Özel eğitim kurumları, özellikle kreşten üniversiteye kadar olan süreçte, öğrenciyi hem maddi hem de manevi olarak sömürebilmektedir. Bu durum, ailelerin çocuklarına en iyi eğitimi sağlama arzusu ve özel kurumların bu arzuyu ticari kazanç için kullanmalarıyla daha da belirginleşmektedir. Özel eğitim kurumları genellikle yüksek eğitim kalitesi, daha iyi fiziki şartlar, kişiye özel eğitim ve çeşitli sosyal faaliyetler gibi vaadlerle ailelerin ilgisini çekmektedir. Ancak, bu vaadlerin karşılığında talep edilen yüksek ücretler, ailelerin maddi anlamda büyük bir yük altına girmesine neden olmaktadır.
Özel eğitim kurumlarının öğrenci ve aileler üzerindeki maddi sömürüsü, sadece yüksek eğitim ücretleri ile sınırlı kalmamaktadır. Öğrencilerden sürekli olarak çeşitli kırtasiye malzemeleri, üniforma, geziler, etkinlikler ve ekstra dersler gibi ek harcamalar talep edilmekte, bu da ailelerin bütçesini zorlamaktadır. Ayrıca, eğitimde kalite adı altında sürekli olarak yeni teknolojik araç gereçlerin, kitapların ve materyallerin satın alınması zorunlu tutulmakta, bu da ailelerin maddi yükünü daha da artırmaktadır.
Manevi sömürü ise, öğrencilerin eğitim sürecinde yaşadığı yoğun baskı ve stresle kendini göstermektedir. Özel eğitim kurumları, genellikle yüksek başarı beklentisi ile öğrenciler üzerinde büyük bir baskı oluşturmakta, bu da öğrencilerin psikolojik ve duygusal sağlığını olumsuz etkilemektedir. Sürekli sınavlar, ödevler ve başarı baskısı altında kalan öğrenciler, çocukluk ve gençlik dönemlerini strese maruz kalarak geçirmekte, bu da onların özgüvenlerini ve kişisel gelişimlerini olumsuz etkilemektedir.
Özellikle üniversite seviyesinde, öğretmenlerin öğrencilere müşteri gözüyle bakması durumu daha da vahim hale getirmektedir. Bazı öğretmenler, öğrencilere derslerde düşük notlar vererek ve onları sınıfta bırakarak, okulu uzatmalarına neden olmaktadır. Bu durum, öğrencilerin eğitim sürecini maddi ve manevi açıdan daha da zorlaştırmaktadır. Üniversite süresinin uzaması, öğrenci ve aileler için ek eğitim ücretleri, yurt masrafları ve diğer yaşam giderleri anlamına gelmektedir. Bunun yanı sıra, öğrencilerin motivasyonları düşmekte, psikolojik sorunlar yaşamaktadırlar ve eğitimden soğumaktadırlar. Eğitim sürecinde yaşanan bu tür haksızlıklar, öğrencilerin geleceğe dair güvenlerini sarsmakta ve kariyer planlarını olumsuz etkilemektedir.
Yurt dışında eğitim almanın zorlukları da göz ardı edilmemelidir. Yurt dışında okuyan öğrenciler, yüksek eğitim ücretlerine ek olarak, konaklama, ulaşım, yaşam giderleri gibi ek masraflarla karşı karşıya kalmaktadırlar. Ayrıca, farklı bir kültüre ve yaşam tarzına uyum sağlamak, dil bariyerini aşmak ve sosyal çevre oluşturmak gibi zorluklar da öğrencilerin manevi yükünü artırmaktadır. Bu süreçte, öğrenciler yalnızlık, kültürel uyumsuzluk ve stres gibi sorunlarla mücadele etmek zorunda kalmaktadırlar. Yurt dışında eğitim almanın bu zorlukları, öğrencilerin akademik başarılarını ve genel yaşam kalitelerini olumsuz yönde etkileyebilmektedir.
Benim görüşüme göre, özel eğitim kurumlarının bu denli ticari odaklı ve rekabetçi bir yapıya sahip olması, eğitimin amacından sapmasına neden olmaktadır. Eğitim, bireyin bütüncül gelişimini desteklemeli ve onu hayata en iyi şekilde hazırlamalıdır. Ancak, özel eğitim kurumları çoğu zaman bu temel amacı göz ardı ederek, maddi kazançlarını maksimize etmeye çalışmakta ve öğrenci ile ailelerin üzerinde gereksiz bir maddi ve manevi yük oluşturmaktadır. Öğretmenlerin öğrencilere müşteri gözüyle bakması, eğitim sisteminin kalitesini düşürmekte ve öğrencilerin psikolojik sağlığını tehlikeye atmaktadır.
Bu nedenle, eğitim politikalarının ve denetim mekanizmalarının gözden geçirilmesi, eğitimde eşitlik ve adaletin sağlanması için önemli bir adım olacaktır. Özel eğitim kurumlarının, öğrencileri birer müşteri olarak değil, birey olarak görmesi ve onların ihtiyaçlarına yönelik insancıl ve dengeli bir eğitim yaklaşımı benimsemesi gerekmektedir. Bu sayede, eğitim sistemi daha sağlıklı ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşabilir. Öğrencilerin maddi ve manevi açıdan desteklendiği, öğretmenlerin öğrenciler üzerinde baskı kurmadığı, eşit ve adil bir eğitim ortamı yaratılması, toplumun genel refahı ve bireylerin mutluluğu açısından büyük önem taşımaktadır.
İnstagram: @psyavuz