Dostlarım bu sıralar sık sık bana, "Yazıyorsun da ne oluyor? Şimdiye kadar yazdıklarınla neyi çözebildin ki? Yorma kendini, sağlığından olacaksın. Kimseyle uğraşmana değmez, boş ver, dalgana bak. Bu işler böyle gelmiş, böyle gider," diyerek tavsiyelerde bulunuyorlar.
Sizce dostlarım haklı mı dersiniz? Evet,sadece bir konuda haklılar. Dedikleri gibi, ben hayatla dalga geçiyorum, eğleniyorum. Kimi zaman kendimi eleştiriyorum, kimi zaman kendimle dalga geçiyorum. Ama haksızlıklara karşı susan dilsiz şeytan olmamak için, anayasal bir hak olan ifade özgürlüğü kapsamında köşe yazılarımda düşüncelerimi ifade ederek bir farkındalık oluşturmaya çalışıyorum.
Zaten hep böyleydim. Bu yaştan sonra da değişecek halim yok. Hayatımdan memnunum. Dostlarıma, beni düşündükleri için teşekkür ediyorum.
Her insanın kendine has bir dünya görüşü ve olaylara farklı bir bakış açısı vardır. Kimi insanlar hassas ve çok duyarlıdır, kimi insanda vurdum duymazdır. Dünya yıkılsa, umurlarında bile olmaz. "Ben işime, gücüme, yememe, içmeme bakarım, etliye sütlüye karışmam," bana ne derler. Bu da onların tercihidir.
Benim böyle düşünme zorunluluğum yoktur. Çünkü ne kadar emlak işiyle uğraşsam da, nihayetinde emekli bir emniyet müdürüyüm. Bazı şeyler ruhumuza işlemiş. 30 yıl hırsızlarla, arsızlarla, teröristlerle uğraşmışım. Haksızlıklara karşı seyirci kalmak ve sineye çekmek gibi bir anlayışa sahip değilim. Mücadeleci bir ruhum var. Beni tanıyanlar, geçmiş memuriyet ve özel hayatımı bilenler bu huyumu iyi bilirler. Bu yönümle de zor bir insan sayılabilirim.
Her zaman söylerim, hayat sadece yemekten, içmekten ve çiftleşmekten ibaret değildir. Önemli olan, insanlara ve insanlığa faydalı olmak, geride hoş bir seda bırakmaktır.
Ben, 1997 yılında şu an FETÖ'den hüküm giymiş Vali Memduh Oğuz tarafından, maaş almama bir gün kala Bartın'a sürgünle "ödüllendirilmiş" birisiyim. O tarihte, bulunduğum görev gereği bazı çıkar çevrelerini rahatsız etmiş, birilerinin tekerine çomak sokmuştum.
Bu sürgüne karşı mücadeleye başladım. O zamanlar ulusal basından Milliyet Gazetesi, yerel basından İsmet Çiğit, Genç Kocaeliler Derneği'nin efsane başkanı Ceyhun Yalçın ve Fethiye Caddesi'nin emektarı, ahi esnaflarından Hasan Özpir bana büyük destek vermişlerdi.
Bu şehir beni sahiplenmiş, bazı çıkar çevrelerine beni yem etmemiştir. Sürgün sayılabilecek tayinim, bu tepkiler nedeniyle iptal edildi. Bu yüzden Kocaeli'yi ve insanlarını çok seviyorum.
1997 yılında Bartın'a sürüldüğüm dönemde, ilginçtir ki sosyal demokratlar ve partiler bana destek verdiler. DSP milletvekili Bekir Yurdagül ve rahmetli Avukat Ömer Türkçakal'ın desteklerini asla unutmam mümkün değildir. O dönem ANAP ve MHP kurumsal olarak bana destek vermeyip sessiz kalmayı tercih ettiler.
