Herkes her şeyden şikayetçi, hiç kimse hiçbir şeyden memnun değil, fakat yinede hiç kimse bir şey yapmak istemiyor, tam bir Stockholm sendromuna yakalanmış gibiyiz.
Herkesin şikayet ettiği bir sürü konu vardır, ama ekseriyetle, çoğu kişi sadece şikayet eder,fakat kendisi bir şey yapmak istemez, hep başkalarının bir şeyler yapmasını ister, elini taşın altına sokmaz, bu durum çokça karşılaştığımız tam bir yurdum insanı klasiğidir.
Bundan 2500 yıl önce yaşamış Heraklitos " Değişmeyen tek şey, değişimin kendisidir. Aynı nehirde iki defa yıkanılmaz " diyerek zaman içerisinde her şeyin değişmek zorunda olduğunu felsefi bir dille izah etmiştir.
Sistemden beslenenler, sistemi eleştiremez ve değiştiremezler, değiştirmeyi akıllarından bile geçiremezler.
Sistemden beslenenlerin, sistemi değiştirmelerini beklemek biraz fazlaca saflık olur.
Zaman değişir, mekânlar değişir, olgular değişir, değişmeyen tek şey değişimdir. Değişim önce insanın zihninde başlar. Değişim zordur, dirençlidir, ama imkansız değildir.
Zaman söylenme, sızlanma ve şikayet etme zamanı değildir. Bu alışkanlıklarımızı bir kenara bırakıp, çözümün bir parçası olmak için icraata geçmek ve celladına aşık olmak diye tabir edilen Stockholm sendromundan kurtulma zamanıdır.
Ezcümle halimiz içler acısı, keyfimiz paşada yok, koltuklar deri, oturan çok, kalkan yok, Ömer Hayyam'ın dediği gibi "Celladına aşık olmuşsa bir millet, ister ezan, ister çan dinlet, itiraz etmiyorsa sürü gibi illet, müstehaktır ona her türlü zillet" dediği gibi bizede her şey müstehaktır.
Saygılarımla...