Yolsuzluk ve usulsüzlük tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de sıkça görülen bir durumdur.
Türkiye'de kamu malını kendi amaçları ve başkaları için kullanmak,yolsuzluk ve usulsüzlük her dönemde tartışılmıştır.
Özellikle siyasetçiler ve onların yakınlarının yaptıkları iddia edilen yolsuzluk ve usülsüzlük haberleri hiç gündemden düşmemektedir.
Gün geçmiyor ki, bir takım siyasilerin, kamu görevlilerinin kendileri ve başkaları için devlet imkanlarını suistimal ettiklerine dair haberlere sürekli yenilerinin eklendiğini duyuyoruz.
Ülkemizde yolsuzluk ve usulsüzlük, daha çok devlet idaresinde, kamu kuruluşlarında, belediyelerde işin kılıfına uydurularak, yasaların boşluğundan istifade edilerek kendisine, yakınlarına, yandaşlarına ve mensup olduğu partiye, politik veya ekonomik çıkar sağlamak amacıyla yapılan eylemler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Son yıllarda bazı insanlarımız yolsuzluk ve usülsüzlükleri o kadar kanıksadı ki,hırsızı savunmak için “çalıyor ama çalışıyor”bile demeye başladılar.
Eğri oturalım, doğru konuşalım.!
Elimizi vicdanımıza koyalım.
Bazen insanın deli olası geliyor!
Ne ara biz bu hale geldik.
Haramı, helal gibi görmeye başladık.
Yazıklar olsun bize!
Bu yüzden de deizm ile ateizm artmaya ve insanlarımız dinden soğumaya başladılar.
Mutlaka izlemişsinizdir sokak röportajlarında vatandaşlar olup bitenler karşısında kişilerden yola çıkarak Müslümanlık buysa, ben müslüman değilim diyerek Allah muhafaza küfre gidecek sözler sarf eder oldular.
Vatandaşlardan toplanan vergilerden oluşan devlet imkanlarını millete hizmet dışında harcamak kanunen, ahlaken ve dinen de doğru bir davranış değildir.
Hz. Peygamber “En büyük cihat, zalim bir idareci karşısında hiç çekinmeden hakkı söylemektir.” ve “İnsanlar zalimi görürler de duyarsız kalır onun zulmüne mâni olmazlarsa, hiç şüphe yok ki Allah’ın azabı herkesi kuşatır.” sözleri ile haksızlık ve zulüm karşısında sessiz ve duyarsız kalınmamasına vurgu yapmıştır.
Bu hadisleri referans alırsak Beytü'l-malın ve kul hakkının yenilmesinin veya yedirilmesinin mahkeme-i kübra'da Allahın azabına uğramak olduğu gerçeği ortaya çıkmaktadır.
Hal böyleyken yolsuzluk ve usülsüzlük sadece bu işleri gerçekleştirenlerin ve bu işlere bulaşanların suçu ve günahı değildir.
Yolsuzluk ve usülsüzlüklere göz yuman, ne şiş yansın, ne kebap yansın anlayışında olan, sözde ilmi siyaset yaptığını söyleyen hak, hakikat, hukuk, adalet ve halk kavramlarını dillerinden düşürmeyen politikacılar ile idare-i maslahatçı kişiliklerinde şüphesiz suçu ve günahları vardır.
Çalıyor ama çalışıyor diyerek hırsızı savunmayalım, hırsızlığı meşrulaştırmayalım.
Devletimize,bayrağımıza ve demokrasimize sahip çıkalım.
Bu güzel ülkede doğup büyümenin kıymetini bilelim.
Daha güzel bir Türkiye için gayret gösterelim.
Selam ve Dua ile...