İdeolojik ve siyasi yanlılığım yoktur. O zaman da, şimdi de hiçbir siyasi parti veya ideolojik dernekle organik bir ilişkim olmamıştır. Dünya görüşümü görevime ve sosyal ilişkilerime yansıtmadım. Seçim zamanı sandığa gidip oyumu kullanarak vatandaşlık görevimi yerine getirdim, siyasi tartışmalara girmedim. Bu nedenle tüm siyasetçilerle ilişkilerim insani ve medeni boyutta olmuştur.Dün nerdeysem Bugünde aynı yerde duruyorum.
Kocaeli Emlak Müşavirleri Derneği Başkanı sıfatıyla, AKP Kocaeli İl Başkanı Dr. Şahin Talus’u dün ziyaret etme fırsatı buldum. Emlak sektörüyle ilgili ve bazı özel konular hakkında, iktidar partisinin bu ildeki temsilcisi olarak kendisine bazı hususları anlatma şansım oldu. Yoğun programına ve il delege seçimlerinin olmasına rağmen, Şahin Başkan bana yarım saat ayırdı. Sağ olsun, anlattıklarımı can kulağıyla dinledi ve notlar aldı. Buradan kendisine en azından beni dinlediği için teşekkür etmek istiyorum.
Şahin Başkan’ı önceden tanıyordum, fakat hiç bu kadar uzun sohbet etme fırsatımız olmamıştı. Hekimlik geçmişi olduğu için, tıpta anemnez alır gibi beni dinleyip sorular sorarak anlamaya ve problemleri teşhis etmeye çalıştı.
Teşbihte hata olmaz, problemin kaynağını bulup teşhis koyacak ve ona göre de tedavi planlayacaktır diye tahmin ediyorum. Başkan’a ilettiğim konular çözülür mü, çözülmez mi; teşhis konulur mu, tedavi yapılır mı, orasını zaman gösterecek. Ama dün benim için en önemli ve mutlu edici olan şey, iktidar partisinin il başkanının beni dinlemiş ve bana değer vermiş olmasıydı.
Ne diyelim, darısı diğer milletvekillerinin, il ve ilçe başkanlarının başına.
İnsani ve medeni ilişkilere çok önem veririm. Duygularımı bazen çok yoğun yaşarım, olumlu veya olumsuz da olsa düşüncelerimi ifade etmekten,medeni ve meşru tepkiler göstermekten hiç çekinmem. Bu nedenle pazar günkü bu yazımı Şahin Başkan’a ayırmayı uygun gördüm.
Eski görevimden dolayı emekli bir emniyet müdürü olarak, pek çok il başkanını tanıma fırsatım oldu. Şahin Başkan’ı son derece samimi buldum. Bende çok olumlu bir izlenim bıraktı. Keşke tüm siyasetçiler böyle olsa, diye düşünmeden edemedim.
Ne de olsa Şahin Başkan, her şeyden önce bir hekim. Hekimlik tecrübesiyle insana dokunmasını iyi biliyor. İletişim becerisi mükemmel, iyi bir dinleyici ve çok profesyonel biri olduğunu söyleyebilirim.
Siyaset yapmak, çözüm üretmek, vatandaşın derdiyle dertlenmek ve vatandaşla iç içe olmak demektir. Dün gerçekleştirdiğim ziyaretten emekli bir emniyet müdürü ve şu anda bir STK temsilcisi olarak son derece memnun ayrıldım.
Buradan iktidar partisi ve tüm muhalefet partilerinin milletvekillerine,belediye başkanlarına,il ve ilçe yöneticilerine sesleniyorum: Vatandaşa sadece seçim zamanında gitmeyin. Kapınızı ve gönlünüzü açık tutun, vatandaşın derdini dinleyin. Ulaşılabilir ve çözüm odaklı siyaset yapın. Hiçbir şey kaybetmezsiniz, hatta insanları kazanırsınız.
Teşekkürler, Şahin Başkan. Allah yolunu ve bahtını açık etsin, her şey gönlünce olsun.
Selam ve saygılarımla.
Yorumlar
Kalan Karakter: