi desteği almak birçok sorunun çözümüne yardımcı olabilir. Antidepresanlar, doğru kullanıldığında fayda sağlayabilir, ancak tek başına ilaç tedavisi çözüm değildir. Ne yazık ki bazı doktorlar, yalnızca ilaç yazmayı tercih ederek danışanların terapi sürecini göz ardı ediyor ve ilaç sektörünün bir parçası gibi hareket ediyor. Ruh sağlığı tedavisi bir bütündür; ilaç gerektiğinde destekleyici olabilir, ancak terapinin yerine geçemez.
Psikologlar, danışanlarının bireysel hikayelerine odaklanır, ihtiyaçlarını değerlendirir ve süreç boyunca onlara rehberlik eder. Terapinin amacı, bireyin içsel kaynaklarını güçlendirmek ve uzun vadeli bir iyileşme sağlamaktır. Herkes, ruh sağlığı alanında çalışan profesyonellere güvenmeden önce onların yetkinliğini ve alanını doğru anlamalıdır. Etik kurallara uymayanlar ve mesleğin sınırlarını bilmeyenler, yalnızca danışanlarına değil, bu mesleğin saygınlığına da zarar verir.
Unutmadan: Son yıllarda sosyoloji ya da felsefe okuyup birkaç günlük online sertifikalarla kendine “terapist” ya da “psikolog” unvanı takanların sayısı giderek artıyor. Bu kişiler, “Ben de insanı çok iyi anlarım” diyerek ortaya çıkıyor ve “bilinçaltı temizliği”, “karma dengesi” gibi uydurma terimlerle insanlara çözüm sunduklarını iddia ediyor. Oysa bu alanda çalışmak, yalnızca kitap okuyarak ya da birkaç sertifika alarak mümkün değil; ciddi bir eğitim, bilimsel bir birikim ve etik anlayış gerektirir. Bu kişilere güvenmek, işinin ehli olmayan birine ameliyat olmaya benzer! Ruh sağlığınızı ehil olmayan ellere emanet etmeyin; psikoloji bir bilimdir, sahne sanatları değil!