Dün Kocaeli kamuoyunda ince ince tespih taneleri gibi dizilen bir haber yayıldı: Kocaeli Emlakçılar Odası Başkanı Alpay Hacıoğlu, Sedat Peker’den gelen “özel üretim” tespihi gururla paylaştı. Altına da teşekkür notunu iliştirdi: “Nazik hediyeniz için teşekkür ederim. Vefanın göstergesi.”
İnsan ne diyeceğini bilemiyor.
Vefa mı?
Yoksa vesayet mi?
Ülkenin bir başka yerinde biri, emlakçıyla ve odasıyla ilgisi olmayan bir kişi, yurt dışından tespih yolluyor. Üzerinde ismi yazıyor: Sedat Peker. Tespih bir sembol.
Tespih, bizim memlekette artık ibadet nesnesi olmaktan çok, nam, nizam, racon, sadakat ve bazen de sessiz tehdit anlamına geliyor.
Hele bir de gönderici Sedat Peker olunca, bu “hediye” sadece mis kokulu bir tespih değil, içinde mesaj rulo yapılmış sembolik bir gönderme.
Yani bu tespih, sadece elde çekilmez, kuliste de çekilir, seçimde de…
Tabii insan düşünmeden edemiyor:
Yerel esnaf odalarında artık kriter ne oldu? Dükkan sayısı mı, üye desteği mi, yoksa tesbihle gelen vefa mı?
Bir dönem siyasiler birbirine fular hediye ederdi. Şimdi fular çöpe, tespih köşeye mi kondu?
Bu ülkede ne zaman biri “vefa” dediyse, ardında bir “laf sokma”, bir “mesaj verme” arzusu aramak gerekir. Yoksa kim neden üzerinde Sedat Peker yazılı bir tespihi kamuoyuyla paylaşsın?
Hem de oda seçimlerine aylar kala…
Ama asıl mesele şu:
Bu olay, sadece bir tesbih değil; sistemdeki çarpıklığın, ilişkiler ağının, sembollerle yönetilen düzenin küçük bir özeti.
Bir ülke düşünün ki, emlakçı odasında bile gölge uzanıyor.
Bir şehir düşünün ki, tespih haber oluyor, ama kiranın yüzde kaç arttığı değil.
Sonuç? Bu ülkede artık makamlar liyakatle değil, lütufla dağıtılıyor. Yetmedi, bir de tespihle mühürleniyor. Alpay Hacıoğlu’nun yaptığı, bir hediyeyi kabul etmekten ibaret değil. Bu, “kime selam durduğunu” açıkça ilan etmektir. Ve bu ilan, yalnızca kendi adını değil, temsil ettiği kurumu da lekelemiştir.
Yaşar Durmaz
Emekli Emniyet Müdürü
Kocaeli Emlak Müşavirleri Derneği Başkanı
Yorumlar
Kalan Karakter: