Söylesem tesiri yok, sussam gönlüm razı değil. Bu mısralar ünlü divan şairi Fuzuli'nin bir şiirinden alınmıştır.
Siyaset dünyasına, iş dünyasına ve bürokrasiye başınızı çevirip bir bakın. Tabiri caizse ayaklar baş, başlar ayak olmuş durumda.
Geçtiğimiz hafta mecliste bir kez daha şiddet görüntülerine tanık olduk. Meclisin olağanüstü toplantısında kürsüde konuşan hatiplerin sözlerini tasvip etmek elbette mümkün değildir. Ancak, bu görüşlere karşı çıkmanın yolu ve yöntemi, milletin gözü önünde şiddete başvurmak olmamalıdır.
Tahammülsüzlük ve şiddet had safhaya varmış, almış başını gidiyor; milletçe psikolojimiz bozulmaya başladı.
Allah sonumuzu hayretsin.
Balık baştan kokar misali, seçilmiş vekiller böyle yaparsa, asıllar ne yapmaz ki! Liyakat yerine sadakatin öncelendiği bir anlayıştan başka ne bekleyebiliriz ki?
Yazıklar olsun!
Ekonomi başta olmak üzere birçok konuda vatandaşın sıkıntısı günden güne artmaktadır. Alt gelir grubundaki vatandaşların birçoğu, sosyal yardımlar olmasa en temel ihtiyaçlarını bile karşılayamayacak bir duruma gelmiştir.
İktidar enflasyon canavarıyla sözde boğuşuyor, tasarruf genelgeleri yayınlıyor, ama değişen bir şey yok; israf diz boyu, dar ve orta gelirli vatandaşlar zarar görüyor.
Diğer taraftan hukuk devleti, hukukun üstünlüğü ve adalet kavramlarını da dillerinden düşürmüyorlar. Hani hukuk devleti idik? Anayasa Mahkemesi kararlarının bile uygulanmadığı bir ülke haline geldik.
Birçoğumuz ülkemizdeki hal ve gidişattan hoşnut değiliz. Şikayetler çok, çözüm için ise maalesef yeterli çare arayışı ve çaba yok.
Sanki çaresizliğe mahkûmmuşuz gibi, teşbihte hata olmaz; “celladına aşık olmuş” misali Stockholm sendromu yaşıyoruz.
Şunu hatırınızdan çıkarmayın: Hayatın tekrarı ve provası yoktur.
Muhakkak her şeyin bir çaresi vardır, bir tek ölüme çare yoktur.
Sakın ümitsizliğe ve yeise kapılmayın.
Her dua nasibine, her nasip vaktine esirdir.
Ümitle ve duayla kalın...