İslam’ı Tebliğ mi Etmek İstiyorsun İşte Rasûlullah (sav) Efendimizden Emsalsiz Bir Örnek-I
Kureyşlilerin en güçlülerinden ve sırtı yere getirilemeyen pehlivanlarından olan Rükâne bin Abd-i Yezid, bir gün Mekke vâdilerinden birisinde Rasûlullâh’a rastlamıştı. Peygamber Efendimiz (sav) ona:
“−Ey Rükâne! Sen hâlâ Allâh’tan korkmayacak ve İslâm’ı kabul etmemekte direnip duracak mısın? Gel Müslüman ol!” diyerek, kendisini İslâm’a dâvet etti. Rükâne:
“−Yâ Muhammed! Sen beni güreşte yenersen Sana îmân ederim!” dedi. Rasûlullâh (sav):
“−Ben galip gelirsem söylediklerimin hak olduğunu kabûl eder misin?” diye sordu. Rükâne):
“−Evet Sen beni yenersen ben ya İslâm’ı kabul ederim ya da şu koyunlarım Sen’in olur! Ben Sen’i yenecek olursam Sen şu Peygamberlik işinden vazgeçersin!” dedi.
Güreşe tutuştular. Rasûlullâh (sav), Rükâne’yi tutar tutmaz yere yıkıverdi. Rükâne kendisini savunmaya fırsat bile bulamadı.
“−Yâ Muhammed (sav)! Bir daha güreşelim!” dedi.
Rasûlullâh (sav) tekrar güreşti ve onu yine yendi. Rükâne:
“−Ey amcamın oğlu! Haydi bir kez daha güreşelim?” dedi.
Üçüncü kez de sırtı yere gelen Rükâne yine iman etmedi ve;
"Yâ Muhammed, şüphesiz sen bir sihirbazsın. Benimle yaptığın bu güreşe doğrusu şaştım kaldım." dedi.
Efendimiz (sav), Rükâne’nin iman etmemesinden ve bu arada sarf ettiği sözlerden çok müteessir oldu. Ona:
“−Al git davarlarını!” buyurdu. Bunun üzerine Rükâne:
“−Vallâhi Sen, benden daha hayırlı ve daha şereflisin!” dedi.
Rükâne (ra) seneler sonra Mekke’nin fethinde Müslüman olmuş, Medine’ye giderek oraya yerleşmiştir. (İbn-i Hişâm, I, 418; İbn-i Esîr, Üsdü’l-Gâbe, II, 236; İbni Abdi'l-Berr, İstiâb: 1/51)